| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 11.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu kürsüde nedense "tarafsız, bağımsız" dediğimizde, bir cümleye girdiğimizde hep taraflı ve bağımlı kurumlardan söz ediyoruz. Bugün ben de tarafsız ve bağımsız, objektif olarak çalışması gereken Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu ve TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) hakkında konuşacağım.
Aslında, arkadaşlar, kamu dediğimiz nedir? Kamu toplumdur. Kamu dediğimiz nedir? Hepimizin bulunduğu alandır. Kamunun içinde muhalifler olacak, eleştirenler olacak, beklentisi olanlar olacak ve iktidar dediğimiz şey de kamuyu dikkate almak zorunda, muhalefeti dikkate almak zorunda. Ayrıca bir de kamu adına çalışan kurumlar var. Kamu adına çalışan kurumlar bağımsız olmak zorundadır. Eğer kamu adına çalışan kurumlar bağımsız değilse hiçbir şeyden, bağımsızlıktan söz edemezsiniz.
Peki, kamuyla ilgili düzenlenmiş kurumlar ne yapılıyor yeni sistemle beraber? Cumhurbaşkanlığına bağlanıyor. Şimdi, Cumhurbaşkanı bağımsız mı, bağımsız değil mi? Hesabına gelince "Ben Genel Başkanım." diyor, hesabına gelince "Bağımsızım." diyor. Peki, ne oluyor? Cumhurbaşkanı bir kanun hükmünde kararnameyle "bağımsız" denilen kurumları ilgili bakanlara, bakanlığa bağladı. Şimdi, bakana bağlı birisi nasıl karar verecek? O zaman ne oluyor? Muhalefet ettiğinde muhalefete yönelik tepki veriyor, ona yönelik çalışmalar yürütüyor. Böyle olduğunda, her zamanki gibi, geçmişten bugüne kadar bir şey Türkiye'de ya inkâr edilerek saklanır ya kamufle edilerek saklanır ya yönetmeliklerle kaldırılır ya tecrit edilerek susturulur ya tecrit edilerek ulaşılması güçleştirilir ya da bir yönetmelik çıkartılır, usulüne uydurulur ve usule uygun yolsuzluk, usule uygun her türlü uygulamalar yürürlüğe girer.
Bakın, Türkiye İstatistik Kurumunun -en büyük problem, "Manipülasyon" denebiliyor, birçok şey deniyor- hepimizin güvenebileceği bir kuruma dönüşmesi lazım. Avrasya Araştırma Merkezi geçen ay bir araştırma yaptı. 1'inci partinin ve bütün partilerin seçmenleriyle olan görüşmede seçmenlerin yüzde 79'u bu Kurumun enflasyon rakamlarına güvenmiyor. Yüzde 81'i bu Kurumun açıkladığı işsizlik rakamlarına güvenmiyor. Bu Kuruma kimse güvenmiyorsa ne olacak? Sorunlara açıkladığı çözümlerin hiçbirisi yerine getirilemeyecek. Nitekim, Sayın Bakan diyordu ki: "Yılbaşında işsizlikle ilgili 2,5 milyon istihdam yaratacağım." Kalmış yirmi gün, şu anda 800 ila 900 bin kişi işsiz. Bir taraftan TÜİK bunları yaparken başka ülkeler ne yaptı biliyor musunuz? Yunanistan ve Arjantin de enflasyon rakamlarıyla oynayarak, engelleyerek görünmez hâle getiriyorlardı, içinden çıkılmaz bir krize dönüştü ve hâlâ boğuşuyorlar.
Türkiye'de biz daha yıkıcı günlerle karşılaşmamak için, TÜİK'in bütün Türkiye'nin sorunlarına sahip çıkması lazım. Bakın ne yapıyor? İllerin sosyogelişmişlik endekslerine göre bu verileri açıklamıyor. Biz her seferinde "Niçin Batman daha yoksul, niçin Batman daha işsiz, niçin Mardin daha işsiz, niçin Kürt illerinde daha çok işsizlik var, yoksulluk var?" dediğimizde, "Niçin eğitimde geri kalmış?" dediğimizde TÜİK bunları araştırmıyor ve yayınlamıyor son dönemde. Geçen sefer ben dedim: Niye illere göre yapılmıyor? Yapılmıyor. Soru sorduk, verilen yanıt: "En son Kalkınma Bakanlığı mülga edildiği için yapılmıyor." Bakanlık mülga edilmişse bu sizin yapmayacağınız anlamına gelmiyor ki.
Ve ne oldu? Arkadaşlarımız söyledi, "Kriz var." dediğimizde suçlanıyorsunuz, "TÜİK yanlış söylüyor." dediğinizde suçlanıyorsunuz. Öyle bir hâle geldi ki bu ülkede deprem oluyor, konutlar çürük; konutlara siz uygun rapor verdiğiniz hâlde çöküyor, insanlar altında kalıyor dediğimizde "Ya, bunu siyasi malzeme yapmayın, vatan hainliği yapıyorsunuz, teröristsiniz." suçlamasıyla karşılaşıyorsunuz. "Eğitim kötü." dediğimizde, her şeyde bunu yapıyorsunuz. Ya, barış dediğimizde barışa yönelik bile bu suçlamayı yapıyorsunuz, insan utanır.
Bir diğer konu nedir, bankacılık düzenleme ve bununla ilgili kurum. Ya, neresi bağımsız bunun, neresi bağımsız? En son zaten bir takas ve mahsup yetkisini Merkez Bankasına devrettiler. Merkez Bankasının Başkanının da nasıl değiştiği ortada. Birçok kurumun yöneticilerinin nasıl atandığı belli. Fakat bunlar giderek öyle bir hâle geldi ki Sermaye Piyasası Kurulu ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, direkt yoksulların, vatandaşların, çiftçinin, emekçinin, memurun yanında değil, belli bir kesimin yanında.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN.- Tamamlayın lütfen sözlerinizi, buyurun.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Bir örnek: Bankanın ismini "Ziraat" koyuyorsunuz, ziraatçı kan ağlıyor; çiftçi, kredisini ödeyemiyor, elektrik borcunu ödeyemiyor. Ama Ziraat Bankasına "destekleme" adı altında verdiğiniz para... Kendi özelleştirdiğiniz kurum olan DEDAŞ'ın parasına banka haciz koyuyor. Destekleme verecek... Bir özel şirketin siz resmen işlerini yapıyorsunuz.
Mardin'de, Batman'da Diyarbakır'da çiftçi kredi çekmek istiyor, Ziraat Bankasına gidiyor -ismi Ziraat- diyor ki: "Tarlamı ipotek ediyorum." Diyor ki: "Senin tarlan yetmez; kentten, başka yerden bana ipotek ver." Bu mudur? Bu mudur hakkı çiftçinin?
İsmini "Halk Bankası" koyuyorsunuz, halkın yanında değil, esnafın yanında değil fakat başka ülkeler Halk Bankasının içinde oynanan oyunları açıklamaya kalktığında bir yığın düzenleme ve usuller çıkarmaya kalkıyorsunuz. Bunları daha çok artırabiliriz ama şunu biliyoruz: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu her seçim öncesi "Kredi kartlarının faizlerini erteleyelim, bununla ilgili düzenleme yapalım." gibi bir kısım düzenlemeler yapıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Son cümle olarak, bütün bunların yapılması için kurumların gerçekten bağımsız olması lazım, barıştan yana olması lazım, bunun devamını sağlayalım.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)