GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:16.12.2019

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Elimden geldiğince süreyi iyi kullanıp Ulaştırma Bakanlığının bütçesine de birkaç konuda değinmek istiyorum.

Sayın Bakanlıkça ve diğer birçok bakanlıkça sürekli mega projeler üretiliyor. Bu mega projelere baktığımızda tüm ihaleler sürekli yandaş firmaların -zaten 5 firma neredeyse- etrafında dönüyor. AKP iktidarı herhâlde artık yoksul mahallelerine uğramıyor diye düşünüyorum çünkü sürekli bu mega projelerden sadece zenginler yararlanabiliyor. İstanbul ve İzmir arasındaki yolu da Osmangazi Köprüsü'nü de sadece zenginler kullanabiliyor. Niye mi? Çünkü İzmir-İstanbul arasında gidip gelen bir vatandaş 500 liranın üzerinde bir ödeme yapmak zorunda köprüye ve otoyollara. Hangi yoksul vatandaş bunu ödeyebilir? Hiçbiri. Sayın Bakan da Plan ve Bütçe Komisyonunda aslında bu duruma ilişkin soruya çok net bir şekilde cevap verdi: "Vatandaş alternatif yolu kullanabilir." dedi yani "Yoksul uzun yolu kullansın, biz bunu zenginler için yaptık, parasını veren geçer." şeklinde.

Bu durumu yani kamu-özel iş birliği projelerindeki yandaş kesimin ihyasını aslında Uluslararası Şeffaflık Derneği bir rapor hazırlayarak Zafer Havalimanı üzerinden herkesin anlayabileceği bir şekilde kamuoyuyla paylaştı. Bu raporda açıkça görülmektedir ki gerekli parametreler yapılmamış, havalimanı yandaş bir firma olan IC İçtaş yani İbrahim Çeçen adlı müteahhide verilmiş ve yine başka mega projeler de bu yandaş müteahhide verilmiş ve buradaki kayıp milyonlarca euro değerinde. Sadece 50 milyon euroya yapılabilecek olan bu projeye, şu ana kadar, kamunun bütçesinden yani yedi yıllık sürede -garanti verildiği için- 35 milyon euro ödenmiş durumda ve yeterince rekabet ortamı sağlanmadan, yirmi dokuz yıl on bir aylık bir süre için bu verilmiş. Yani bizler ödeyeceğiz geçiş garantisi verdiğimiz için, yolcu garantisi verdiğimiz için, çocuklarımız ödeyecek hatta torunlarımız da ödeyecek. Yani 50 milyonluk işi 200 milyon euronun üzerinde bir fiyata yaptırmış olacağız, fazla bir rakam ödeyeceğiz.

Ancak arkadaşlar şunu belirtelim, bilmiyorum televizyon izliyor musunuz...

KEMAL PEKÖZ (Adana) - A Haber...

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - ...ya da etrafınızdaki insanlar size söylüyor mu bebek mamaları, bebek bezleri, artık insanlar bunları alamıyor. Marketlerde bebek mamaları artık kilitli kutulara konuyor, bunun ne demek olduğunu herhâlde herkes anladı. Bebek bezleri reklamı, artık televizyonda "Tanesi 1 lira, tanesi 67 kuruş." şeklinde veriliyor. Yani ne demek oluyor? Sizin mega projeleriniz olmasına rağmen halk geçinemiyor. Halk, çocuğuna mama alamıyor, bez alamıyor. Siz bunun farkında değilsiniz herhâlde? Halkın yoksulluğu artık gizlenemeyecek bir duruma gelmiş durumda.

Yine arkadaşlar, geçen gün de bahsettim, Silopi'de 2015'te ilan edilen sokağa çıkma yasağının yıl dönümüydü ve yine bu tarihlerde hayatını kaybeden bir yurttaşın hikayesini size anlatmak istiyorum. Mehmet Mete, 10 yaşında, yasağın 7'nci gününde evlerinde yatak olarak kullandıkları divanda ikiz kardeşiyle yatarken evlerinin yakınına isabet eden top mermisiyle başından yaralandı ve ailenin tüm feryatlarına rağmen ambulansın geçişine izin verilmediği için hayatını kaybetti.

