| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 17.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kasım 2011'de bu kürsüden zamanın Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetini ve milletvekillerini uyarmıştık; Adalet ve Kalkınma Partisi politikalarının bizi bekleyen çok kalıcı, çok kötü bir yanına dikkat çekmiştik. Bu kafayla giderseniz eğer, gelecek kuşakların alnına komplocu bir ülkenin vatandaşları olarak geçeceksiniz, bize de bu lekeyi süreceksiniz demiştik. Türk dış politikasında hiçbir zaman komplo olmamıştır, karşı karşıya bulunduğumuz asıl tehlike budur. Nereye elini atsa Adalet ve Kalkınma Partililer, ne yazık ki orayı yok ediyorlar.
Libya'da yaşanan, Libya'yı bugün kan gölüne dönüştüren sözde devrimin öncesini biraz hatırlayalım. Sözde devrimden bir yıl önce, Sayın Erdoğan, Kaddafi'den barış ve insanlık ödülü almak üzere Libya'ya gitti. Demokrasi mi vardı Libya'da, Kaddafi demokrat mıydı? Ama kimin umurunda! Aynı, Esad'la iyi ilişkileri devam ederken Suriye'de de demokrasinin varlığını umursamadıkları gibi, o zaman da Libya'da demokrasinin varlığını umursamadan bu ödülü kabul ettiler. Sonra da Libya'ya karşı, Putin'in benzetmesiyle "Haçlılar" tarafından malum operasyon başlatıldı. Putin öyle diyordu, "Bu bir Haçlı operasyonudur." diyordu. Bunun üzerine Sayın Erdoğan, Libya'ya yönelik muhtemel NATO operasyonu konusunda "Böyle saçmalık olur mu, NATO'nun ne işi var Libya'da?" dedi. Dedi mi? Dedi. Bu lafı söylediğinde Şubat 2011'di. Sonra Sayın Erdoğan, aynı, Esad'ın "Esed" olmasındaki gibi çark ediverdi; Putin'in Orta Doğu'daki Haçlı Seferlerine benzettiği operasyona katılma kararı aldı, bu defa da "NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya'ya girmelidir." dedi. Bu lafı söylediği zaman da tarih 21 Mart 2011'di. İki laf arasında yirmi gün vardı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, hatırlamaya devam edelim: Her insan gibi adil yargılanma hakkına sahip olan Kaddafi, sözde bir mahkemeye bile çıkartılmadan linç edildi. Ya arkadaşlar, diktatörlüğünü, tuhaflıklarını hiçbir zaman onaylamadığımız Kaddafi'ye uygulanan vahşet karşısında benim bile vicdanım sızladı. Ve bu adam ölmeden önce, aynı Esad gibi, Sayın Erdoğan'dan duyduğu hayal kırıklığından söz etti ve son sözleri, bu hayal kırıklığını ifade etmekti.
Kaddafi'nin yaşadığı ibret verici bu hayal kırıklığı doğrusu bizi fazla ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren, bu defa Libya hakkında yeni bir stratejik derinlik işlerine bulaşma aşamasında olmanız. Çünkü bir yerleri yıkarken yıkım ekibi sizi öne sürüyor ama iş paylaşıma gelince Suriye'de olduğu gibi, sizi masaya oturtmuyorlar. Payımıza düşe düşe DEAŞ'ı koruyup kollamak düşüyor, onları yok etmek düşüyor Türkiye'ye, bir de şehitlerin acıları düşüyor.
Sayın milletvekilleri, sözde, Müslüman ülkelere örnek olacaktınız. Eline dokunduğunuz iflah olmadı. Allah, Müslümanları sizden korusun mu diyelim, ne diyelim, bilemiyorum. Rabia işareti yaptığınızdan bu yana İhvan iflah olmuyor. Tunus'ta kaybettiler; Mısır'da Arap Baharıyla gelen İhvan, Sisi darbesiyle sona erdi. Geriye kalan son İhvancı, AKP iktidarının da katkısıyla parça parça edilen Libya'da, Trablus'ta yaşıyor, diğer yanda da Tobruk'ta Hafter kuvvetleri direniyor. Böyle bir konjonktürde, Adalet ve Kalkınma Partisi yine stratejik derinlik peşinde.
Dün, Dışişleri Komisyonuna Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi'ni getirdiniz. 4 Nisan 2012 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırası da Libya'da ulusal uzlaşıya katkı sağlamak amacıyla 2013 tarihinde onaylanmıştı. Amaç, Libya'daki istikrarsız ortamın bir an önce son bulmasını temin etmek olarak bize sunulmaktadır ancak o anlaşmaya göre, askerî eğitimler Türkiye'de yapılacaktı, şimdi ise -Komisyondaki metne bakıldığında- çok daha kapsamlı bir metinle geldiniz; bu defa, talep olması hâlinde, karşılıklı savunma ve güvenlik iş birliği ofisi kurulmasına ilişkin hükümler içermektedir.
