| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 16.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
"Kara yolları" denildiğinde milletçe aklımıza ilk gelen maalesef para yolları, geçiş garantisi verdiğiniz ve "Vatandaşın bugün cebinden ne kadar çıkacak?" diye düşündüğümüz meşhur yollar, hani "Cebimizden hiçbir şey çıkmadan yapıyoruz." dediğiniz ama aslında geçmesek bile, görmesek bile her gün parasını ödediğimiz yollar.
Osmangazi Köprüsü'nün günlük 40 bin, yıllık 14 milyon 600 bin geçiş garantisi var. Kaç araç geçti? Yalnızca 9 milyon 98 bin araç geçti. Yani 40 dolardan 5 milyon 501 bin aracın ücretini vatandaşımız vergileriyle ödeyecek. Yani yıllık 210 milyon dolar düzeyinde kamuya bir bedel söz konusu. Yirmi iki yılda ödeyeceğiniz parayla bir sağına, bir soluna en az 2 köprü daha yapabilirdiniz.
Bir diğer örnekse Yavuz Sultan Selim Köprüsü. Geçmesi gereken araç sayısı 4, geçen araç sayısı 1. Küçük hesap hatası burada da 2019 başına kadar 115 milyon dolara mal oldu. Size teslim edilen koyunlara ne kadar iyi baktığınız buradan da belli.
Bir de Avrasya Tüneli'ne bakalım. Tünelin açıldığı 2016 sonundan 2019'un 4'üncü ayına kadar geçen araç sayısı 36,5 milyon; burada da durum aynı.
Tabii ki Hükûmetin, devletin görevidir yol yapmak ancak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik şartlar ortada. "Niye yaptınız?" diye kimse demiyor. "Ne kadarlık iş, kaç katına yaptınız?" diye hakkının hesabını soruyor. "Doğru fiyata iş yapmayı neden beceremiyorsunuz?" diyor. Ya finansmandan anlamıyorsunuz ya da sizi yine kandırıyorlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) "Cebimizden hiçbir şey çıkmıyor." dediğinizde sizin cebinizden bir şey çıkmadığını ama bizim ceplerimizin ortalama yirmi beş yıllığına haczedildiğini söylüyoruz. "Bir şey çıkmıyor." dediğiniz tablo buysa çıksa ne olacak merak ediyoruz. Kısaca "Yaşasın cumhur." yerine "Yaşayın müteahhidin cebi." diyorsunuz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Kara yollarını konuşuyorken ifade etmek istediğim bir konu da yıllardır tek çivi çakılmayan Mersin Çeşmeli-Taşucu yolu. Bu proje 2023 hedeflerimizin arasındaydı. Bakanlığınızın ifadesiyle, dört yıl içinde tamamlanması öngörülüyordu, hâlâ ihalesi bile yapılmadı yani buradan anlaşılıyor ki bu hedefiniz de gerçekleşmeyecek, Mersin Milletvekili olarak erkenden dikkatinizi çekmek isterim. Ayaklarımız yere basarken kara yollarından bu sesler çıktı, bir de göklere bakalım.
Ülkemizin Kurucu Lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir." vurgusunu bile sizler yanlış anladınız. Hâlbuki, bu sözün üstüne, rahmetle yâd ettiğimiz Nuri Demirağ öncülüğünde pek çok şey, Gök Okulu ve uçak fabrikaları yerli ve millî sermayeyle hayata geçirilmişti. Bu dönemden sonra, AK PARTİ döneminde de havacılık sektörüne farklı bir teveccüh gösterildi, kabul ediyoruz ama siz, bunu da yanlış anladınız. Havacılığın gelişmesi mantığını sadece havalimanı inşaatı yapmaya indirgediniz. Kütahya'ya 50 milyon euroya yapılan Zafer Havalimanı'na verilen yıllık 1,3 milyon yolcu garantisi, havalimanı hizmet alanındaki 3 ilin toplam nüfusuna denk geliyor. Bu verilen garanti gerçekleşebilir mi diye küçük bir araştırma yaptım. Zafer Havalimanı'na Ankara'dan uçak bile yok, İstanbul'dansa sadece bir sefer var yani günde maksimum 180 yolcu için otuz iki yılda 192 milyon euro ödemiş olacağız. Sizin "İstikbal göklerdedir." özdeyişinden kimin istikbalinin peşinde olduğunuzu anladıkça milletimiz adına kahroluyoruz.
