GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:16.12.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanun Teklifi çerçevesinde Devlet Su İşleri, Meteoroloji ve Türkiye Su Enstitüsü üzerinde İYİ PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Bugün sabah saatlerinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde çıkan yangın nedeniyle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Yüz elli yedi yıllık geçmişe sahip Sayıştayımızın raporlarında Devlet Su İşleri ile ilgili önemli tespitler mevcut. Örneğin, belediyeler adına yapılan içme suyu yatırım bedelleri tahsil edilemiyor. İşletmeye açılan tesislerin yatırım bedelleri toplam 7 milyar liranın üzerindeyken 2018 yıl sonu itibarıyla vadesi gelmiş alacaklardan yalnızca 335 milyon lira ödenmiş, 846 milyon lira ise tahsil edilememiş; böylece hem Devlet Su İşlerinin yeni yatırımlar için ihtiyaç duyduğu gelirleri azalıyor hem de inşa hâlindeki tesislerin tamamlanması gecikiyor. Örneğin, memleketim Erzurum, söz verilen Hınıs Başköy Barajı, Narman Şehitler Barajı, Alvar Barajı, Aziziye Gölet'i gibi tesisleri ha bitti ha bitecek diye büyük bir sabırla senelerdir beyhude bekliyor.

Sayıştay raporlarında inşası devam eden işlerde proje değişikliği olması hâlinde yeni birim fiyatlarının tespitinde tek bir firmadan alınan onaylanmamış proforma faturaların kullanıldığı tespit edilmiş. Bununla birlikte proje ihalelerinin fiyat dışı unsur planlaması nedeniyle geçerli en düşük teklif yerine daha yüksek teklif verenler lehine sonuçlandırılması da Sayıştay raporlarında mevcut. Yazılı sınavların yanına mülakat aşaması konularak maskelenen yandaş kayırmanın burada da fiyat dışı unsur yöntemiyle uygulandığı anlaşılıyor.

Devlet Su İşleri ile ilgili olarak Sayıştay raporlarında kaydedilen diğer bulgular kaynakların verimli ve etkin olarak kullanılmadığını, mali tabloların gerçeği yansıtmadığını tespit ediyor. Yurdumuzun su ve toprak kaynaklarını geliştirmekle yükümlü olan Devlet Su İşlerinin ülkemiz tarımını kalkındırmak ve ülke ekonomisini büyüyen bir hâle getirmek için çalıştığını göz ardı etmeden, Sayıştay raporlarında üzülerek gördüğümüz ihmallerin mazur görülür bir tarafının olmadığını ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, uluslararası sivil havacılık kriterlerine göre havaalanlarında meteoroloji ofislerinin bulunması zorunlu. Meteoroloji, Avrupa Hava Seyrüsefer Güvenliği Teşkilatının Devlet Hava Meydanları İşletmesine gönderdiği para karşılığı, kâr amacı gütmeden, havaalanlarımızda havacılık destek hizmetleri veriyor. Sayıştay raporlarına göre, Devlet Hava Meydanları İşletmesi bu yabancı kurumdan aldığı parayı Meteorolojiye eksik ödüyor, bir de üstelik Devlet Hava Meydanları İşletmesi Meteorolojiden kendisine kira ödemesi talebinden bulunuyor. Ben şahsen Devlet Hava Meydanları İşletmesinin bu davranışını pek yadırgamadım. Memleketim Erzurum'da aletli iniş sisteminin kış mevsiminden önce tamamlanmaması nedeniyle havaalanının uçuş trafiğine kapatılmış olması karşısında, sorumluluk bilinciyle bir açıklama bile yapamayan bu kurumdan bir beklentim kalmadı. Önümüzdeki yılın Sayıştay raporlarına bu sene Erzurum Havaalanı'nda yaşanan rezaletin nasıl yansıyacağını merak ediyorum.

Değerli milletvekilleri, önümüzdeki dönemin en mühim meselesi ve bölgesel ihtilaf konusu olacağını düşündüğüm "su sorunu" yaşamsal önem taşıyor. Ülkemiz, sanılanın aksine su zengini bir ülke değil, aslına bakılırsa su fakiri bir ülke olma yolunda ne yazık ki ilerliyor. Buna sebep olan etkenler ise artan nüfus ve doğal olarak artan su kullanım alanları, tarımda bilinçsiz sulama; evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün daha da kirlenmekte olan sularımız olarak sıralanabilir.