Her zaman olduğu gibi, bu konuda da Sayın Bakan ve Sayın Cumhurbaşkanı farklı açıklamalar yapmaktadırlar. Sayın Bakan asker göndermeyeceğimizi söylerken Sayın Cumhurbaşkanı -metinle uyumlu olarak- talep hâlinde asker gönderebileceğimizi açıklamıştır.
Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partililer olarak Sevr, Montrö, Lozan gibi devletimiz ve milletimiz için muazzam önemdeki kavramları da olur olmaz kullanıyorsunuz, zaaf yaratıyorsunuz. Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez el-Sarraj'la görüşmesinde, Libya'yla yapılan mutabakatlarla Sevr Anlaşması'nın ters yüz edildiğini söylemiştir. Bu nasıl unutkanlık? Sevr biteli çok oldu, çok. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü biz, Sevr'i Kurtuluş Savaşı'yla yırttık attık, ters yüz de etmedik. Hatta, o yırtık parçalarını onu dağıtanların ve imzalayanların arka ceplerine koyup geri gönderdik, üstünü de Lozan'la mühürledik.
Bu arada, partimizin bu konuda uzman olan her iki büyükelçisi diğer ifadelerin muğlak olduğunu da düşünmektedirler. Doğrusu Libya'ya asker gönderme çabanızın faydasını çözemedik. Başta Rusya olmak üzere dünyanın güçlü devletlerinin her biri bir grubu destekleyerek Libya'nın zenginliklerinden ve stratejik konumundan pay kapma yarışındalar ama bunu örtülü olarak yapıyorlar; bize ise Katar'la birlikte açıktan pozisyon almak düştü.
Bakın, değerli milletvekilleri, eğer bu muhtırayı Meclis Genel Kuruluna getirirseniz, orada size gerekli şeyleri daha kapsamlı bir şekilde anlatacağız, sizi uyaracağız. Yalnız dış politikada millî siyasetin ne olduğu konusunda derin bir görüş ayrılığımız var. Bir kere, millî politikanın temelini, altı yüz yıllık Osmanlı deneyiminden, imbiğinden geçmiş Osmanlı paşalarının ortaya koyduğu, kurduğu cumhuriyetçi dış politikalar belirler. Bu, bir gelenek. Bu, aynı zamanda laik bir dış politikadır. Neden laik bir dış politikadır? Çünkü geçmişte, Orta Doğu'da Türkiye'yi, Türk devletini güçlü kılan laik dış politikasıdır. Biz, ara bulucu bir ülkeyken taraf bir ülke hâline geldik bu yanlış siyasetler yüzünden. Eğer dış politikada güç kullanımı olacaksa, özellikle güç kullanımı olacaksa millî bir dış politika oluşturabilmeniz için önce muhalefet partileriyle oturacaksınız, bu politikayı oluşturacaksınız, ondan sonra adına "millî politika" diyeceksiniz. Önce her şeyi yapıp bitireceksiniz, sonra da Millî Savunma Bakanını bize tebligat yapmaya göndereceksiniz. Bunun adı "millî dış politika" falan olmaz, bunun adı olsa olsa "tebligat politikası" olur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Diğer yandan, karıştırdığınız bir hadise daha var: Adalet ve Kalkınma Partisinin yanlış dış politikaları Türkiye'nin millî dış siyaseti olamaz, bunu kabul etmiyoruz. Her şeyi, hataları yapacaksınız edeceksiniz, bütün hepsini bitireceksiniz sonra askerî müdahaleleri mecbur hâle getireceksiniz -ki her zaman o noktada İYİ PARTİ olarak Türk ordusunun arkasında olduk ve olmaya da devam edeceğiz- o noktaya geldikten sonra da "Bize uyarsanız millîsiniz, uymazsanız gayrimillîsiniz." diyecekseniz. Bütün bu işleri, hataları, kabahatleri işlerken bize mi sordunuz?
Bütün bunlara rağmen, bakın, deniz yetki alanları konusunda Libya'yla imzalanan mutabakat muhtırasını getirdiniz, muhalefet onay verdi. Mavi vatana onay veriyoruz arkadaşlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sorunumuz mavi vatanla değil, bundan sonra yapacaklarınızla. Biz doğrunun yanında, yanlışın da karşısında olacağız. Ne için? Türk milletinin yüksek çıkarları için.
Şimdi, arkadaşlar, size bu konuda söyleyeceğim daha çok şey olmasına rağmen konuyu özetlemek için bir fıkra anlatarak konuşmamı bitirmek istiyorum: İki arkadaş konuşuyormuş "Eşiniz nasıl?" diye sormuş biri diğerine. "İyi ama inançları yüzünden çok acı çekiyor." demiş. "Nasıl yani?" diye sorduğunda "Ayağının 36 numara olduğuna inanarak sürekli 36 numara ayakkabı giyiyor ama aslında ayağı 40 numara." demiş.
Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)