GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:17.12.2019

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın itibar için zorunlu gördüğü gösteriş ve şatafat nedeniyle 3 milyar küsur olan bütçesinden söz etmeyeceğim, onun yerine, milletimizin sırtına çok daha fazla yük bindirecek bir projeden bahsedeceğim: Kanal İstanbul Projesi.

Kanal İstanbul Projesi, iktidarın "medeniyet projesi" olarak sunduğu bir projedir. Ne yazık ki İstanbul'un tarihine, ekosistemine, İstanbul'da yaşayan halkımıza, Türk ekonomisine, dış siyasetine ve Türk milletinin geleceğine bu projeyle ihanet edilmektedir.

İstanbul, bizzat coğrafi yapısıyla, dünyada tek olan bir tarihsel mirastır arkadaşlar. Bu projeyle bu özellik ortadan kalkmaktadır; tarihî yön böyle. Bölgenin ekosistemi bozulmaktadır. Marmara'da milyonlarca yıldan beri belki, Akdeniz ile Ege arasında, Karadeniz ile Ege arasında karşılıklı çapraz akıntılarla oluşmuş bir denge var. Bu sistemi, bu kanalı açtığınız zaman, uzun zaman geçmeden bu denge bozulacak ve Marmara bütün canlılar açısından yaşanamaz bir hâle gelecek.

Bu projeyle, değerli arkadaşlar, İstanbul halkına ihanet edilmektedir. Çünkü şehrin nüfusunu 20 milyonun üzerine çıkararak iyice yaşanmaz hâle getirecek ve milyonlarca İstanbulluyu bir ada üzerinde yaşamaya mahkûm edecektir. Bu projeyle tarım arazileri betonlaşacak ve yeni yerleşim yerleri nedeniyle doğa ve çevre katliamı yaşanacaktır.

İstanbul'un su güvenliğine ihanet edilmektedir çünkü Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere Barajı yok olacak, Terkos Gölü tuzlanacak, yer altı sularının önü kesilecek ve böylece İstanbul'un su kaynaklarının yüzde 30'dan fazlası yok edilecektir. Sayın Cumhurbaşkanının bir süredir devam eden kuraklığa yönelik "Bakalım susuz kalınca ne yapacaklar." yorumunu hatırlarsanız, bu projeyle yaratılacak susuzluk, önümüzdeki genel ve yerel seçimlerde de malzeme olarak kullanılacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu projeyle Türk ekonomisine de ihanet edilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı 2018 seçimleri öncesinde "Panama'yı Panama yapan Panama Kanalı'dır." demiştir; Süveyş'i, Mısır'ı Mısır yapan veya ekonomisini kalkındıran proje olarak söylemiştir ve Kanal İstanbul'u da bu kanalların önüne geçecek bir proje olarak takdim etmiştir. Ayrıca, iktidar kaynakları, bu kanaldan yılda 6 milyar dolar gelir elde edileceğini halka pompalamaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, Panama Kanalı'ndan geçen bir gemi 13 bin kilometre mesafe kazanır ve Panama Kanalı'nın geçen yıl ülkeye sağladığı gelir 3,1 milyar dolardır. Diğer taraftan, Süveyş Kanalı ise 7.500 kilometre kazandırır, geçen yılki kazancı 5,9 milyar dolardır. İktidarın iddialarından ve geçen yılki 40 bin gemi geçiş rakamından yola çıkarsak, Türkiye'nin 6 milyar dolar elde edebilmesi için gemi başına ortalama 150 bin dolar geçiş ücreti alması lazım. Şimdi size soruyorum: Montrö'ye göre boğazdan bedavaya geçebilecek olan bir gemi, kanaldan geçince hiçbir mesafe kazanamayacağı hâlde, sadece bir iki gün beklememek için niye 150 bin dolar ödesin? Sadece bu veriler bile bize şunu söylüyor: Sayın Cumhurbaşkanı ve yandaşları bu konuda halkı aldatıyor.

Evet, doğrudur, bununla ciddi bir ekonomik kazanç ortaya çıkacak; muhtemelen kamu-özel iş birliği şeklinde gerçekleştirilecek olan bu proje milyarlarca dolarlık bir rant ekonomisi ortaya çıkaracak; bu, kaçınılmaz. Ve kamu-özel ortaklığı şeklinde yapılacak olan bu projede, şehir hastanelerinde, Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprülerinde, tünelde, otoyollarda olduğu gibi, finansman eksikliği hazineden yani milletin cebinden karşılanacak, milyarlarca dolarlık kazanç ise AKP tarafından yaratılan müteahhitlerin cebine rant olarak aktarılacaktır. Ama onun yükleyeceği borcu bu millet; sadece bizler değil, çocuklarımız ve torunlarımız da ödemeye devam edecektir.

