GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Manisa Milletvekili Özgür Özel ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç'un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yla ilgili olumsuz değerlendirmeleri reddettiklerine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:33
Tarih:14.12.2019

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkanım, teşekkürler.

Öncelikle Sayın Özgür Özel'in bu parsel bazlı imar değişikliklerine ilişkin yasağın getirilmesi ve ada bazına ilişkin düzenleme konusunda "Bakanlık gönderiyor ve yasama organı da o çerçevede görev yapıyor." şeklindeki değerlendirmesinin doğru olmadığını ifade edeyim. Çünkü Mehmet Muş Başkanlığında, özellikle konuya yakından muttali olan eski büyükşehir belediye başkanı milletvekili arkadaşlarımız yukarıda yirmi günden beri bu yasaya ilişkin çalışma yürütüyorlar. Takdir edersiniz ki Bakanlıktan gelmiş olsa üzerinde herhangi bir çalışma yapılmaksızın doğrudan doğruya Komisyona gidecek şekilde bir "tekemmül etmiş hâl" söz konusu olurdu. Böyle bir durum söz konusu değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Tabii, Bakanlıktan kimi fikirler, kimi eğilimler almakla birlikte, çalışma kesinlikle bütünüyle Mecliste yürütülmektedir ve grubumuzun çalışması nihayete erdikten sonra diğer siyasi parti gruplarıyla da konuyu paylaşacağız. Bu görüşmelerden sonra Komisyona mevzuyu intikal ettireceğiz, bunu bir kere bildirmek istedim.

İkincisi: Sayın İçişleri Bakanımızla ilgili yapılan bu olumsuz değerlendirmelere hiçbir şekilde katılmıyoruz ve hepsini külliyen reddediyoruz, bunu bildirelim.

Daha önce de burada konuya ilişkin kimi zaman doğrudan İçişleri Bakanlığı hedef alınarak, kimi zaman yapılan çeşitli icraatlar üzerinden esasen bu eleştiriler dile getirilmiş ve bunlar konuşulmuştu. Arkadaşlarımız da buna ilişkin değerlendirmelerini ve mukabil cevaplarını vermişlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Şunu bildirmek isterim ki kim, nerede, nasıl seçilirse seçilsin orada teşekkül eden bir etnik kimliğin, bir kolektif grubun iradesi değildir, halkın iradesidir.

Kürtlerden bahsediyor arkadaşlarımız. Kürtler Türkiye'nin her tarafında var, benim bildiğim, ağırlıklı olarak da Batı Anadolu'da var. Seçilen insanlar, oradaki yerleşik halk tarafından seçiliyorlar ve bunlara yönelik etnik bir adlandırmanın doğru olduğu kanaatinde değilim. Böyle bir yaklaşım esasen etnik kimliklere dayalı "fragmante" bir Türkiye tasavvuruna işaret eder ki bunun kaynağında da -aslında uzun uzun konuşmak gerekir- halklara ilişkin bir karşıtlık duygusu ve stratejisi vardır. O yüzden bu ifadeleri çok dikkatli kullanmak gerekir.

Mesele şudur: Esasen Türkiye'de bir sosyopolitik atmosfer var. Bunun bir kısmı, Halkların Demokratik Partisi gibi demokratik bir irade çerçevesinde şekillendiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Bunların bir kısmı da -atmosferi belirleme bakımından söylüyorum- aynı zeminde yer alan, PKK dediğimiz; yöntemi, stratejisi, kullandığı araçlar belli olan, gayrimeşru bir terör örgütü tarafından şekillendiriliyor. Ama toplamda bu sahada Halkların Demokratik Partisi ile PKK aynı atmosferde soluklanıyorlar. Halkların Demokratik Partisi, demokratik zeminde şüphesiz çalışmalarını sürdürüyor ve biz şuna inanıyoruz ki halkla sürekli temas kuran, demokratik zeminde insanlarla iletişim kuran bir siyasi iradenin gayrimeşru yol ve yöntemlere prim vermeyen bir aklı olur. Terör örgütünün de, demokratik yöntemleri sadece lojistik destek olarak gören bir yaklaşımla, onu kendi mühimmatı olarak gören, esasen kendi amacına yönelik bir arka plan destekçisi olarak gören bir yaklaşımı vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Bu ikisi birbirinden yöntem, araç, amaç itibarıyla ayrılır ama Türkiye'deki hakikat odur ki bu iki aktör aynı sosyopolitik atmosferden nefes almaktadır. Bu beraberinde şunu getiriyor ve bence Halkların Demokratik Partisi için de temel problem bu: Legalite ile illegalite, meşruiyet ile gayrimeşruiyet bu zeminde kayboluyor. Kimi insanların akıllarındaki meşruiyet duygusu, Türkiye'deki egemen, rayiç olan meşruiyet duygusunun dışına çıkıyor. Böyle olduğunda bunu takip edecek olan kimdir? Hukuk devletidir; bu takibi yapar, gerekli sonuçları da elde eder. Yaşananları biz bu çerçevede görüyoruz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)