| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 33 |
| Tarih: | 14.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığına bağlı kurumların bütçeleri hakkında İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, Bakanlığı, sözleşmesi gizli, tahkimi Londra olan, ne getirdiği ne götürdüğü bilinmeyen şehir hastanelerini sırtından attığı için, bu kamburdan kurtulduğu için tebrik ediyorum.
Sağlık Bakanlığı, verilerini 2002'deki verilerle kıyaslayarak, kendi içerisinde, Türkiye içerisinde ne kadar yol aldığını göstermektedir. Oysaki dünya durmuyor, dünyadaki diğer ülkelerin de sağlık teşkilatları var, onlar da birtakım ilerlemeler göstermektedir.
Sayın Bakanım, bütçe sunumunuzda gösterdiğiniz şöyle bir grafikten dolayı ben şahsım adına hicap duyuyorum çünkü tüm istatistik kurallarını ihlal eden bir grafiktir bu. Bir kemiyet anlatılacaksa, bu, değişik yıllar için anlatılabilir ama farklı kemiyetler, farklı yıllar alınarak ortaya bir grafik konuyorsa, bu, insanlar arasında şüpheyle karşılanan bir durumdur, şüphe doğuran bir bilgidir.
Dünyadaki sağlık gelişmeleri nasıldır? Örneğin bebek ölüm hızı bizde binde 9,2 iken OECD ortalaması 6,2'dir yani bizde bebek ölümleri OECD ülkelerinden yüzde 50 kadar fazladır. Yine, anne ölüm hızına baktığımızda, bizde yüz bin doğumda 14,6 iken OECD ortalaması 6,2'dir yani bizim annelerimiz onlardan 2 misli daha fazla hayatlarını kaybetmektedir. Ülkemizde bin kişiye düşen hekim sayısı 1,9 iken bu, OECD ortalamasının yarısı kadardır. Yine, aynı şekilde, bizde bin kişiye düşen hemşire sayısı 2,1 olup bu, OECD ortalamasının dörtte 1'i kadardır. Ülkemizde 1 hekim 4.765 hasta muayene ederken, OECD ortalaması 2.181'dir. Bizim hekimlerimiz OECD hekimlerinin 2 mislinden daha fazla çalışmaktadırlar.
Bir diğer veri olan sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranlarını karşılaştırdığımızda, bu oran Türkiye'de gayrisafi millî hasılanın yüzde 4,2'siyken OECD ortalaması yüzde 8,8'dir; OECD ortalaması bizim yaptığımız harcamaların 2 katından daha fazladır. Bu oranla Türkiye, OECD ülkeleri arasında sondan 3'üncü sırada yer almaktadır. Bizde hastanelerde kalma süresi ortalama 4,1 gün iken OECD ortalaması 7,3 gündür. Biz hastalarımızı OECD ortalamasının yarısı kadar gün hastanede tutuyoruz. Bunlar, ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin neden ucuz olduğunun göstergesidir. Tüm verilerde OECD ile Türkiye arasında farklılık kendini göstermektedir. Sonuç olarak, tüm imkânsızlıklara rağmen, ülkemizde sağlık hizmetleri OECD'yle mukayese edilebilir seviyededir.
Sayın Bakan, hasta memnuniyet anketi yapıyorsunuz, bu anketlerde hastaya şunu soruyorsunuz: Gittiğin zaman sağlık personeli, hemşire, doktor, ebe sana iyi davrandı mı, güler yüzlü müydü? Hastane temiz miydi? Hâlbuki bizim görmek istediğimiz istatistikler şunlardır: Cerrahi tanı ile patoloji raporu korelasyonu nedir? Taburcu olan hastalar ne kadar sıklıkla hastaneye tekrar gelmektedir? Reoperasyon oranları nedir? Hastane enfeksiyonu oranları ne kadardır? Morbidite ve Mortalite oranı nedir?