Koyun gütme örneğinde olduğu gibi, hani gururla söylediğiniz "Ülkeyi şirket gibi yönetmek lazım." mantığınızı hatırlatmak ve sormak istiyorum: Hangi şirket mantığı Zafer Havalimanı gibi projelere yatırım yapar? Yaparsa Zafer Havalimanı'nın borcu bittiğinde sürüde koyun kalır mı? Üretime değil de tüm sektörlerdeki inşaat yapımına endeksli garantili hizmetlerin kaç tanesinde devlet zarara uğratılmadı yani hedefi tutturabildiniz mi, hatta tutturmayı geçtim, hedefe yaklaştınız mı hiç?
Bir de hâlâ tamamlayamadığınız havalimanı var ki Türkiye'nin en verimli arazisi üzerine yapmaya karar verdiniz. Evet, Çukurova Bölgesel Havalimanı. 2003 yılından beri her yıl "Bu sene kesin açılıyor." diyordunuz, sadece 2019 yılı için bile üç farklı açılış tarihi verdiniz; yıl sonu oldu, işçiler grevde, paralarını alamıyor, inşaat ilerlemiyor ve anlaşılıyor ki uçak uzunca bir süre daha inemeyecek çünkü hâlâ üst yapı işleri için yeni ihale yapmaktan bahsediyorsunuz. Madem tamamlamak gibi bir niyetiniz yoktu, neden 7 bin dönüm verimli araziyi beton tarlasına çevirdiniz? Çukurova'ya, tarım arazilerine ne kastınız var? Daha bir havalimanını bitiremiyorsunuz, hiçbir karşıt görüşü ciddiye bile almadan İstanbul'u ikiye bölüp içinden kanal geçirmeye çalışıyorsunuz, kim inanır buna?
Dünyaca, hızlı teknoloji ve inovasyon yarışı yaşanmakta ve ne yazık ki ülkemiz bu yarışta geri kalıyor. AR-GE olmadan bu yarışta öne çıkılamaz "Biz de varız." diyemeyiz. 2023 hedeflerinizde AR-GE yatırımlarında dünyada birinci ligde olacağınızı söylüyordunuz; tabloya bakıyoruz, 40 Avrupa ülkesi arasında 29'uncuyuz, sadece 40 Avrupa ülkesi arasında. Şimdi, merak ediyorum, sizin bu birinci liginizde kaç takım var? OECD ülkelerinin bütçeden AR-GE'ye ayırdığı pay 2,4; sizin 2023 hedefiniz bile yüzde 1,8; şu anki ayırdığınız paysa yalnızca yüzde 1; böyle mi birinci ligde olacağız? Böyle giderseniz diğer ülkelere göre daha fazla emek harcayıp daha az gelir elde etmeye devam edeceğiz ve çağı asla yakalayamayacağız.
Değerli milletvekilleri, dünyada 5G'ye geçen ilk ülkeler arasında olacağımızı da söylemiştiniz. Geçtiğimiz günlerde sektörden bir serzeniş geldi: "5G'ye geçiş için gerekli fiber optik kabloları döşemek için bürokratik engellere takılıyoruz, BTK'den izin alamıyoruz." dediler.
Yine, hatırlatmak gerek, 2023 hedefleriniz arasında bürokratik engelleri kaldırmak da vardı ama görüyoruz ki Hükûmetinizin prestij projesinde bile bürokratik engellere takılıyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çok yavaş işliyor galiba. BTK "web" sitelerine erişimi engelleyen kurum olarak nam salmıştı ancak son tahlilde görüyoruz ki engellediği sadece siteler değil, devletin projelerini de engelliyor.
