| Konu: | 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 17.12.2019 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı bütçesine ilişkin görüşlerimizi sizlerle paylaşmak amacıyla huzurlarınızdayım.
Malumlarınız olduğu üzere, 16 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Millî Sarayların yönetimi ve tanıtımı için Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak ve genel bütçeye tabi Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.
Başkanlığın görev ve yetkilerine ilişkin hükümler incelendiğinde, ilgili sarayların ve kültürel varlıkların muhafaza ve restorasyonu, müzelere ilişkin tanıtım faaliyetleri ile ziyaretçi kabul işlemleri gibi hizmetlerin Başkanlık tarafından yerine getirileceği öngörülmüştür.
Muhterem milletvekilleri, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyetin ilanıyla birlikte doğrudan gerçek sahibi olan millete geri verdiği millî varlıklarımız olan saraylar, bahse konu kararnameyle yürütmenin tekeline teslim edilmiş bulunmaktadır. Bu başlı başına bir tenakuz unsurudur.
Sarayların milletin iradesinin teşekkül ettiği kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisine devri, cumhuriyetimizin kuruluş değerlerini temsil eden en önemli sembollerden biridir. Günümüzde gerçek sahibi yüce Türk milleti olan millî varlıklarımız yürütmenin bir idari tasarrufuyla Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Açıkça kabul etmek gerekir ki ata yadigârı millî varlıklarımız, millî iradenin tecelligâhı olan Gazi Meclisin bağrından koparılarak AK PARTİ iktidarının kurumsal yansıması olan başka bir sarayın insafına terk edilmiş, tabiri caizse yüce milletimizin iradesi gasbedilmiştir. Millet egemenliğine yapılan saygısızlığın yanı sıra, AK PARTİ iktidarı, medeniyetimizin, tarihimizin ve kültürümüzün tüm dünyaya gururla sergilendiği eşsiz birer mücevher niteliğinde olan millî saraylara, kültürel varlıklara ve tarihî eserlere de aynı vurdumduymazlık ve vasıfsız yönetim anlayışıyla yaklaşmaktadır. Şurası bir gerçek ki Millî Saraylarımız ve tarihî ve kültürel varlıklarımız, Türk İslam medeniyetinin beşiği olan, yüzyıllar boyunca ilmek ilmek işlenen, yalnızca zaferlerle dolu şanlı tarihîmizin ve devletin idari mekanizmasının bir tezahürü değildir; aynı zamanda, medeniyet şuurumuzun, kimlik ve estetik anlayışımızın da bir yansıması niteliğindedir. Bu mirasın ne pahasına olursa olsun korunması gerektiği, kamu otoritesinin de bu hususta çok büyük bir sorumluluğu olduğu aşikârdır ancak varlıklarımızın muhafazası ve restorasyonu süreçlerine liyakatsizliği, rant hesaplarını ve şahsi çıkarları dâhil etmek, kelimenin tam anlamıyla sanat tarihîmize ihanet anlamına gelmektedir.
Sayın milletvekilleri, şunu aklımızdan çıkarmamalıyız ki Millî Saraylarımız da dâhil olmak üzere, millî varlıklarımızın muhafazasının ve restorasyonunun belli bir korunma kültürü dâhilinde gerçekleştirilmesi zaruridir. Koruma kültürü, bir milletin sanat ve estetik anlayışının gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için olmazsa olmaz bir husustur. Bu anlayış, gelecek nesillere verilecek bir hesap, âdeta bir bilanço niteliğindedir.
On yedi yıllık AK PARTİ iktidarının, kültürel varlıkları koruma konusunda da sınıfta kaldığını üzülerek müşahede etmekteyiz. Biz İYİ PARTİ olarak, milletin iradesini esas alacak şekilde gerçekleştirilen her türlü tedbir ve muhafaza işlemini olumlu değerlendirsek de AK PARTİ iktidarı, tarihî varlıklarımızı muhafaza konusunda da ehil olmadığını kanıtlamış, niteliksiz restorasyon anlayışıyla millî varlıklarımız gerektiği gibi muhafaza edilememiştir.