Sağlığın girdileri primer olarak insandır. Bakanlığımızın her girdisi OECD ortalamasının altında olmakla birlikte, ülkemiz diğer OECD ülkeleriyle kıyaslandığında son sıralarda yer almaktadır. Çıktılarımız OECD'yle mukayese edildiğinde, OECD içerisinde Sağlık Bakanlığı girdilerine göre başarılıdır. Sağlık Bakanlığı, Türkiye'nin en başarılı bakanlıklarından biridir. Peki, bu nasıl başarılıyor? Sayın Bakanım, bu başarıda hizmetlisi, sekreteri, sağlık teknisyeni, hemşiresi, doktoru, hepsinin ayrı ayrı payı var. İki grubu özellikle vurgulamak istiyorum: Birisi, maalesef, ÖSYM sınavlarında en yüksek puan alanlar tıbba giriyorlar. Gönül ister ki bunlar öğretmen olsunlar. İYİ PARTİ iktidar yolunda bunun idrakindedir. Partimiz mecburi hizmet yerine hekimlere Türkiye'nin her tarafında çalışacak imkânları sağlayacaktır. İkinci şans, ebeler, hemşirelerdir. Çoğu kıt imkânlara sahip, dezavantajlı ailelerden gelen bu insanlar canla başla çalışırlar, başarıya susamışlardır; ülkelerinin en olmadık yerlerinde hizmet vererek en olmadık zamanda sosyal hayatlarından ödün verip doktora kader ortaklığı yaparlar ve muazzam bir beraberliktir. Normal zamanda doktor ebeyi ve hemşireyi çalıştırır, kritik zamanlarda ebeler, hemşireler doktora montörlük yaparlar. Bence Sağlık Bakanlığının avantajı ve Bakanın söz ettiği başarının temelinde yatan unsurlar bunlardır.
Sayın Başkanım, sağlık teknisyenleri ve tüm çalışanlar her türlü takdire layıktır. Bunların bir kadro sorunları vardır. Ayrıca, Türkiye'de ihtiyaç fazlası, ihtiyacın çok çok üzerinde. Bildiğim kadarıyla, 17-18 dalda insan yetiştiriyorsunuz ve bunlar hayata küsüyorlar, Sağlık Bakanlığına ya da herhangi bir hastaneye girme şansları yok. Bu çocukları, bu gençleri hayata küstürmememiz lazım. Nerede iş bulmaları gerekiyorsa, nerede çalışmaları gerekiyorsa ona göre bir planlama yapıp bu insanların oraya yönlendirilmesi gerekir.
Sizin çözmediğiniz 3600 ek gösterge sorununu İYİ PARTİ iktidarı çözecektir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Bakan, Bakanlığınızın personeli kadar şiddete maruz kalan hiçbir bakanlık personeli yoktur. Onların yanında olunuz. Popülizmden vazgeçmeye gönlünüz elverirse, bir şiddet davasına sembolik olarak katılmanız personeli çok rahatlatacaktır, kendini bilmezlere caydırıcı olacaktır. Sağlık personeli "alternatifsiz" diye popüler davranışın kurbanı oluyor. Hiçbir şey yapamıyorsanız Avustralya Hükûmetinin hastanelerini donattığı bunlara benzer afişlerle hastaneleri donatabilirsiniz. Ben dün araştırma yaptım, Eskişehir Şehir Hastanesinde buna benzer sadece 1 tane afiş var. Bu şekildeki afişlerin olması, personelde sizin onların yanında olduğunuz duygusunu uyandıracak ve onların motivasyonunu artıracaktır. Kamu otoritesi, birtakım kendini bilmez insana "Git, muayeneni yaptır, tedavini ol, hekimlere, hemşirelere iki tokat at, gel!" diyor. Hastane koridorlarındaki bu tür afişler, hiç olmazsa bu tür sözlerin arkasında olmadığınızı gösterecektir.
Son yıllarda Sayın Cumhurbaşkanının da teşvikiyle ülkemize göç eden yabancıların çocukları ülkemizin, özellikle çocuklarımızın sağlığını tehdit eder hâle gelmiştir. Göçmen çocukların beden ve ruh sağlığı, Sağlık Bakanlığının gerekli özeni göstermesi gereken şeylerdir. Bu, ülkemiz insanlarının sağlığı ve sosyal hayatı için zorunludur.
