| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 3'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 12.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü ve Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, işçi yaşamını iktidara geldiği günden beri yok sayan AKP iktidarı döneminde en az 1.754 maden işçisi iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. Soma'dan Ermenek'e, Kozlu'dan Şirvan'a kaybettiğimiz yüzlerce canı, maden emekçisini bir kez daha saygı ve rahmetle anıyoruz. Bütün bu cinayetlerden dolayı hesap veren, yargılanan tek bir patron, adaletin sağlandığı tek bir iş cinayeti dahi yok. Maden emekçilerinin ölümüne neden olan iş kazaları, uygulanan özelleştirme, taşeronlaştırma, redevans, örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, kölece çalıştırma sistemlerinin sonucudur.
2011 yılında Devlet Denetme Kurulu raporunda iş cinayetleri sonucu hayatını kaybeden işçilerin yüzde 54'ünün kömür ve linyit çıkarılması faaliyet kolunda çalışanlardan oluştuğu tespit edilmiştir.
"Ölmek madencinin kaderi." diyenlerin "Madenciler güzel öldüler." diyenlerin hâlâ hesap vermediği bu ülkede, maalesef, ne iş ne de iş güvenliğinden bahsetmek mümkün değildir.
Bugün ülkemizde yürütülmekte olan faaliyetler kelimenin gerçek anlamıyla sömürge madenciliğidir. Yer altı zenginliğimizin mümkün olan en kısa sürede çıkarıldığı, geride ise tümüyle verimsizleştirilmiş, kirletilmiş ve zehirlenmiş toprak ve suyun bırakıldığı bu anlayış, sadece madenciliği değil, yaşamı da sürdürülemez hâle getirmektedir. İnsan yaşamını önemsemeyen bu sistem, maalesef, ekolojik yaşamı da kâr hırsıyla yok etmektedir. Kanadalı şirketin Kaz Dağı'nda altın arama işi yapmasıyla proje kapsamında 221 bin hektar alanda 45.650 ağaç kesilmesi öngörülse de gerçekte 5 misli ağaç kesilmiştir.
Saray ve sermaye ilişkisi geri dönüşü olmayan bir biçimde doğayı ve kaynakları yok ediyor. Şimdi de aynı şeyi Divriği'de yapmak istiyorsunuz. Manisa'yla ilgili olarak Jeoloji Mühendisleri Odası İzmir Şubesi tarafından haziran ayı içerisinde açıklanan raporda MTA'nın bu çalışmaları sonucunda bölgedeki içme sularının içerisindeki radyoaktif maddenin olması gereken sınırların üzerinde çıktığı ve bölge halkının büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu ifade edilmiştir.
Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl bir jeokimya haritası hazırlandı. Bu harita, 5 kilometrede bir numune alınarak yapılan bir haritalama yöntemi. Jeoloji Mühendisleri Odası bunu tıbbi jeolojik risk haritası olarak düzenliyor. Bildiğiniz gibi kayaçlarda doğal olarak radon gazı bulunmaktadır. Bu göz önüne alınmadan yapıların yapılması radon gazının bina altlarında birikmesine ve akciğer kanserine yol açmaktadır. Bu yüzden bir risk haritasının oluşturulması çok önemlidir. Birçok ülke jeokimya haritasının ikinci hatta üçüncü evre çalışmalarını yaparken Türkiye'de birinci evre harita ilk kez geçen yıl yapıldı. Geç kalınmış bir çalışma olduğu kanaatindeyim.
MTA'yla ilgili dikkat çeken hususlardan biri de kiralık personel uygulamasıdır. Bilindiği gibi MTA Genel Müdürlüğü, 2017 yılından bu yana ihtiyacı olan mühendis, mimar ve şehir plancısı kadroları için Anayasa'da, yasalarda öngörülen usullerle kadrolu istihdam açmak yerine, farklı isim ve türlerde ihaleler gerçekleştirerek geçici, güvencesiz personel yoluna gitmektedir. TMMOB bu hususta MTA'ya karşı dava açtı ve kazandı, ne yazık ki MTA kiralık personel uygulamasından vazgeçmedi. Kadro bir nimet değil, kadro bir haktır ve MTA'nın bu yöntemini kabul etmek mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, MTA gibi kurumlar jeolojik miras niteliği taşıyan doğal varlıkların araştırılması ve gelecek nesillere aktarılmasına katkı sağlamalıdır. Bu doğal mirasları ortaya çıkaracak birimlerden biri de MTA'nın bünyesinde bulunan Karst ve Mağara Araştırmaları birimiydi, MTA bu birimi kapattı. Bu birimle jeoturizmi geliştirmek gerekmektedir. Bilindiği üzere Alanya'da bulunan mağara 200 binden fazla ziyaretçi ağırlamıştır. MTA'nın bu birimle daha fazla keşiflerde bulunması gerekmekteyken bu birim niçin kapatılmıştır? Kendi işini yapması gereken MTA sorumlu olduğu birimleri bir yandan kapatırken bir yandan da alakası olmadığı bir işin peşine düşmekte ve yurt dışında şirket kurmaktadır. MTA'nın işi arama ve araştırmadır, işletme değildir. Yurt dışında ruhsat alınan bölgelerde havadan maden röntgeni çekilecek. Benzer bir açıklamayı da Sayın Bakan Plan ve Bütçe Komisyonunda "Havadan jeofizik görüntüleme çalışması kapsamında..."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN- Buyurun Sayın Gaydalı, tamamlayın lütfen.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla)- "...920 bin kilometrekarelik alanın taranmasıyla yerin altının fotoğrafını çektik. Ülke sathının maden röntgeni çekilmiştir." diyerek yaptı. Benim bildiğim kadarıyla havadan yerin resmi çekilerek bir maden arama yöntemi yok. Yanlışsam lütfen düzeltiniz ancak bu yöntemle jeofizik haritası çıkarılır ve oluşturulan haritalarla veriler analiz edilir. Yani öyle bir anlatılıyor ki "Havadan çekiyoruz, ne, nerede biliyoruz." der gibi bir açıklama yapılıyor. Bir de Sayın Bakan "1935 yılından bugüne kadar yapılan 9,5 milyon metre sondajın 3,5 milyonu son üç yılda yapıldı." gibi bir açıklamada bulundu. Sayın Bakan, 1935 teknolojisi ile bugünkü teknoloji aynı değil hatta son on yılın sondaj teknolojisiyle bile aynı değil.
Depremler bizim en güncel sorunlarımızdan biridir. Dolayısıyla Türkiye'de Deprem Dairesi Başkanlığı diye bir yapı var. Dünyanın her yerinde bu tarz yapılar o ülkenin jeolojik araştırma kurumuna bağlıdır fakat bu kurum da ne yazık ki alakasız bir şekilde İçişleri Bakanlığına bağlıdır.
Bakınız, kullandığımız araçlarda dahi dizelin ömrü bitiyor ve yakın vadede benzin de önemini kaybedecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Gaydalı, lütfen selamlamayı da yapın ve bitirin.
MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - "Gelecek kuşaklara nasıl bir dünya bırakabiliriz?" sorusunu kendimize yeniden sormamız ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz gerekmektedir. Bu, bizim dünyaya karşı en büyük sorumluluğumuzdur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)