Muhterem milletvekilleri, tarihî yapıların korunmasıyla ilgili en önemli metin olan Venedik Tüzüğü'nün 9'uncu maddesinde şöyle denilmektedir: "Restorasyon uzmanlık gerektiren bir iştir. Amacı, anıtın estetik ve tarihî değerini korumak ve ortaya çıkarmaktır. Restorasyon, kendine temel olarak aldığı özgün malzeme ve güvenilir belgelere saygıyla bağlıdır. Faraziyenin başladığı yerde restorasyon durmalıdır." Bu anlayışa bağlı olarak, İYİ PARTİ olarak, bizim sizlere samimi tavsiyemiz "restorasyon" adı altında sanat ve tarih katliamı yapmak yerine bunlara hiç dokunmamanız daha faydalı olacaktır.
Şimdi, size kültürel varlıklarımızı niteliksiz restorasyon anlayışınızla nasıl tahrip ettiğinizi, bazı iç burkan örneklerle açıklamaya çalışacağım.
İlk olarak, iktidarınız süresince, Selçuklu döneminin önemli eserlerinden ve 1399 yılında şehri istila eden Timur'un hayran kaldığı, Evliya Çelebi'nin "Benzeri bir daha asla yapılamaz." dediği, yedi yüz elli yıllık Sivas Gök Medrese'nin minarelerinde ve minare kaidesinde yer alan mozaik tekniğiyle dekore edilmiş, geometrik motifli Selçuklu çinileri asit dökülerek yok edilmiş, bununla da yetinilmeyip tahrip edilen alan maviye boyanmıştır. Açıkçası, cumhuriyetimiz, hiçbir dönemde, estetik ve ince sanat anlayışından böylesine yoksun bir iktidarla karşılaşmamış idi. Bu kapsamda, Türk devlet ve yönetim anlayışının en önemli örneklerini bizlere miras bırakan Selçuklu geleneği AK PARTİ iktidarından nasibini aldığı gibi, Osmanlı devri eserleri de nasibini almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devri'ndeki son büyük anıt yapısı ve 18'inci yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden biri olan İshak Paşa Sarayı, olumsuz hava koşullarını engellemek bahanesiyle, ucube bir yapı hâline dönüştürülmüş, yapının tavanı restorasyon adı altında cam tavanla kaplanmıştır. İshak Paşa Sarayı'nın son hâli ve sizin kültür mirasımıza yaklaşımınız işte bu şekildedir; bu, orijinal hâli, bu da son, camla kaplanmış hâli. Bunun adına "restorasyon" deniliyor, bunun adına sanat tarihi açısından katliam denir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Sanat tarihimize karşı olan vurdumduymazlığınızın en çarpıcı örneklerinden biri de 1331 yılında Orhan Gazi tarafından camiye dönüştürülerek Türk-İslam medeniyetini yansıtan güzide örneklerden biri hâline gelen İznik Ayasofya Camisi'ne takılan cam kapı ve buzlu camlardır. Yüzlerce yıllık İznik Ayasofya Camisi'nin gelmiş olduğu son durum da bu şekildedir; yine cam kapı, yine orijinalinden tamamen uzaklaştırılmış hâli.
AK PARTİ iktidarı için muhafaza faaliyetlerinin restoratör uzmanların işletiminde ve bizzat restorasyon elemanlarının çalışmasıyla yapılması ve tarihî mirasımızın korunması önemli değildir. Açıkçası, iktidar için önemli olan yandaş müteahhitlerin kazanç elde etmesidir.
Sanat ve tarihe saygısızlık bununla da sınırlı değildir. Cenevizlilerden kalan limanda Ocaklı Ada'nın üzerinde yer alan Ocaklı Kale'de yapılan restorasyon rezaletine baktığımızda kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu'nun denizden gelecek saldırılara karşı gözetleme amacıyla kullanmış olduğu bu önemli tarihî mirasın restorasyon sonrası ne hâle geldiğine bir de bu şekilde bakmak gerekir.
Değerli milletvekilleri, içim acıyarak sizlerle paylaşmış olduğum birkaç örnek buz dağının yalnızca görünen kısmını yansıtmaktadır. Ufak bir araştırmayla bile bu örneklere benzer yüzlerce somut restorasyon faciasıyla karşılaşılabileceği aşikârdır.
Sonuç olarak görülmüştür ki yüce Türk milletine ait olan millî sarayları ve kültürel varlıkları doğrudan yürütmenin tasarrufuna terk etmek sorunu içinden çıkılamaz bir hâle getirmekte, tarihî mirasımıza sahip çıkmak konusunda hiçbir katkı sağlamamaktadır.
Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken yapmış olduğumuz eleştirilerin ve tespitlerin muhatabına ulaşması ümidiyle 2020 yılı bütçesinin ülkemiz açısından hayırlı olmasını temenni ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)