Ülkemizin ulusal ilaç ve aşı üretimine geçmesinde bir mecburiyet vardır. Yıllık 200 milyon doları bulan aşı, ülkemizde üretilirse hem çocuklarımızın sağlığı korunur hem de ülkemiz için yeni bir ihraç kapısı doğar.
Toplumda akılcı ilaç kullanımı yönetilebilir bir durumdur, yönetilmelidir. Bu, hem israfın önüne geçecek hem de birtakım komplikasyonları önleyecektir.
Hastanelerde kullanılan tıbbi cihazlarda mümkün mertebe standardizasyon ve marka birliği sağlanmalıdır. Bu olmazsa hastanelerimiz tıbbi alet edevat hurdalığından kurtulamayacaktır. Bunun en iyi çözümü kendi ihtiyacımızı ulusal kaynak ve imkânlarla çözmektir. Bu mümkün mü? Elbette mümkün. Ülkemizin kaynakları var ancak bu durum mevcut Hükûmetin anlayışıyla mümkün olmayabilir. Gider, bir yandaşa peşkeş çekersiniz. Tıbbi cihazlarda dışa bağımlılığımız düşünüldüğünde, bu çok önemli ve açık bir sahadır; aynı zamanda, ihraç imkânları olan baki bir alandır.
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, sağlık bilimleri teknolojileri, hizmetleri ve politikalarıyla ilgili uygulamalara ve araştırmalara mali ve teknik destek vermeyi misyon edinmiş bir kurum olarak gözükmektedir. Bu amacı biz de takdirle karşılıyoruz. Etkili bir şekilde çalışmalarını umut ediyoruz. Böyle bir kurum için geç bile kalınmıştır.
Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in dediği gibi, başarılı olmak için Türkiye her türlü imkâna sahiptir. Sağlık hizmetlerinin verimi ve kalitesinde Maliye Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tarım Bakanlığı da dolaylı olarak ilgilidir. Dolayısıyla sağlıkta çıktıların daha iyileşmesi sadece Sağlık Bakanlığının iradesine bağlı değil, en az biraz önce saydığım Bakanlıkların iradesine de bağlıdır.
Sağlık personeli sabrediyor, ülkesi için her türlü fedakârlığı yapıyor. İYİ PARTİ iktidarı sağlıkta şiddeti durduracak tedbirleri alacaktır. Sağlık personeli hak ettiği maddi manevi destekleri bulacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mars'ta bir meclis toplantısı yapılır. Bir üye "Ben üçüncü nesil üyeyim. Benim yakınlarım ülke içerisinde farklı yerlere sürüldü." demiştir. Sayın Kamran İnan, Türkiye Cumhuriyeti'nde Devlet Bakanlığı, Enerji Bakanlığı yapmış, öyle ki Fransa Devlet Başkanının kendisine verdiği Légion D'Honneur Madalyası'nı, sözde Ermeni soykırım yasasını kabul ettiler diye iade etmiş bir vatan evladıdır. Merhum Abidin İnan Gaydalı, merhum Süleyman Demirel'i ekibiyle köyünde misafir etmiş -o zamanki gazete haberlerinden aklımda kaldığı kadarıyla- Gaydalı, Süleyman Demirel ve misafirlerinin her birisine birer ipek pijama yaptırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi toparlayın lütfen.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) - Merhum Kamran İnan "Kahramanları kadar hainleri de bol olan bir ülkedeyiz. Dünya üzerinde bizim topraklarımız kadar çok hain üreten başka bir toprak yoktur." demiştir. Mars, muhterem vekili en iyi okullarda okutmuş, sülalesini bağrına basmıştır. Eğer Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül aramızda olsaydı "Edep ya Hu!" derdi.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sağlık Bakanlığımızın ve Sağlık Bakanlığı bütçemizin 2020 yılında başarılı olmasını diliyorum.
Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)