| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 37 |
| Tarih: | 11.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Sayıştay Başkanlığının bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarih yapan bir Meclisin değerli üyeleri, bildiğiniz gibi, önce Büyük Millet Meclisinin önderliğinde istiklal mücadelesi verilmiş, sonra da devletimiz kurulmuştur. Bunun için de bu Meclis, Gazi Meclistir; Türk milletinin yegâne çare kapısıdır; kıymeti, Meclisin ortadan kaldırıldığı darbe dönemlerinde daha iyi anlaşılmıştır çünkü her askerî darbe Meclisi hedef almıştır. Ancak, Meclis olmadan meşruluklarını anlatamayacakları için askerî cuntalar dahi kendi iradelerini yasalaştıran, göstermelik de olsa, bir meclis oluşturmak zorunluluğunu hissetmişlerdir. Bu bakımdan, bu yüce çatı, Türk milletinin birliğini, beraberliğini temsil ettiği kadar, çoğulcu parlamenter sistem içerisinde yaşama arzusunu da ifade eder. Bu çatı altında görev yapan herkes bu görevin mesuliyetinin ve ettiği yeminle de niçin burada bulunduğunun şuurunda olmalıdır. Herkes gelip geçicidir, baki olan millettir. Sosyologlar "millet" kavramını sadece bugün yaşayan insanların oluşturduğu bir topluluk olarak tarif etmezler. Geçmişi ve geleceğiyle bir bütündür millet. İşte bu nedenle Meclisteki iradenin mutlaka kurucu iradeyi ve milletin bekasını gözetmesi zorunluluğu vardır. Hiç kimse ve hiçbir parti, kuruluş hukukunun üzerinde değildir ve kimse de bunun dışında bir talepte bulunamaz. Bunun dışında davranmayı, dayatmayı bir yöntem olarak benimsemiş hiç kimsenin de milletvekili dokunulmazlığı gibi bir ayrıcalığa sahip olması düşünülemez. Çünkü bu yüce çatı millet düşmanlarının, bebek katillerinin, kanun kaçaklarının altında yer bulduğu, korunduğu bir mekân değildir. Bu hususlara herkesin dikkat etmesi gerekir, özellikle Meclisi yönetenlerin.
Meclis Başkanlığı sadece yurt dışı seyahatler yapan yahut heyet kabul eden, Mecliste kimlerin tayin edileceği yahut da Mecliste kimlerin istihdam edileceğini belirleyen bir makam değildir. Anayasal sistemimize, devlet bütünlüğüne, millî birliğimizin korunmasına refakat eden bir kurumdur. Anayasa'mızın lafzı ve ruhuna uygun olmayan birçok tasarı ve teklifler, bu Mecliste Milliyetçi Hareket Partisinin muhalefetine rağmen görüşülmüş ve yasalaşmıştır. Bu hassasiyetlere sırtını dönen, kılını kıpırdatmayan bir Meclis yönetimiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi âdeta hükûmetin noteri gibi çalıştırılmıştır. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözü dahi " Çoğunluğuz, her istediğimizi yaparız." şekline dönüştürülmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidarı ve muhalefetiyle birlikte milletimizin tamamının iradesini yansıtır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin çoğunluğunundur denilmemiştir. Bu sistemi demokratik kılan da iktidarın gücü değil, muhalefetin mevcudiyetidir. Meclis Başkanı ancak sistemde azınlığın hukukunu koruyarak demokrasiye hizmet edebileceğini bilmelidir.
Değerli milletvekilleri, AKP tarafından seçilmiş ne bugünkü ne de önceki Meclis Başkanları maalesef bu yönde bir duruş sergilememişlerdir. AKP iktidarının muhalefeti ezme planlarına, demokratik kültür adına hangi Meclis Başkanı direnmiştir, soruyorum. Sembolik kurullar ve oylamalar dışında Meclisin idaresine muhalefetin katılmasına ne zaman müsaade edilmiştir? Şu son ombudsmanlık seçiminde dahi Meclis itibarının ayaklar altına alınmasına seyirci kalınmıştır kargaların dahi güldüğü bir oylama ile, prosedüre uygun ama vicdanlara aykırı, maalesef, hiçbir AKP milletvekili de bundan rahatsızlık duymamıştır. Bu kurul da pekâlâ, RTÜK'te olduğu gibi, partilerin aldığı oy oranına göre temsil edildiği karma bir kurul olabilirdi. Zaten çoğunluk sizde, neden farklı fikirlere hayat hakkı tanınmamış, basit bir nezaket gösterisi bu Meclise neden çok görülmüştür? Bu ve benzeri tüm iktidar dayatmalarını kılıfına uyduran bir Meclis yaratılmasında, yönetenlerin, konuşması gerekenlerin ihmali, sorumlulukları yok mu? Meclisi AKP'nin muhalefeti yok saydığı bir zemin olmaktan çıkarma hususunda Meclis Başkanının acil görevleri bulunduğunu ve sorumluluktan kaçmaması gerektiğini bir kez daha bu vesileyle hatırlatmak istiyorum. Elbette, bu eleştirilerin yanında, gece gündüz demeden milletvekillerine hizmet tedarik eden, başta Destek Hizmetleri olmak üzere tüm birimlerine, bürokratlarına ve tüm çalışanlarına teşekkürlerimi iletmeyi de bir borç olarak görüyorum.
