GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:16.12.2019

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, İstanbul Milletvekili olarak DSİ deyince tabii ki ilk olarak Melen Barajı'nı konuşacağız. Yıllar önce, İstanbul'un her türlü su sorunu Melen Barajı'yla çözülecekti. 2012 yılında baraj projesi başlatıldı. Sanırım, 3 ya da 4 bakan farklı tarihler vererek açılacağını açıkladı, hatta Veysel Eroğlu tarih vermekle de yetinmedi, saat de verdi "7 Aralık 2016 saat 14.59'da bitecek." bile dedi. Yıl oldu 2019'un sonu, baraj hâlâ ortada yok. Ortada olmayan sadece baraj değil, yaklaşık 1,5 milyar lira da ortada yok. Sorumlular ortada mı peki? Hayır, sorumlular da yok. Baraj yok, para yok, sorumlu yok. Sağır sultan bile duydu; yıllardır "Yapılan barajda çatlak var." deniyor ama siz inatla barajda çatlak olmadığını iddia ediyorsunuz, "Zemin fay hattında olduğu için güçlendirme yapılacak." diyorsunuz. İşte, Melen Barajı'nın çatlakları. Baraj yapımlarında çalışmış bir mühendise "Zemin etüdü yapılmadan baraj yapılabilir mi?" diye sordum, dedi ki: "Bir yerde baraj yapılacaksa çok uzun yıllar öncesinden itibaren etüt işleri idaresi tarafından her türlü zemin, jeolojik ve hidrolojik incelemeler yapılır. Hatta baraj yüksekliği kadar gövdenin altında enjeksiyonla geçirimsizlik perdesi de yapılır." dedi.

Şimdi sorum şu: Devlet Su İşlerinin bu kadar basit bir bilgiyi bilmeden bu işe girmesi mümkün müdür? Tabii ki mümkün değil. Ama gerçek şu: Bu baraj yanlış yapıldı, maliyetten kaçıldı, şimdi tekrar yapılması gerekiyor. Peki, yeniden yapılmasının bedelini kim ödeyecek? Tabii ki halk ödeyecek. Barajı yanlış yapan şirket bir bedel ödeyecek mi? Ödemeyecek. O zaman bu işin kimin yararına olduğunu kim açıklayacak? Evet, bu iş kimin yararına?

Şimdi, konu para ve rant olunca talan ve yağma projelerinde sınır tanımıyorsunuz. Gözünüzü bile kırpmadan bu toprakların ve insanlığın on iki bin yıllık tarihi Hasankeyf'i sular altında bırakıyorsunuz. Nurol ve Cengiz para kazanacak diye insanlığın ortak tarihini yok ediyorsunuz. Orada yaşayan insanların evlerini, anılarını ve gelecekle ilgili hayallerini, bitki ve hayvan türlerini sular altında bırakıyorsunuz.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - El vicdan! El vicdan!

OYA ERSOY (Devamla) - Evet, el vicdan! Elinizi vicdanınıza asıl siz atın!

Şimdi, bir hesapsız plansız projeniz de Kanal İstanbul. Bilim insanları ve çevreciler uyarıyor: "Kanal İstanbul, İstanbul'un ormanlık alanlarını, tarım arazisini, yer altı ve yer üstü sularını, havasını, doğal yaşam alanlarını 'ulaştırma projesi' adı altında imara açarak yok edecek." diyor. İstanbul halkı böyle bir projeyi istemiyor ve rant projesi olarak görüyor. Peki, kim istiyor? Burada da var, Katar Emiri'nin annesi istiyor -burada arazi almış- yandaş müteahhitleriniz istiyor ve siz istiyorsunuz.

Açık açık konuşalım, bu proje bir ulaşım projesi değil, devasa bir gayrimenkulü geliştirme, yerli-yabancı inşaatçıyı, betoncuyu, batık müteahhitlerinizi kurtarma projesidir. O yüzden, bu projeye bel bağladınız; inşaat, turizm, finans sektörlerindeki sıkışıklığınızı bu projeyle aşacağınızı sanıyorsunuz. "Çılgın proje" adını verdiğiniz bu proje, aslında, sizin, işin sonunu hiçbir şekilde düşünmeden, çıldırmışçasına İstanbul'a saldırdığınız bir projedir. Bakın, bu proje yapılırsa, İstanbul'un yirmi dört günlük suyunu karşılayan Sazlıdere Baraj Havzası tamamen ortadan kalkacak.

Yine, İstanbul'un 2'nci büyük su varlığı, Terkos Gölü tehdit altında. Kanalın geçtiği yerdeki yer altı suları tuzlanacak; bugüne kadar önlem almadığınız İstanbul depremi için ciddi bir tehlike yaşanacak ve İstanbul halkı, sadece İstanbul depremiyle değil, aynı zamanda bu deprem sonucunda oluşacak tsunami tehlikesiyle de karşı karşıya kalacak.

Bakın, yıllardır sahillere, yaylalara, ormanlara, akarsulara verdiğiniz zararı belki doğa zamanla telafi edebilir ama böyle bir projenin telafisi, geri dönüşü de olmaz. O nedenle, burada sizi tekrar uyarıyorum: Sermaye için değil, halk için çalışın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ersoy, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) - Bırakın, Devlet Su İşleri işini yapsın; İstanbullu için içilebilir, temiz, sağlıklı, ucuz su temin etme projeleri yapsın ve hayata geçirsin.

Son mevzum, Kaz Dağları. Kaz Dağları'nda Kirazlı-Balaban mevkisinde 72,5 milyon ton kazı yapılacak ve altını ayrıştırmak için de yılda 3.150 ton siyanür kullanılacak.

Bakın, bu toprak, Kaz Dağları'ndan. İşte, bu toprağın içindeki...

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Taş o, taş. Toprak değil o, taş.

OYA ERSOY (Devamla) - Göremiyorsanız yakından da göstereyim.

Bunun içindeki altını...

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Taş o, taş.

OYA ERSOY (Devamla) - Bence de taş ama siz bunun içinden siyanürle altın çıkarıyorsunuz.

MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) - Dünya öyle yapıyor.

OYA ERSOY (Devamla) - Ve Kaz Dağları'nda bu altını çıkararak hem suyu hem toprağı hem havayı zehirleyeceksiniz.

Geçtiğimiz cuma, Kaz Dağları'nda altın çıkarma yetkisi verilen Alamos Gold'un ruhsatının süresi doldu. Şimdi, sorumuz şu; dün de sorduk Çevre Bakanına, cevap vermedi: Bu ruhsat iptal edilecek mi? Ya da yeniden ihale yaparak bu kez başka bir şirketi mi ihya edeceksiniz? Biz, doğa savunucularıyla birlikte Kaz Dağları'nı savunmaya devam edeceğiz ve orayı yağmalatmanıza izin vermeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Selamlayın ve tamamlayın lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) - Bu ülke, şahsınızın mülkü değil; bu ülke kimsenin şahsının mülkü değil ve bu halk da tebaanız değil.

Saygılarımla. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)