GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:35
Tarih:16.12.2019

HDP GRUBU ADINA ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bütçesi üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2020 bütçesi de öncekiler gibi, halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak, tamamen iktidarın ve güvenlikçi politikaların hizmetine sunulmuş bir bütçedir. Bütçe hazırlanırken yoksullar, işsizler, emekçiler, toplumsal cinsiyet eşitliği, farklı inançlar, gençler, kadınlar, çocuklar gözetilmemiştir. Bu bütçe, toplumsuz bir bütçedir; halkın dışlandığı, ayrımcı, eşitsiz bir bütçedir.

Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere rağmen, AKP iktidarında toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet her geçen gün artarak devam etmektedir. Kadına yönelik erkek şiddeti cezasızlık politikasıyla sonuçlanmakta, ekonomik şiddet ile emek sömürüsü ve kadın yoksulluğu sürekli olarak derinleşmektedir. Kadının ev içinde görülmeyen emeği üzerindeki değersizleştirme ve sıradanlaştırma, çalışma yaşamında da varlığını ne yazık ki sürdürmektedir.

2020 bütçesi, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olmaktan uzak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini güçlendiren ve cinsiyetçiliği yeniden üreten bir bütçedir.

Kadına yönelik ekonomik şiddetin yanı sıra siyasal şiddet de sistematik olarak devam ettirilmektedir. Siyasal şiddetin en açık göstergesi ise kayyum atamalarıdır. Yerel yönetimlerde eşit temsiliyete, kadın kazanımlarına darbe vurmak için, 31 Martta kazandığımız 3'ü büyükşehir olmak üzere 28 belediyemize kayyum atandı. KHK gerekçesiyle mazbatası verilmeyen 6 belediye eş başkanımızla birlikte gasbedilen belediye sayımız 34'tür. Kayyumun gasbettiği belediyelerimizde, 12'si kadın, 19 belediye eş başkanımız hukuksuzca, haksızca ve uydurma gerekçelerle tutuklandılar. Kayyum gasbının en önemli hedefi eşit temsiliyete dayalı eş başkanlık sistemimiz ve kadın kazanımlarımızdır. Kayyum, kadına karşı iktidarın siyasal bir şiddetidir. Ancak ne kayyum gaspları ne de kadınların iradesini hedef alan diğer saldırılar asla biz kadınları yıldıramayacaktır. Eş başkanlıktan asla geri adım atmayacağız. Tüm kadınları da eş başkanlık sistemi konusunda duyarlı olmaya ve buna sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Halkın iradesini gasbeden politikaların bir örneği de Muş'ta yaşanmıştır. 31 Mart yerel seçimlerinde Muş İl Genel Meclisinde kazandığımız çoğunluk, 7 il genel meclis üyemiz görevinden alınarak, kaybettirilmiştir. Muş halkının iradesi AKP iktidarınca gasbedilmiştir. AKP seçimle alamadığını kayyumla ele geçirmeye çalışmaktadır. Bunun asla demokrasilerde yeri yoktur. Muş halkı, iradesini gasbedenlere karşı en güzel cevabı ilk seçimlerde mutlaka ama mutlaka verecektir. Partimiz HDP'ye yönelik baskı furyası her yerde olduğu gibi Muş'ta da devrededir. 15 Ağustostan bu yana, İl Eş Başkanlarımız Muhlise Karagüzel ve Ferhat Çakı ile önceki dönem 2 il genel meclisi üyemiz Ümit Sakık ile Ömer Altay ve birçok parti çalışanımız tutukludur. İl Eş Başkanımız Muhlise Karagüzel ve Ferhat Çakı, Muş Cezaevinden, ailelerine dahi haber verilmeden, 21 Kasımda Bünyan Cezaevine gönderilmiştir. İl Eş Başkanımız Ferhat Çakı, ailesi aracılığıyla cezaevinde kötü muameleye maruz bırakıldığını belirtmiştir. Muhlise ana ise ağır şeker hastasıdır ve kolesterol, tansiyon, görme kaybı ve çeşitli kronik hastalıkları bulunmaktadır. Hukuksuzca tutuklanan il eş başkanlarımız ve parti çalışanlarımız bir an önce serbest bırakılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, demokratik siyasete yönelik baskının bir benzeri de özgür medyada yaşanmaktadır. Medya üzerindeki baskı özellikle 2016'da ilan edilen OHAL'den sonra daha da artmıştır. 2016'dan bu yana çıkarılan KHK'lerle 173 medya kuruluşu kapatılmış, halkın haber alma özgürlüğü ve medyadaki çoğulculuk sonlandırılmış, binlerce basın emekçisi işsiz bırakılmıştır. Medya tek elde toplanarak muhalif gazete, radyo ve televizyonlar birer birer susturulmuştur.