Değerli milletvekilleri, on yıllık AKP iktidarı döneminde içi boşaltılan, devletin temel direkleri arasındaki kurumlardan birisi olan Sayıştaydan bahsetmek istiyorum. Gerçek demokrasilerin belirgin ölçütlerinden birisi, kamu gücünü ve kaynağını kullanan iktidarın hesap verebilirliğidir. Hükûmet elbette kamu gücü ve kamu kaynağı kullanacaktır çünkü hizmet etmeleri için vatandaş tarafından yetkilendirilmiştir. Ancak bu yetkiyi ona veren millî irade, muhalefete de kendisi adına hükûmeti denetleme görevini vermiştir. Hesap sorulamayan iktidarlar ancak diktatörlüklerde olur. Kamu gücü ve milletin parasını milletin menfaatlerine uygun olarak kullanan iktidarlar denetimden korkmaz, hesap vermekten kaçmaz. Ancak AKP, gizlediği şeyler olmalı ki on yıldır hesap vermekten kaçıyor. Teşbihte hata olmaz, işgal kuvvetlerinin topraklarımızı terk ederken yaptığı gibi, kendisine bugün ya da yarın hesap sorabilecek hangi kurum varsa yakıyor, yıkıyor, talan edip içini boşaltıyor. AKP, on yıllık iktidarı döneminde, her yıl 150 milyar dolar olmak üzere toplam en az 1,5 trilyon dolar kamu kaynağı kullanmıştır. Övündüğü duble yol maliyeti toplamı yaklaşık 20 milyar dolar yani kullandığı kaynakların yüzde 1'i, 1,5'idir. Sağlık giderleri üçe katlanmış ancak Hükûmet halkın kaynaklarını vatandaşın sırtındaki yükü almak için değil de yandaşı, özel hastaneleri ve ilaç kartellerini zengin etmek üzere heba etmiştir. Bu tür sorgulanması gereken milyarlarca dolarlık harcamalar maalesef denetlenemiyor. AKP, teftiş kurullarının içini boşaltmış, en önemli dış denetim kurumu Sayıştayı sıradanlaştırıp denetimde kural koyucu olmaktan çıkarıp tavsiye merci hâline dönüştürmüştür. Yani, siyasal sistemimizdeki bütün ağırlığını ortadan kaldırmıştır.
Şu rakamlar da maalesef bu söylediklerimizi teyit ediyor. Sayıştayın geçen yılki bütçesi 142 milyon yani 142 trilyon lira. Denetlemesi gereken bütçe büyüklüğü -KİT'ler hariç- 920 milyar yani 920 katrilyon lira. Denetlemesi gereken kurum sayısı 6.700. Lütfen dikkat buyurun, 2012'de denetlediği kurum sayısı sadece 132 yani yüzde 2'si bile değil. Üstelik, neredeyse, yol geçen hanına dönmüş iktidar belediyeleri, kalkınma ajansları, kurumların araç ve gayrimenkul kiralamaları gibi alanlarda denetim yapılmamış. Meclis denetimine gönderilen rapor sayısı ise sıfır. Evet, yanlış duymadınız, sıfır. Her rapor 1,1 trilyon liraya mal olmuş. 2011 yılında Meclise bir rapor gönderilmediğine göre, çöpe atılan halkın parası 142 trilyon lira. Meclisimizin tarihinde ilk kez kamu kurumlarının kullandığı bütçenin akıbeti öğrenilememiştir. Bu en basit hâliyle görevi ihmal, devleti zarara uğratmaktır. Devletin zarara uğrayıp uğramadığını denetlemesi gereken Sayıştay, bizzat, devleti zarara uğratan kurum hâline gelmiştir. Nereden nereye değil mi beyler! Yasalar ortadayken, 6353 sayılı Yasa'ya eklenen maddeyi bahane ederek, bu raporları Meclise göndermeyen Sayıştay yönetimi suç işlemiştir. Sayıştayın siyasi sorumluluğunu taşıyan Hükûmet, Meclise derhâl bir izahat getirmekle mükelleftir. Vergiden kaçan işletmenin evraklarını yangın, su basması gibi sebeplerle ortadan kaldırması misali, Sayıştay bu raporları ortadan kaldırmış, milletin iradesinden kaçırmıştır. Bu nedenle, cumhuriyet savcıları da bu açık kanunsuzluğun üzerine mutlaka gitmelidir. Sadece muhalefet milletvekilleri değil, vicdanı, insafı olan AKP'li milletvekilleri de milletin iradesini hiçe sayan bu emrivakiden rahatsız olmalıdır.
Hükûmetin denetimden kaçması rezaletinin yankıları sınırlarımızı aşmıştır. Avrupa Komisyonunun son ilerleme raporuna bakıyoruz. Bu raporda, Sayıştay denetimi ve kontrolünün bağımsızlığı ve etkinliğinin tehlikeye atıldığı belirtilmekte, AKP'nin Meclisten çıkardığı yasal değişikliklerin ciddi endişelere sebep olduğu söylenmektedir. AKP, kendisini tanımladığı şekliyle hakikaten ak parti ise Sayıştayın yaptığı kanunsuz ve Meclisi ciddiye almayan bu fiilin üzerine gitmelidir. Aksi takdirde, yarın bu hesap Yüce Divanda görülecektir.
Netice itibarıyla, raporlarını dahi göremediğimiz kurumların bütçesi ve kesin hesabı üzerine konuşmanın bir anlamı olmadığını görüyor ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.