Sonrasında ne mi oldu? Çatışmalar sebebiyle bu aile çocuğunu ne hastaneye ne de mezarlığa götüremedi. Komşularının yardımıyla yakın bir camiye koydular, o çocuk başka cenazelerle birlikte iki hafta boyunca musalla taşının üstünde kaldı o karda kışta ve yirmi üç gün sonra defnedilebildi. Biz bu dev projeleri konuşurken işte bunlar yaşanıyordu bu ülkede. Bunları lütfen not edelim.

Tabii, sadece Şırnak'ta iktidarın siyasetsizliği ya da ihmalleriyle çocuklar, insanlar hayatını kaybetmiyordu. Çorlu tren kazasında Oğuz Arda Sel de yine maalesef ki bu ihmallerden dolayı hayatını kaybeden çocuklarımızdan biriydi. Ancak, bugüne kadar hiçbir bürokrat bu konuda soruşturulmadı. Soruşturma iznini vermeyen de Sayın Bakan. Sadece yine, düşük kademedeki pozisyon sebebiyle 2 Demiryolu çalışanı hakkında soruşturma açıldı. Yani, bu durumu kabul edebilmemiz mümkün değil. Ailelerin bu konudaki acıları hâlâ ilk günkü gibi taze.

Geçen gün duruşması vardı bu dosyanın, bu davanın ve Oğuz Arda Sel'in dedesi "Cumhurbaşkanı, torununu kucağına alıp seviyorsun, benim torunum iki parçaydı, çuval gibi diktiler. Beni alın zindana atın. Çekin şu pis ellerinizi adaletin üstünden." diyerek isyan ediyordu. Evet arkadaşlar, maalesef ki adalet ne Şırnak'ta ne de Tekirdağ'daki tren kazasında tesis edilebilmiş değil.

Yine, geçen gün İçişleri Bakanı burada, yüzümüze bakarak, hiç yüzü kızarmadan, belediyelerimize, kayyum atanan belediyelerimize, gasbedilen belediyelerimize ilişkin bazı iddialarda bulundu. Arkadaşlar sadece şunu söyleyeyim, tüm kamuoyu da bizi izliyor: 31 Mart seçimleri için, belediye başkanı adayı olabilmek için temiz kâğıdı almanız gerekiyor. Bu belediye eş başkan adaylarımız gidip temiz kâğıdını aldı, seçime girdi ve seçildi, hiçbir şey yoktu ancak aniden, üç dört ay içerisinde suç makinesine mi dönüştüler?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yargıtay aşaması var, temyizi var.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Sonrasında hemen kayyum atanmaya başlandı yani halkın seçtiği belediyelere yine kayyum atanmaya ve halkın iradesi gasbedilmeye başlandı ama İçişleri Bakanlığının herkese sunduğu ve inanmasını istediği senaryo şuydu: "İnanacaksınız, bunlar suç makinesine dönüştü." Hayır arkadaşlar, böyle değil, herkes biliyor ki seçimlerden önce gerek İçişleri Bakanı gerekse de Cumhurbaşkanı açıkça söyledi: "Seçilirlerse kayyum atayacağız." Bunu net bir şekilde söylediler, gizlemediler. Bu mesele tabii, sadece AKP iktidarıyla ilgili olan bir mesele de değil, yüz yıllık Kürt meselesindeki yüz yıllık inkârcı, imhacı ve asimilasyoncu politikanın devamıydı. Defalarca buradan gösterdik haritaları; yüz yıldır nerelerde sorunlar yaşandı, Şark Islahat Planı nerede ilan edildi, Umumi Müfettişlikler nerede ilan edildi, OHAL 1987-2002 yılları arasında nerede ilan edildi, yine, 2016'da kayyumlar nereye atandı, bu halkın iradesi nerede gasbedildi. Kabul etseniz de etmeseniz de asimilasyon ve inkâr politikaları devam ediyor. Ve yine, kayyum atandıktan sonra, seçimlerden önce Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı: "Kürt kardeşlerimiz kayyum istiyor, Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok." dedi ama daha geçenlerde yine kayyum atadığınız, halkın iradesini gasbettiğiniz Cizre'de halk eğer sizden memnunsa, halk eğer kayyumu istiyorsa neden yüzde 77 oy verdi HDP'ye, onu size sormak isterim. Herkes biliyor ki o dönemde Ankara'dan AKP iktidarı eliyle bir konsept devreye koyuldu. Seçimlerde sınır hattına, Kürtlerin yoğun yaşadığı bu yerlere askerler, polisler taşındı, seçmen sayısı az olan yerlerde halkın iradesi gasbedildi. Hatta arkadaşlar, hepsini bir kenara bırakıyorum, şunu söyleyeyim size: 13 Mayıs 2019, seçimlerden hemen sonra, Şırnak-Ankara uçuşunda yanımda Şırnak eski valisi oturuyor, yanında bir de HSK temsilcisiyle, biliyor musunuz neyi anlatıyordu? Seçimlerde yaptıkları hileleri anlatıyordu. Kürtlerin seçtiği bu belediye eş başkanlarını tekrar görevden alıp kayyum atamaktan bahsediyordu. "Ama..." dedi...