Gazetecilerin, yazarların düşüncelerinden ve yazılarından dolayı gözaltına alınıp tutuklandığı bir ülke tablosuyla karşı karşıyayız. Bugün 150'ye yakın gazeteci, gazetecilik yaptığı için tutukludur. En son, gazeteci Aziz Oruç 11 Aralıktan bu yana gözaltında tutulmaktadır. Gazetecilik faaliyeti suç değildir. Aziz Oruç derhâl serbest bırakılmalıdır.

Dünyadaki basın özgürlüğü listesinde Türkiye 180 ülke içinde 157'nci sıradadır. Düşünce kuruluşu "Freedom House"un raporunda, Türkiye, özgür olmayan ülkeler arasında yer almaktadır. Raporda, internette siyasi, sosyal içeriklerin, farklı görüşlerin engellendiği, sosyal medya kullanıcılarının tutuklandığı, muhaliflere, insan hakları kuruluşlarına karşı teknik saldırılarda bulunulduğu vurgulanmaktadır.

İfade Özgürlüğü Derneğinin raporuna göre, son dört yılda toplamda 11.471 erişim engeli kararı alınmıştır. Bunların 1.950'si internet siteleri, 669'u haber linkleri, 2.997'si Twitter hesabı, 2.714'ü Twitter paylaşımı, 567'si Facebook, 1.639'u da YouTube linkinden oluşmaktadır. Aynı rapora göre, Türkiye, Twitter'da en çok hesabın kapatılması ve içeriklerin kaldırılmasını talep eden ülke konumundadır. Türkiye'de hâlâ, 2017 yılından bu yana, dünyanın en yaygın internet ansiklopedisi Wikipedia'ya erişim yasağı devam etmektedir. Bütün bu veriler bize muhalif söylem ve düşüncelerin ne denli baskı altında olduğunun bir kanıtıdır.

Değerli milletvekilleri, bölgesel eşitsizlikler, ayrımcı politikalar iletişimde olduğu gibi ulaşım alanında da karşımıza çıkmaktadır. Kürtçe, en çok konuşulan diller arasında olmasına rağmen, havaalanlarında ve uçuşlarda anons yapılan diller arasında bulunmamaktadır. Kürtçe anons yapılmaması ayrımcı, dışlayıcı, ötekileştirici politikanın bir yansımasıdır.

Diğer yandan, Türk Hava Yollarının, yolcularına dağıttığı ücretsiz gazetelerin tamamı iktidarın havuz medyasından oluşmaktadır. Yeni Yaşam, Evrensel, BirGün, Cumhuriyet ve Agos gazetelerinin dağıtımı yapılmamaktadır; bu gazetelerin dağıtımının yapılmaması açıkça bir sansürdür.

Bölge illerinde uçak seferleri, ihtiyacı karşılamamaktadır. Türk Hava Yollarının Muş-Ankara uçak seferleri sayısı haftada 5'e düşürüldü. Bunun yanı sıra, bilet fiyatlarının yüksekliği de halkı mağdur etmektedir. Bu eşitsizliğin, ayrımcılığın son bulması gerekir.

Değerli milletvekilleri, toplumun tüm kesimlerinden vergi toplanmasına karşın, hizmetler toplumun tamamına eşit ve adil bir şekilde dağıtılmamaktadır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının, özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde yaptığı ve yapacağı projelerden yeterli payı alamaması Bakanlığın en büyük eksikliklerinden biri olarak göze çarpmaktadır. Örneğin, seçim bölgem Muş'ta ciddi ulaşım ve altyapı sorunu bulunmaktadır; köylerin yüzde 90'ında ciddi altyapı sorunu vardır, yollar onarılmayı beklemektedir. Muş'ta bulunan mevcut hastaneler halkın ihtiyaçlarını karşılayamamakta, var olan hastanelerde hem personel hem de teknik araçlar açısından eksiklikler yaşanmaktadır. Defalarca söz verilmesine rağmen Muş'ta eğitim ve araştırma hastanesi yoktur. İnsanlar çevre illerdeki hastanelere gitmek; maddi manevi zorluğu, o kadar yolu ve çileyi çekmek zorunda bırakılmaktadır. Halkın karşı karşıya kaldığı eşitsizliği, ayrımcılığı daha da derinleştiren 2020 bütçesini kabul etmiyor ve onaylamıyoruz.

Değerli milletvekilleri, biraz önce İzmir'de yine kadınlara yönelik bir gözaltı haberini aldık. Şili'den başlayan, tüm dünyaya yayılan, kadınların şiddete karşı söyledikleri şarkı nedeniyle yine kadınlar gözaltına alındı. Katilleri, tacizcileri gözaltına alın; kadınlara saldırmaktan vazgeçin.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)