Amerika, yapay zekâyla hukuki dava görme denemelerine geçti, yüzde 2 hata payıyla karar alan bir sistem var. Bakın, aslında Amerika'ya patent davası açsanız kazanırsınız, ne de olsa yapay hukukun mucidi sizsiniz, yapay verinin, yapay ekonominin, yapay demokrasinin de. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir ülkede hukukun üstünlüğü yerini üstünlerin hukukuna bırakmışsa o ülkedeki demokrasi yapay bir demokrasi olmaktan öteye geçemez, bu şartlar altındaki ekonomi de yapay olur. Bu durumda, bırakın yabancı yatırımcı bulmayı, vatandaşa yastık altındaki üç kuruşunu dahi çıkarttıramazsınız; DTH hesapları bugün olduğu gibi her gün artar durur, siz de bakar bakar yeni YEP'ler açıklarsınız.
Ülke olarak yapısal bir tıkanmanın içerisindeyiz, bu tıkanma gün geçtikçe daha da derinleşiyor. Daha önce şahit olunan krizlerin aksine, bu kamu krizi değil aynı zamanda özel sektör krizi ve bu çok tehlikeli ancak ilk günden beri bunu görmek istemiyorsunuz.
Kısa ve basit bir şekilde vatandaşın ekonomisine de birlikte bir bakalım. Resmî verilerinize göre, temerrüde düşen icralık kişi sayısı 12,5 milyon kişi. Övündüğünüz inşaat sektöründe kredi borçlu sayısı 2 milyon 459 bin kişi. En kolay kredi olarak verdiğiniz taşıt kredisini ödeyemeyecek durumda olanların sayısı 500 bin. İhtiyaç ve tüketici kredisinde ödeyemeyen kişi sayısı 25 milyona dayandı. Bireysel kredide ödemesi tıkanan 32 milyon kişi. Net olarak icra takibindeki kişi sayısı 21,5 milyon. Ne yazık ki bu, sadece bankalarla muhatap olanların durumu. Sektörel birliklere borçlu olan çiftçi, esnaf ve benzeri meslek kollarının borçları bu rakamlara dâhil bile değil. Onları da dâhil ettiğimizde çok daha vahim bir tablo ortaya çıkıyor. Ekonominin tüm kesimlerinin bankalara olan borç yükü 2,7 trilyon lirayı aşmış durumda. Özellikle övündüğünüz inşaat ve enerji sektörü, tüm sektörlerde borç yükü en yüksek olan ilk 2 sektör. İstihdama katkısı olmadan denediğiniz ve sürdürülebilir olmayan, betona dayalı işte bu suni yükseliş düşmedi, çakıldı. Düşüşü durdurmak adına kamu bankalarının düşük faiz kredileri vermeleri için de seferberlik ilan etmiştiniz; o balon da patladı, rakamlar ortada. Bireysel icra takip oranı 2019'da yüzde 23 iken, özel sektör böyleyken kamu kesiminin net borcu ne durumda derseniz tek bir rakam vereceğim: Son bir yılda, 2019'da kamu borcu yüzde 134 arttı. Son on yedi yılda ülkemiz ve kurumlar her alanda yörüngesinden uzaklaşıyor.
Ülkemiz, 2000 yılında dünyanın en büyük 17'nci ekonomisiydi. Sizin 2023 hedefiniz Türkiye'yi ilk 10'a sokmaktı. 2017'de, tıpkı on yedi sene önce olduğu gibi 17'nciydik. Üretmeden borçlanan ekonomimizle geçen sene 18'e, an itibarıyla yılı kapatırken de 20'nci sıraya geriledik. Kısaca "Yeni sistemle uçacak." dediğiniz andan itibaren net bir düşüş başladı, şimdi daha da düşmemek için çırpınıyoruz.