TÜİK'in belediye atık su göstergeleri bültenine göre, Türkiye'deki 1.397 belediyeden sadece 591'inin atık su arıtma tesisi bulunmakta. DSİ'nin verilerine göre ülkemizde yıllık kişi başına düşen su miktarı yaklaşık 1.519 metreküp. Bu miktarla ülkemiz su kıtlığı çeken ülkeler kategorisinde yer alıyor. Ancak, TÜİK'in 2030 yılı için 100 milyonluk nüfus tahmini göz önünde bulundurulduğunda, kişi başı kullanımın 1.120 metreküp civarında olacağı öngörülüyor.

Dünya nüfusunun yüzde 40'ını barındıran 80 ülke şimdiden su sıkıntısı çekiyor. OECD'nin gelecekte tarımda su riski taşıyacağını öngördüğü ülkeler raporunda ülkemiz de maalesef yer alıyor. Tarımda Yaşanacak Su Tehlikesi Endeksi'ne göre, Türkiye 2024-2050 dönemi içerisinde en çok risk arz eden ilk 15 ülke arasında. "Su hayattır." tespitiyle su kaynaklarımızın korunmasının hem enerjinin hem de tarımımızın sürdürülebilirliği açısından hayati önem arz ettiğini hatırlatırım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; insanlar öncelikle susuzluğa, sonra açlığa dayanamazlar. Açlığın çaresi de iyi tarımdır. İYİ PARTİ olarak bizim görüşümüze göre, tarım savunma sanayisinden daha az öneme sahip olmayan stratejik bir sektördür. Tarım aynı zamanda millî güvenliğimizi de etkilemektedir. Uzun zamandır savunduğumuz bu görüşümüzün son günlerde iktidar tarafından da dillendirilmesinden mutluluk duyuyoruz.

Fakat şu hâliyle, vahim masabaşı kararları nedeniyle, dövizimiz olmasa kıtlık yaşayacağımız hâle getirilmiş olan ülkemizde stratejik olarak nitelendirdiğimiz tarım sektörü bir millî güvenlik sorunu hâlini almıştır. AK PARTİ döneminde, tarımda bırakın stratejik güç olmayı, hazır ulusal master planlar bile uygulanmadı.

Bugün çiftçilerimize ektiği ekinin, ürettiği hayvanın ne edeceğini, kaça satacağını bilmeden yanlış verilerle ürün ektirip, hayvan besletirken kumar oynatılıyor. "Çiftçimize kumar oynatıyorsunuz." derken şunu söylemek istiyoruz: Veriler hem son derece güvensiz hem de gerektiği zaman açıklanmıyor. Çiftçimizin veri olarak kabul ettiği, kendine ne ekeceğiyle ilgili kılavuz olarak gördüğü işaret, ürün ekimi öncesi açıklanması gereken tarım desteklemeleridir.

2019 yılı destekleri, 2019'un Kasım ayında, hasat kalkmış, besi periyodları geçtikten sonra, sanki "Ne hâliniz varsa görün." dercesine alay eder gibi açıklandı.

Bakanlığın bir görevi de çiftçiye yeni pazarlar açmaktır. Yalnızca 3 ülkeye ihracat yapan narenciyecilerimize Çin pazarı açılmalıdır. İki ülke arasındaki ufak pürüzler senelerdir neden giderilmez anlaşılır gibi değil. Ülkemiz ve Çin arasında devam eden zararlı risk analizi çalışma sürecinin hızlandırılmasını bekliyoruz.

Tarımdaki yanlış politikalar sonucu boşalan köylerin her biri aslında âdeta bir üretim üssü, büyük bir fabrika iken bugün köyler ucuz yaşanan merkezler hâline geldi. Tarım da günü kurtarmak için yapılan bir faaliyet hâlini aldı. Hâlbuki bizim aklımızdaki çiftçi bu değildir. Çiftçiliğin ne kadar prestijli bir meslek olduğunu, üreten insanlar olduklarını insanımıza tekrar hatırlatmalıyız. Bugün çiftçilik, çalışarak zarar edilen bir meslek hâline getirildi. Çiftçiye ülke menfaatleri gereği planlama dâhilinde zarar etmeyeceğini garanti eden politikalar üretilmeden ülke tarımı düzlüğe çıkamayacağı gibi, ne Türkiye'nin en büyük problemi olan göç önlenir ne de işsizlik azalır. Aklımızı başımıza almalıyız. Dövize ve ithalata güvenerek gıda güvenliği ve sürdürülebilirliğini sağlayamayız. Allah muhafaza, insanımızı açlıkla imtihan ettirmeye kimsenin hakkı yok. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu vebali ne siz üstlenebilirsiniz ne de biz izin verebiliriz.