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Size mi anlattılar onları? Size mi anlattılar, nedir yani?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Yok, o kadar pervasızlaşmışsınız ki, "HDP'li Vekil burada, duyar." diye hiç endişe bile duymadı. Şu anda Emniyet Genel Müdürü -herkesin hakkını, hukukunu tesis etmekle, korumakla mükellef olan şahıs- AKP için neler yaptığını açık açık söylüyordu. Ve orada şunu söyledi: "Bu belediyelere kayyum atamak gerekiyor, ancak İstanbul seçimleri var, İstanbul seçimlerinden sonra, duruma göre, bakılacak." diye. Yani ne dendi?

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Siz kulak misafiri mi oldunuz, ne yaptınız?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Yani Kürtler eğer İstanbul'da bize destek verirse ya da nötr kalırsa kayyum atamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Kaçmaz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Ama herkes şunu bilecek arkadaşlar: Yani Kürtler ya da HDP ve diğer yoldaşlarımız, biz bu ülkede taktiksel bir şey yapmıyoruz, stratejik bir hedefimiz var. Biz bu ülkede demokratik cumhuriyeti, demokratik ulusu inşa edeceğiz. Farklı inançlar, farklı etnisiteler nasıl bir arada daha iyi yaşayabilir.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) - Hangi cumhuriyet ya, hangisi?

MELİHA AKYOL (Yalova) - Cumhuriyetimiz var bizim.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Bu ülkede cumhuriyet var Beyefendi, bu ülkenin cumhuriyeti var.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Orta Doğu'yu biz işgal etmeye değil, Orta Doğu'ya bir model üretmeye çalışıyoruz.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kurduğun cümleye dikkat et!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Hiç öyle bağırmayın.

Siz kabul etseniz de, etmeseniz de HDP demokratik siyasette ısrar edecek ve bu hukuksuzlukları yapanlar er geç hesap verecek.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kullandığın cümleye dikkat et!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Hiç öyle, lâmı cimi yok bu işin, herkes hesap verecek.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Tabii, sen de hesap vereceksin.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Çıkın, şunu söyleyin: Biz Kürtlerin iradesini tanımıyoruz.

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kullandığın cümleye dikkat et!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Biz Kürtlerin hakkını gasbediyoruz.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Nerede konuşuyorsun, nerede?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Biz sizi tanımıyoruz, biz belediyeleri gasbettik deyin, mertçe söyleyin.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Yalnız, PKK Kürtleri temsil etmiyor.

MELİHA AKYOL (Yalova) - Hadi oradan be, hadi oradan!

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Kurduğun cümleye dikkat et, burası Türkiye Cumhuriyeti'dir.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Hukuki kılıfı yok, siz gasbettiniz, gaspçısınız.

Teşekkürler.(HDP sıralarından alkışlar)