| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 17.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatı bütçesi ve kesin hesap kanunu üzerinde söz aldım, hepinize saygılar sunuyorum.
Bildiğiniz gibi, devletimizin en önemli kurumlarının başında gelen Millî İstihbarat Teşkilatı, son yıllarda yapısal birtakım değişikliklere uğramıştır. Aslında, bu değişiklikler son birkaç yılda değil cumhuriyetin ilk yıllarında başlamıştır. 1960'tan sonra ise bugüne kadar devam eden statü şekillenmiştir. Ancak 15 Temmuz 2016'dan sonra Müsteşarlık örgütlenmesi, Başkanlık şeklinde tesis edilmiştir. 1961 Anayasası'ndan sonra MAH'tan MİT'e geçiş sürecinde rahmetli Fuat Doğu'yu rahmetle anmak istiyorum. Müsteşarlık olarak örgütlenen Teşkilat, soğuk savaş yıllarında devletimizin bağımsızlığının ve egemenliğinin korunmasında büyük misyonlar üstlenmiştir. İçimize nifak sokmak isteyen karşıt istihbarat örgütleri, yıllardır faaliyetlerini dönem dönem artırarak çatışma ortamı yaratmaya çaba sarf etmişlerdir ancak bir yarılma yaratamamışlardır. Ne Türk-Kürt ne Alevi-Sünni ne solcu-sağcı çatışmasının başarılı olamaması emperyalist çevreleri oldukça rahatsız etmiştir. Şimdi, başka çatışma alanlarının yaratılması yönünde girişimlerin olduğunu unutmamak gerekir. Özellikle Suriyelilerin demografik tehdit olarak içimize sokulduğunu da aklımızdan çıkarmamalıyız.
Değerli arkadaşlar, MİT, Cumhuriyet Dönemi boyunca mübadeleyi, Montrö'yü, İkinci Dünya Savaşı'nı, SSCB tehdit ve baskısını, ABD'yle içli dışlı yılları, 1961 sonrası süreci ve muhtıraları, Kıbrıs Barış Harekâtı'nı, 12 Eylülü, 31'inci bölücü ayaklanmanın başlangıcını yaşayarak devlet organlarıyla birlikte bugüne kadar gelebilmiştir. 2002 sonrasında ise farklı bir sürece girilmiş ve bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine aykırılık teşkil eden birtakım dayatmalara tanıklık etmiştir. MİT ilk defa, Oslo görüşmelerine dâhil edilerek PKK'yla masaya oturtulmuştur. MİT ilk defa, İmralı canisinden talimat alır duruma düşürülmüştür. MİT ilk defa, Habur rezaletine tanıklık etmiş, hükûmetin nasıl bölücülere çanak tuttuğunu göstermiştir. MİT ilk defa, Kuzey Irak'tan peşmergenin askerî araçlarla Habur'dan girip Ayn el Arap'a ulaşmasını izlemiştir, hem de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda. MİT ilk defa, çözüm sürecini ve sonuçta hendek savaşlarını izlemiştir; kendi personelinin nasıl direklerde asılarak veya idam edilerek katledildiğini de görmüştür. MİT ilk defa, dinî referanslı bir örgütün darbe girişimini yaşamıştır; girişim sonrası, Teşkilat içine sızmış olan FETÖ terör örgütü mensubu yaklaşık 300 kişiyi de tasfiye etmiştir. Asrın en büyük casusluk örgütü olan FETÖ'ye, MİT bu yıllarda tanıklık etmiştir.
Değerli milletvekilleri, Millî İstihbarat Teşkilatı yurt içinde ve dışında, siyasetimize uygun olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu derece hassas ve kritik görevler üstlenen personelin, 2013 yılına kadar en büyük casusluk örgütü olarak kabul edilen FETÖ tarafından mağdur edilmesi AKP'nin en feci icraatlarından biridir. Virüs gibi girdikleri Teşkilattan FETÖ'yü sökünce önümüze büyük bir fatura çıkmıştır. MİT personelinin yetersizliği giderilmelidir. Reyhanlı faili Yusuf Nazik'in yakalanarak Türkiye'ye getirilip yargılanması çok güzel olmuştur, Teşkilata moral kazandırmıştır. Ancak personel eksikliği, Teşkilatın verimini düşürmektedir.
Değerli arkadaşlar, sahada tecrübesi olmayan yöneticilerin Irak içlerinde operasyonların sevk ve idaresi için görevlendirilmesi, 2 MİT yöneticisinin PKK terör örgütünce Süleymaniye yolunda kaçırılması asla kabul edilemez. Birkaç yıldır devam eden bu rehin olayı, devletimiz tarafından derhâl sonlandırılmalıdır. Cizre'de kaçırılan 1 MİT görevlisiyle birlikte, bilinen kaçırılan kişi sayısı 3'tür. Farklı zamanlarda, farklı mekânlarda PKK terör örgütü tarafından kaçırılan asker, polis ve sivil memurlar da mevcuttur. Rehin tutulan bu çocuklarımızın ailelerine kavuşması temel arzumuzdur. Bu yönüyle, bunlar konusunda gerekli girişimlerde bulunulması bir zorunluluktur. MİT'in FETÖ'den çok çektiğini ifade etmiştim fakat Teşkilat bundan ders çıkarmalı, başkaca farklı cemaat ve tarikatlara da savrulmamalıdır. Ne var ki duyumlarımız, MİT'in personel politikasını yürütmekle mükellef makamlara atamalar, savrulmalar yaşandığına da işaret etmektedir. İnşallah, elde ettiğimiz bilgiler doğru çıkmaz ya da doğru ise gereğinin yapılması temel arzumuzdur.