2023 hedeflerinizde yoksulluğu yok edecektiniz ama siz yoksulu yok ettiniz. Yoksul, hiç olmadığı kadar yoksul. 2,1 milyon kişi asgari ücretin altında bir maaşla çalışıyor. 2 bin liranın altında emekli aylığı alan 6,8 milyon insanımız var. Yine bunlar bir şekilde maaş almayı başarabilen vatandaşlarımız; bir de evine ekmek bile götüremeyen, sayıları gün geçtikçe artan vatandaşlarımız var. Üzücü sonuçlarını bu kürsüden çok konuştuk, tekrar dile getirmeye utanıyorum. Bu mu sizin yoksulluğu yok etme yönteminiz? Orta direği yoksul, yoksulu hiç ettiniz. 2008 dünya krizinin ardından bile ülkemizde işsizlik yüzde 13,9 iken, her şey yolunda dediğimiz bugün yüzde 14,2. Bu oran 4 milyon 650 bin kişiye denk geliyor ve bu, yalnızca, resmî müracaat edenlerin sayısı. Ekonomistlerin mutabık kaldığı gayriresmî işsiz sayısı 8,5 milyon.
Üretim ekonomisinden inşaat ve borç ekonomisine dönüş, vatandaşa işsizlik ve açlık sınırında yaşam oldu. Bu hatalı politikalarınızla en büyük darbeyi, orta direk, esnaf, çiftçi, işçi aldı. Siz, en çok, size oy verenleri ezdiniz. Az ve mutlu, size yakın, çok zengin bir kaymak tabaka meydana geldi; yeni elitler, monşerler yarattınız. Peki, ne olacak? Ekonominin ve yatırımın canlanması, öncelikle güven ve adaletin ülkede yeniden tesisiyle mümkün. Biliyorum, duymak hoşunuza gitmiyor, bu da ancak ve ancak gerçek kuvvetler ayrılığı ve iyileştirilmiş parlamenter sistemle mümkün. Yani yapısal reformlar yaparak adaleti, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğü ile yaşanabilir bir ülkeyi her alanda tüm vatandaşlara sunmadığınız sürece ekonomik kalkınma olamaz. Bu sağlanırsa ve kalkınma modelimiz millî ve yerli üretim olarak her alanda hedeflenirse, samimiyetle hedeflenirse topyekûn bir kalkınmadan bahsedebiliriz. Yaratıcı beyin gücünün desteklenmesi, ülkeden gidenlerinse geri dönmesi sağlanmalı, üretim ve kalkınma modelleri oluşturulmalı ama maalesef, gidenler dönmüyor, gençlerimiz de gitmek için fırsat kolluyorlar. Eğitim bu noktada revize edilmeli. Dün Sayın Bakanımızı dinledik ama maalesef, eğitimde de bu sene pek bir umut yok. Bayıldığınız ama bugünlerde kaybettiğiniz sadakatin yerini liyakat almalı. Sıkı maliye politikası önceliği içerisinde, bağımsız, gerçekten bağımsız Merkez Bankası vurgusu, ekonomi yönetimince kabul edilmeli ve tüm dünyaya bu güven hissettirilmeli. Üretim amaçlı ekonomik kalkınma hedefinde öncelik, zaten olmayan devlet kaynaklarını israf etmemek olmalı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bağlayın sözlerinizi Sayın Sıdalı.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Artık, itibarı saraylarda, uçaklarda, arabalarda aramaktan vazgeçmeli. On yedi yıldır özellikle belediyelerden de anladığımız ve gördüğümüz üzere, israf ve savurganlık ekonomisi, aslında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra bu ülkeye bıraktığınız en büyük 2'nci sorun. Bu anlayış değişmedikçe yani şaşaaya, lükse ve israfa verdiğiniz parayı kesmediğiniz sürece hangi ekonomik modeli uygularsanız uygulayın, bahsettiğimiz üretime dayalı kalkınma hamlesine kaynak yaratamazsınız, bütçelerinizin de açığı her sene arta arta karşınıza gelir, karşımıza gelir. Sizin yaptığınız bu bütçeyle ve yönettiğiniz ekonomiyle, Allah vatandaşımıza sabır ve güç versin diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.