GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:36
Tarih:17.12.2019

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşları bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

7-17 Aralık tarihleri arasında Konya'da gerçekleştirilen Hazreti Mevlâna'nın 746'ncı Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenlerinde bu akşam Şebiarus merasimi icra edilmektedir. Hazreti Mevlâna'yı 746'ncı vuslat yıl dönümünde rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Onun bizlere bıraktığı mirasın, millî birlik ve manevi kalkınmamız için eşsiz imkânlar sunduğuna inanıyor, Şebiarus'un hayırlara ve güzelliklere vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.

Vuslat törenlerinin bu yılki ana teması "Vefa vakti" olarak belirlenmiştir. Hazreti Mevlâna diyor ki: "Sevgide çekilen cefada binlerce vefa var." Konya vefalı şehirdir, Konya sevgi ve hoşgörü şehridir, Konya Mevlâna şehridir. Selçuklu'nun payitahtı, Anadolu'nun vatan yapılmasında ve kurtuluş mücadelesinde büyük bir rol üstlenen Konya, gerek ecdadına gerekse millî ve manevi değerlerine her zaman vefalı olmuştur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Vefa, başta Yüce Rabb'imize olmak üzere, üzerimizde hakkı bulunan her varlığa karşı insani, vicdani ve imani borcumuzu ödeme gayretinde olmamızdır. Vefa aynı zamanda asil bir duygudur. Karakter bozgununa uğramış, nefis saldırısı ve menfaat tasallutu altında kalmış kimseler için, vefa ancak bir isim, sadakat bir aldatmanın bahsidir. Zira, vefa ve sadakat, insanların hayatları boyunca ihtiyaç duydukları üstün ahlak özelliğidir. Vefa, esasen, inandığı değerler uğruna anadan, yârdan, serden geçmektir. Bugün bağımsız ve hür yaşıyorsak, şanlı ecdadımızın ve şühedanın sayesindedir. Şühedaya hem vefa hem vatan hem de minnet ve şükran borcumuz vardır.

Türk milleti son yıllarda yine çok zorlu ve çetin günler yaşamaktadır. Ülkemiz işgal girişimine maruz kalmıştır. Terör saldırıları, şehirlerimizde patlatılan bombalar, isyan denemeleri, darbe girişimi, ekonomimizi çökertme teşebbüsleri millî bekamızın ciddi tehlikelerle karşı karşıya kaldığını gözler önüne sermiştir.

15 Temmuz hain darbe girişimini asla unutmayacak ve unutturmayacağız. O kanlı gecede yaşananların tekerrür etmemesi hem bizim hem de bizden sonraki nesillerin boynunun borcu, ecdada ve şühedaya vefanın gereğidir. Hamdolsun, bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeler boşa çıkarılmış, oynanan oyunlar ve tuzaklar bozulmuştur. Türk milleti, ülkemize yönelik tehlike ve riskleri, bekamız üzerinde oynanan oyunları ve yönetim sistemimizdeki sorunları da görerek 16 Nisan 2017'de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini onaylamış, geleceğini bu sistemin ruhuna göre planlamıştır.

Emperyalizmin sınırlarımıza demirlediği, ülkemizle ilgili kirli senaryo ve karanlık planlamalar yaptığı bir dönemde milletimiz bekasına, beraberliğine ve kaderine sahip çıkmıştır. Bu vesileyle, bu cennet vatanı bizlere emanet eden, mukaddes değerlerimiz uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, kahraman gazilerimizi minnet ve şükran hislerimle anıyorum. Cenab-ı Mevla hepsinden razı olsun.