Dış politikaya da ihanet edilmektedir arkadaşlar. Sayın Erdoğan beş gün önce Kanal İstanbul'u anlatırken "Bu işin bir siyasi boyutu olacak, o siyasi boyutuyla da inşallah bu Kanal İstanbul bütün dünyada sükse yapacak." dedi. Böylece projenin iktidar tarafından bugüne kadar saklanan siyasi boyutu da ortaya çıkmış oldu. Evet, Kanal İstanbul aslında bir siyaset projesidir, siyasi projedir; Montrö Anlaşması'nı çok yakından ilgilendiren bir Amerikan projesidir arkadaşlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Amerikan Senatosunda 2006 yılında Montrö'nün artık gereksiz olduğu noktasındaki tartışmaları hatırlarsanız, o dönemin Türkiye'deki Büyükelçisi William Ross'un bir toplantı yaparak Amerikan gemilerinin Karadeniz'e girme hakkı olduğunu kamuoyuna söylediğini hatırlarsanız, 2008 Rus-Gürcü savaşı sırasında Karadeniz'e Amerikan gemilerinin girmesini Montrö'ye dayanarak engelleyen Türk ordusunun amirallerinin daha sonra Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla görevden alındığını hatırlarsanız ve üstüne üstlük, iki yıl sonra da Sayın Cumhurbaşkanının bu projeyi "çılgın proje" olarak Türk toplumunun önüne getirdiğini hatırlarsanız, sonuç olarak bu olayın bir Amerikan projesi olduğu ortaya çıkmaktadır.

Amerika, Kanal İstanbul'la, Montrö Anlaşması'nı baypas etmek ve NATO üyesi olan Romanya ve Bulgaristan gibi Karadeniz'e kıyıdaş olan ülkeler üzerinden, NATO şemsiyesi altında Karadeniz'de varlığını artırmak istemektedir arkadaşlar. İşte bu nedenle, Kanal İstanbul Projesi, Türk dış siyasetini ciddi şekilde ipoteğe sokacaktır.

Sayın milletvekilleri, iktidarın Kanal İstanbul'un gerekçesi olarak sunduğu tek şey, İstanbul Boğazı'nda gemi trafiğinin giderek arttığıdır fakat bu yalandır, gerçekleri yansıtmamaktadır. Vaktim olmadığı için rakamları vermeyeceğim ayrıntılı olarak ama Ulaştırma Bakanı Turhan, bugün 40 bin olan trafiğin 2030'larda 65 bine, daha sonra da 100 binlere tırmanacağını söylemektedir. Ayrıca da 150 milyon ton petrol geçtiğini söylemektedir. Yanlıştır, doğru değildir. İstanbul Boğazı'ndan en yoğun geçiş, değerli arkadaşlar, 2007'de 56.606 gemiyle olmuştur ve günümüzde giderek azalmaktadır. Bu, şu anda 40 bin civarına inmiştir. Tanker sayısında da böyle bir azalma vardır çünkü eskiden Karadeniz'e gelen petrol ürünleri şimdi Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'yla Akdeniz'e, Türkistan Cumhuriyetleri üzerinden Çin'e ve Baltık merkezleri üzerinden Baltık Denizi'ne aktarılmaktadır. LNG şeklinde olan şeyler de bu nedenle azalmıştır, yapılan doğal gaz projeleri nedeniyle. 150 milyon ton petrol geçmiyor, artmayacak da çünkü Karadeniz'e petrol pompalayan tek istasyon şu anda Novorossisk'dir. Novorossisk'te geçen yıl pompalanan petrol 95 milyon tondur, 20 milyon ton da LNG pompalanmıştır, toplam 115 milyon tondur. Yani Bakan bizi yanıltmaktadır.

Deniz Trafiği Tüzüğü'nde güvenlik açısından söylenilecek şeylerin üzerinde ayrıntılı duramayacağım ama Independenta olayından sonra, değerli arkadaşlar, Deniz Trafik Tüzüğü düzenlenmiş, radar ve kod sistemi yapılmıştır; dolayısıyla bugün, o tarihten sonra ciddi boyutta bir kaza gerçekleşmemiştir. Bu gelişmelerden yola çıkarak boğaz trafiği için akılcı kuralların uygulanması gerekir. Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerle uzlaşılması durumunda geçiş riskini en aza düşürecek bir sistem oluşturulabilir. Bir diğer deyişle -burada bu noktayı dikkatinize getirmek istiyorum- "Boğaz güvenliğini arttıracağız." İddiasıyla, Kanal İstanbul gibi maliyetli, siyasi açıdan tartışmalı bir projeyi uygulamaya kalkışmanın akılla, mantıkla, izanla ölçülür bir yeri yoktur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Kanal İstanbul Projesi, siyasi açıdan ABD'nin elini güçlendirecek, Türkiye'yi büyük devletlerin kıskacına sokacak bir projedir. Ekonomik açıdan ise tam bir rant projesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu nedenle, ben bu projeyi Kanal İstanbul değil "Soygun İstanbul Projesi" olarak adlandırıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum: Gelin bu inadınızdan vazgeçin, projeye karşı çıkanları her zaman yaptığınız gibi "dış güçlerin adamları" olarak veya "Türkiye'nin gelişmesini önlemek isteyenler" şeklinde tanımlamak yerine onları dinleyin. Projeyi Mecliste -siyaset projesidir- ve kamuoyunda tartıştırın. "Ne olursa olsun bu projeyi yapacağım." diyorsanız da halka, İstanbul halkına, Türk milletine götürün, referandum yapın. Bırakın millet karar versin, millet onaylıyorsa bu proje gerçek bir Kanal İstanbul Projesi olacaktır ama aksi takdirde, onaylamıyorsa ve siz yine de yaparsanız, bu proje tarihin en büyük "Soygun İstanbul Projesi" olarak kayıtlara geçecektir.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)