| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 13.12.2019 |
HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler 2020 yılı merkezî yönetim bütçesini görüşmekteyiz. Ben de -DAP- Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ne DAP'ın ne de GAP'ın kuruluş amacına uygun faaliyet yürüten projeler olmadığına, yaşanan zaman dilimi içerisinde, bölge halkı ve bizler tanıklık ediyoruz. Bu projelerin gösterilen iddialı hedefleri sadece barajlar, hidroelektrik santralleri, sulama yapıları ve fiziksel yatırımlarla sınırlı kalmayıp, ekonomik yapıyı geliştirmek, gelir düzeyini yükseltmek, bu bölgeler ile diğer bölgeler arasındaki gelir farkını azaltmak, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklarını artırmak, bölge kaynaklarını etkin kullanım yoluyla ekonomik büyüme, sosyal istikrar ve hatta ihracatın teşviki gibi büyük amaçları vardır. Ancak, izlenen iki temel yanlış politika bu projeleri boşa çıkardı, deyim yerindeyse dağ fare doğurdu. Neden? Öncelikle, devletin Kürt ve kürdistan sorunundaki güvenlikçi politikaları bölge insanını zorunlu göçe mecbur bıraktı. Mera ve yaylalar yasaklandı, insanlar üretimden koparıldı; insanlara tarım ve hayvancılık değil, köy koruculuğu dayatıldı. İkinci bir sistematik sömürü sistemi olan kapitalizmin en yıkıcı olan neoliberal politikalarıyla milyonlarca insan mülksüzleşti. Küçük üretici ve çiftçiler kent varoşlarında ya mevsimlik işçi oldular ya da işsizler ordusunu büyüttüler. Tarım ve Orman Bakanlığının 2020 yılı bütçesine bakıldığında, tarımı içinde bulunduğu krizden çıkarmaktan uzak bir bütçe olduğunu... Ne yazık ki DAP da, GAP da işlevsiz projeler olarak kâğıt üzerinde kalmaya devam edecekler.
GAP, 1989'da Başbakanlığa bağlı olarak kurulan bir projeydi. Bu projenin süresi on beş yıldı ancak üzerinden otuz yıl geçmesine rağmen hâlen elektrik kısmının yüzde 80'i, sulama kısmının ise yüzde 20'si gerçekleşmiştir. Oysa ki bu proje sadece ülke içi yatırımları değil, yurt dışına ihracatı da esas alan bir misyona sahipti.
DAP'a gelince, sekiz yıllık bir kuruluş süresi olan bir projenin faaliyet raporuna bakıldığında, program kapsamında gerçekleştirilenler sadece saha ziyaretleri, araştırma ve uygulama birimleriyle yapılan toplantılar, çalıştay ve teknik gezilerdir. 2018 yılı faaliyet raporunda yer alan birkaç projeye bakalım: Bir: Malazgirt Zaferinin 947'nci Yıl Dönümü Anma Etkinlikleri, Muş. İki: Peynirciler Çarşısı Düzenleme Projesi, Van. Üç: Aydınlar Beldesi Kırsal Altyapıyı Güçlendirme Projesi, Bitlis. Dört: Tarihî Sinema Yokuşu Projesi, Bitlis. Beş: Arapgir Kaşgaloğlu Konağı Projesi, Malatya. Altı: Pütürge Tarihî Evleri Sokak Sağlıklaştırma Projesi, Malatya. Yedi: DAP-TANAP İçmesuyu Destek Programı, Ardahan. Saydığım faaliyetlerden de anlaşılacağı gibi bu faaliyet ve projelerin DAP'ın esas kapsamı içinde geçen hiçbir faaliyetle alakası olmadığı gibi, bu faaliyet ve projeler için aslında DAP'a da gerek olmadığı açıkça ortadadır. Çünkü bu çalışmalar kaymakamlık, il tarım müdürlükleri ve belediyelerin bünyesi içerisinde yapılabilecek hizmetlerdir. Bu bütçenin kullanımına baktığımız zaman, ne DAP var ne de GAP var. Bu bütçe, DAP ve GAP'ın bütçesi olmaktan çıkmış, esas olarak AKP'nin ve yandaşlarının ve büyük çiftlik sahiplerinin bütçesi hâline gelmiştir!
Türkiye tarımında geleneksel üretimin terk edilmesiyle uluslararası şirketlerin, endüstriyel tarımın olmazsa olmazı olarak görülen gübre, mazot, ilaç ve tohum gibi girdilerin kontrolünü elinde bulundurmasına karşılık, bugün içine girdiğimiz tarımsal krize Tarım ve Orman Bakanının günü kurtarmaya yönelik palyatif çözüm arayışları, krizi çözmekten ziyade daha da derinleştirmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın...
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Dolayısıyla, uluslararası sermayenin egemen olduğu Türkiye tarımında çiftçi emeğinin sömürüldüğü ve tüketimin büyük oranda finans, kapital tarafından biçimlendirildiği üretim ve tüketim ilişkisi içerisinde, gıda güvencesi, gıda güvenliği, gıda egemenliği, insan sağlığı, tarım emeği, mevsimlik tarım işçileri, küçük aile çiftçileri bu bütçede yok.
Bu bütçe, işçinin, köylünün, esnafın, emeklinin, kadının ve gençliğin bütçesi değildir. Bu bütçe, işsizliği, yoksulluğu, iflasları ve intiharları durduran bir bütçe değil. Bu bütçe, AKP ve yandaşlarının bütçesidir; uluslararası tekellerin, savaş sanayisinin, askerî bürokrasinin ve polis devletinin bütçesidir.
Bir ülke ki bilim insanı bile kendi ülkesini terk ediyorsa, bir ülkenin muhalif siyasi beyni ya cezaevinde ya da cezaeviyle tehdit ediliyorsa o ülkede demokratik, eşitlikçi bir bütçeden bahsetmek mümkün değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Bu bütçe, Türkiye'nin yakın geleceğini tehdit eden ve Türkiye'yi savaşa sürükleyen bir bütçedir. Bu bütçe bir savaş bütçesidir.
Bizi seyreden bütün halkımı saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Biz bu bütçeye baştan beri "hayır" dedik. Bu bütçeden demokrasi ve eşitlik çıkmaz; bu bütçeden olsa olsa daha çok cezaevleri, daha çok gözaltılar, daha çok sürgünler çıkar. Bu bütçe daha çok bilim insanının yurt dışına gitmesi anlamına geliyor.
Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)