Değerli arkadaşlar, MİT, hem içte hem de dışta millî güvenliğimiz ve ülkenin millî menfaatleri doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir; ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik, güvenlik, askerî alanlarında yürütülen faaliyetlere ek olarak enerji, ekonomi, kitle imha silahları yönünde çalışmalar da yapmaktadır. Son yıllarda bir hayli geliştirilen istihbarat diplomasisi iyi sonuçlar vermektedir. Astana süreci ve Soçi Mutabakatı çerçevesinde MİT'e tevdi edilen görevler Suriye'de sonuç alıcı bir noktaya ulaşmaktadır. İdlib'de gerginliği azaltma bölgesinde yapılan istihbari çalışmalar da bu mahiyettedir. Ayrıca, Afrin bölgesi dâhil olmak üzere Suriye ve Irak'ta da örgütün tamamen yok edilmesi yönünde faaliyetlere hız verilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, FETÖ/PDY'ye yönelik çalışmalar önem arz etmektedir demiştim. Mahrem yapılanmanın ifşa edilmesi, Emniyet, Jandarma, Türk Silahlı Kuvvetleri, adliyedeki tüm unsurların bütünüyle temizlenmesi zorunluluğu ortadadır. Var olduğu bilinen dışarıdaki FETÖ mensuplarının da yurt dışından getirilmesinin sürdürülmesi gerekir. DEAŞ terör örgütüne karşı her türlü tedbirin ihmale yer verilmeden alınması da gerekmektedir. Özellikle Ömer Yetek, İthavi, Kasır el-Haddavi, Ebu Hanife kod adlı Feri Rolis, Azuz Habbuş'un yakalanması örgüte büyük bir darbe indirmiştir. DEAŞ göç ve lojistik sorumlusu 6 kişinin Kayseri'de yakalanması bir başarıdır. Ancak bunlar nasıl gelmişler ve Kayseri'ye nasıl yerleşmişler, bunu sorgulamak gerekir. Cerablus'da DEAŞ'ın cephaneliğinin ele geçirilmesi de örgüte büyük bir darbe vurmuştur. DEAŞ liderinin ailesine yönelik operasyonlar da isabetli olmuştur. Bu arada, Millî İstihbarat Teşkilatımız MASAK'la iş birliği hâlinde çalışmalarını sürdürmektedir.
Ben, İçişleri Bakanlığı bütçesi Komisyonda görüşülürken Cemal Kaşıkçı olayından bahsetmiştim, burada da yine tekrar ediyorum. Bu, ülkemiz için büyük bir itibar kaybıdır. Ülkemize yönelik yoğun, gizli servis çalışmalarına karşı da ayrıca, MİT'in İKK faaliyetlerinin daha da artırılması lüzumu ortadadır. Türkiye ne yazık ki bir ajanlar savaşı bölgesi hâline gelmiştir arkadaşlar.
Bunun yanında, kişisel verilerin gizliliğiyle ilgili mevzuat çalışmaları gerçekten övünülecek bir durumdur. Ancak hukuksal alanda nasıl bir çalışma yaparsanız yapın, bunun uygulamasının nasıl olması gerektiği çok daha önemlidir. Dolayısıyla bütün bunlara rağmen ülkemizde yasa dışı, gayriahlaki yollardan dinleme ve izleme faaliyetlerinin sürdürüldüğünü görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın Sayın Çelik.
Buyurun.
BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - İstihbarat, bir devletin en önemli faaliyet alanıdır. İstihbarat olmadan bir devletin yönetilmesi düşünülemez. Muhalefeti sindirmek için istihbarat yapılmaz; siyasi, ekonomik dinlemeler yapılmaz. Ekonomik sömürgeleştirme istihbaratı yapılmaz. Medya operasyonu için istihbarat yapılmaz. Korku pompalamak için istihbarat yapılmaz. İstihbarat bu şekilde asla suistimal edilemez, sadece millî hedefler düşünülerek istihbarat yapılır.
Bu vesileyle 2937 sayılı Kanun'a göre çalışan Millî İstihbarat Teşkilatımızın diğer teşkilatlarımız gibi birçok şehidi ve gazisi vardır. Terkihayat edenlere Allah'tan rahmet diliyorum, nur içinde yatsınlar. Teşkilatın 2 milyarı aşkın bütçesinin yeterli olmadığını ifade ediyorum, buna rağmen hayırlı olsun diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)