Eğer ki geçiş garantili köprüler, hasta garantili hastaneler, kazanç garantili otoyollar, uçuş garantili havaalanları yaptırılabiliyorsa kâr garantili, yüksek katma değeri kesin, planlı tarımsal faaliyet neden yaptırılmasın?

Çiftçilerimizin bankalara olan kredi borcu tutarı 120 milyar liraya dayandı. Bu borcu terazinin bir gözüne koyar isek diğer gözüne de senelerdir tam ödenmeyen gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'lik tarım payını koymalıyız. 2006 yılından beri çiftçimize ödenmeyen bu tutar 120 milyar liranın üzerinde.

Devletin tarımsal krediler ve sübvansiyonlarıyla ilgili kuruluşu Ziraat Bankasıdır. Oysa Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği, Ziraat Bankasından aldığı blok kredileri bir komisyon karşılığı -çiftçiye âdeta bir tefeci gibi vererek- çiftçiye aktarırken âdeta bir tefeci gibi davranmaktadır.

Türkiye genelinde çiftçimiz, biriken kredi borcu ve faizleriyle hareket etme kabiliyetini kaybetmiştir maalesef. Önerimiz, acilen faizleri silmek suretiyle faiz uygulamadan çiftçi borçlarının yapılandırılmasıdır. Tekrar başlayacak üretimden sağlanacak katma değer, silinen faizin katbekat üzerinde olacaktır, meydana gelecek olan sosyal refah da cabası.

Vakit sorunundan dolayı dile getiremediğim orman yangınları skandalları, personel alımı skandalları, tarım ve verim odaklı toplulaştırma değil de şehircilik odaklı kadastro mantığıyla yapılan toplulaştırma yanlışlığı, Büyükşehir Yasası'nın tarıma vurduğu büyük darbe, hibe ve desteklerin denetimden uzak yandaşlara aktarılması; bilinçsiz, kontrolsüz, denetimsiz aynı zamanda toprağı da zehirleyen uygulamalar, Et ve Süt Kurumunun ithalat lobisi etkisi sonucu depolardan taşan ve bozulmaya yaklaşan 50 bin ton et stokuna rağmen lop et ithalat talimatları; jeotermal, katı yakıt santrallerinin göz bebeğimiz tarım arazilerimize vurduğu darbeler gibi pek çok skandalı dile getirebiliriz. Kısa süre önce yayınlanan iki buçuk satırlık bir genelgeyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin 1926'dan beri yürüttüğü hayvan ıslahı çalışmaları çöpe atıldı. Uyarımız sonucu ufak bir düzeltme yapıldı ama hiç yeterli değil. Sayın Bakan, Genel Müdürünüzün imzaladığı tarihe geçecek bu genelge, ithalat kapılarını ardına kadar açacak bir lobi faaliyetinin sonucu mudur bilmek isteriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Cinisli, bağlayın sözlerinizi lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Bir önemli meselemiz de en önemli gıda maddelerimizden biri olan süt konusu. 2008'den beri uyarıları yapılan süt ineklerinin kesime gideceği endişesi, maalesef, gerçekleşiyor. Yılbaşında süte 25 kuruş prim vereceğinizi söyleyip kasım ayında süt primini 10 kuruşa düşürdünüz, buna dayanak olarak da kasım ayında özel sektörün satın alacağı sütün litre fiyatının Ulusal Süt Konseyi tarafından 2 liradan, 2 lira 30 kuruşa çıkartılmasını gösterdiniz. Asli göreviniz olan çiftçiyi sübvanse etmektense, siz, devleti özel sektörün gölgesinde konumlandırdınız. Lütfen unutmayın ki siz çiftçilerin Bakanlığısınız.

Sözlerimin sonunda, Sayın Bakan Pakdemirli'yi 31 Mart seçim kampanyasında biz muhalefet partileri ve mensuplarıyla ilgili kullandığı, kendisine hiç yakıştıramadığım ifadesinden dolayı kınıyor, kendilerini bizlerden özür dilemeye davet ediyorum.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)