| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 15.12.2019 |
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı Avrupa Birliği Başkanlığı bütçesi için grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle siz değerli milletvekillerini ve aziz halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği dünya tarihinde hayata geçirilmiş en büyük barış projelerinden biridir. Hepimizin malumu olduğu üzere, Avrupa uzun yıllar -yüz yıl gibi, otuz yıl gibi- mezhep savaşlarına, onun ardından Birinci ve İkinci Dünya Savaşı gibi büyük yıkımlara yol açan, büyük can kayıplarına yol açan savaşlara maalesef meydan oldu. Bu savaşlar üzerine, bu yıkımlar üzerine Avrupa Birliğinin inşa edilmesi, gerçekten de dünya tarihine bakıldığında, hayata geçirilmiş en büyük barış projesi olarak önümüze çıkıyor.
Bu anlamda Türkiye olarak Avrupa Birliğinin, birliğini, bütünlüğünü ve istikrarını önemsediğimizi buradan belirtmek isterim. Çünkü o coğrafyada yaşanacak her bir kırılmanın, her bir istikrarsızlığın bizim coğrafyalarımıza da menfi etkisi olacağı aşikârdır.
Değerli dostlar, son dönemlerde Brexit'le birlikte Avrupa Birliğinin nereye ve nasıl savrulacağını hep birlikte izleyeceğiz. Ancak son dönemlerde Avrupa Birliğinin karşı karşıya kaldığı birtakım tehditler ve ciddi meydan okumalar var. Bunların başında da hepimizin malumu olduğu üzere mülteci akınları, terör, aşırı sağ, ırkçılık, İslamofobi gibi ciddi tehditler söz konusu. Ancak biraz daha derine indiğimizde görüyoruz ki aslında bu tehditleri doğuran, Avrupa merkezli çok ciddi bir amil var, sebep var. O da aslında, Avrupa Birliğinin kendi varoluş değerleriyle ters düşmesi, karşı karşıya gelmesi ve inkâr sürecine girmiş olması. Peki, nasıl? Eğer bugün Avrupa Birliği, Avrupa sınırları Suriye kaynaklı, Orta Doğu kaynaklı birtakım mülteci akınlarına maruz kalıyorsa bu, Avrupa Birliğinin bundan sekiz yıl önce Suriye halkının haklı özgürlük ve demokrasi isteklerine sahip çıkmamasından, daha doğrusu, diğer bakımdan kendi varoluş değerlerine Suriye'de sahip çıkmamasından kaynaklanıyor.
Yine, diğer bir önemli konu, sınırsızlık meselesi. Avrupa, bütün bu yıkımlardan sonra kendi coğrafyasına istikrarı ve barışı, ekonomik, coğrafi, siyasi sınırlarını kaldırarak ortak bir coğrafya olarak getirdi ama görüyoruz ki Avrupa Birliği, kendi coğrafyasına sınırsızlığı hâkim kılarken farklı coğrafyalarda yeni sınırlar iklimlemenin peşinde.
Çok da vaktimiz yok ama neyse, o konuya girmeyeyim, bir hatıramı paylaşacaktım.
Avrupa Birliğiyle, Avrupa'yla olan bizim Türkiye'nin ilişkileri Avrupalı dostlarımızın öngördüğü gibi 1963 Ankara Anlaşması'yla başlamıyor. Bu süreç, Yakın Çağ'dan 1300'lü yıllara kadar baktığımızda... Selanik'in Osmanlı'ya tam üye olduğu tarih 1387 yılı, Varna'nın Osmanlı'ya tam üye olduğu tarih 1444 yılı; Kayseri, Selanik'ten tam seksen yedi yıl sonra Osmanlı'nın bir parçası olmuştur. Bu anlamda, bu açılardan baktığımızda Türklerin veya Türkiye'nin Avrupa'daki varlığı, Avrupalı dostlarımızın öngördüğü gibi 1963 Ankara Anlaşması'yla değil, 1300'lü yıllara kadar uzanmaktadır. Avrupa'daki Batı Hun İmparatorluğu'nu veya Avrupa Hun İmparatorluğu'nu gündeme getirmeme gerek dahi yok.
Şunun altını çizmemiz gerekiyor: Türkiye, Avrupa'nın coğrafi ve tarihî anlamda doğal bir parçasıdır ve Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyeliği Avrupa'ya sosyal ve ekonomik anlamda bir aşı niteliğini taşımaktadır.
Avrupalı dostlarımızın bilmesi gereken diğer bir husus da yine eğer Paris'in güvenliğini, Londra'nın güvenliğini, Avrupa'nın sınır güvenliklerini önceliyorlarsa bunun güvenliğinin, Avrupa'nın şehirlerinin ve sınırlarının güvenliğinin Diyarbakır'ın güvenliğinden, Gaziantep'in güvenliğinden, Hakkâri'nin, Van'ın, Ankara'nın güvenliğinden geçtiğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Şahin.
ALİ ŞAHİN (Devamla) - Avrupalı dostlarımız Paris'in, Londra'nın, Madrid'in çocuklarını ne kadar aziz biliyor ise Şam'ın, Kahire'nin, Mogadişu'nun çocuklarını da o derece aziz bilmedikleri sürece Avrupa coğrafyasının güvende olması, sınırlarının güvende olması mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, son olarak Dışişleri Bakanlığımıza tebriklerimi ve teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Özellikle Doğu Akdeniz'de son dönemde gerçekleşen deniz yetki alanı sınırlandırması, stratejik anlamda cumhuriyet tarihimizin hayata geçirilmiş en stratejik adımlarından biriydi. Gerek uzun yıllardan bu yana olağanüstü bir performansla çaba gösteren Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'na ve çalışma arkadaşlarına burada ben teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunuyorum.
Diğer bir husus, Amerikan Senatosunun son almış olduğu karar, Türkiye'yi soykırımla suçlayan karar son derece trajikomik bir karar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
BAŞKAN - Buyurun, bağlayın.
ALİ ŞAHİN (Devamla) - Bağlayacağım hemen Sayın Başkanım.
Nagasaki ve Hiroşima'ya attıkları 2 atom bombasıyla kendi tabirleriyle, kendi gazetelerindeki manşet şu şekildeydi: "Dakikalar içerisinde iki şehri kozmik toza dönüştürdük." Böyle deyip dakikalar içerisinde 117 bin insanı katleden, buharlaştıran bir medeniyetin benim medeniyetimi "soykırımcı" olarak tanımlaması son derece trajikomik bir durum.
Bu vesileyle 2020 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)