Değerli milletvekilleri, Türkiye yaklaşık on yedi aydır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Yeni sistemde yürütme Meclis içinden çıkmamakta, güvenoyunu bizzat milletten almaktadır. Yürütme görev ve yetkisi seçimle verilmekte ve yine ancak seçimle değiştirilebilmektedir. Buna da doğrudan milletimiz karar vermektedir. Dolayısıyla, yeni sistemle birlikte hükûmet tartışmaları dönemi sona vermiştir. Eğer parlamenter sistem olsaydı, yaşadığımız bu sancılı süreçte de hükûmet değişikliğine zorlama yapılabilecekti. Bazı çevrelerin yeni sistemle ilgili karın ağrılarının bir nedeni de budur. Parlamenter sistemde birtakım iç ve dış vesayet odaklarının tasarımıyla nasıl hükûmetler kurulduğunu, nasıl değiştirildiğini ve nasıl düşürüldüğünü Türk milleti defalarca yaşamıştır. Bakınız, 1946 ila 2018 yılları arasında, yetmiş iki yılda 51 hükûmet görev yapmış olup hükûmetlerin ortalama ömrü yaklaşık bir yıl beş ay düzeyindedir. Koalisyon ve hükûmet tartışmaları, hükûmet krizleri ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde yaşanan sorunlar yönetim sisteminde tıkanıklıklara yol açmış, önemli zaman kayıplarına ve istikrarsızlıklara neden olmuştur. Siyasal istikrarsızlıklar, Türkiye'yi ekonomik ve sosyal yönden de olumsuz etkilemiş, hatta demokrasi dışı müdahalelere zemin hazırlamıştır. Türk milleti, darbelerin çok acı ve ağır faturalarına katlanmak durumunda kalmıştır. Darbeler, her defasında Türkiye'yi tarihin gerisine itmiş, on yıllarımızı kaybettirmiştir. İşte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle parlamenter sistemin ağırlıkları tasfiye edilmiş, dezavantajları giderilmiştir. Böylelikle, siyasi, ekonomik ve demokratik istikrarın yolu açılmış; hızlı işleyen, çabuk karar alan, sorunların çözümüne ve Türkiye'nin gelişmesine odaklı bir yönetim yapısı tesis edilmiştir.

Yeni sisteme yönelik eleştiriler, genel olarak parlamenter sistem bakış açısıyla yapılan değerlendirmelerden kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, samimi ve iyi niyetli olmayan, tutarsız ve dayanaksız iddialar da dile getirilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini karalamak için gerek 16 Nisan halk oylaması gerekse 24 Haziran seçimleri sürecinde de asılsız ve mesnetsiz iddialar gündeme getirilmiştir. Vatanımız işgalin eşiğinden henüz döndürülmüş iken "Türkiye'nin beka sorunu yok." bile dediler, beka konusunu sürekli dillerine dolayıp alaya aldılar. Referandum ve seçim süreci boyunca "Eyalet sistemi gelir, ülke bölünür." dediler. "Cumhurbaşkanı 'Asgari ücreti, emekli aylığını 500 lira yaptım, muhtarlıkları feshettim.' diyecek." dediler. Bir de sanki önceden kendileri atıyormuş gibi "Cumhurbaşkanı, valileri, büyükelçileri, müsteşarları, genel müdürleri atayacak." dediler. Meclisin kararı olmadan uygulanamayacağı açık olduğu hâlde "Cumhurbaşkanına OHAL yetkisi veriliyor." dediler. Daha neler neler... Ama aziz milletimiz bunlara hiç inanmamış, tezvirat ve dedikodularına değer vermemiştir.

Şimdi, yine, içi boş ve kuru laflarla, tüm yetkilerin tek kişiye verildiği, Meclisin etkisizleştiği ve itibarsızlaştığı, yargının tarafsız ve bağımsız olmadığı yönünde algı operasyonu yapılmaktadır. Klişe ve şablon ezberlerle "rejim değişikliği", "ucube sistem" gibi ithamlarda bulunarak sonuç alacaklarını sananlar yine büyük bir yanılgı içindedir. Yeni sistemi itibarsızlaştırmak isteyenler millet nezdinde ancak kendi itibarlarına zarar verirler, olan da budur. Türk milleti, sağlam ve şaşmaz bir iradeye, feraset ve basirete sahip necip bir millettir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sahibi de aziz milletimizdir. Milletini tanımayan, millete tepeden bakan ve milleti küçümseyen, bir şeyden anlamaz sanan anlayıştan uzaklaşılmalı, milletimize güvenilmeli, millî iradeye saygı duyulmalıdır. Yeni sistemde, Cumhurbaşkanının arkasında millî iradenin çoğunluğunun kararının bulunduğu da asla unutulmamalıdır.

Bakınız, 2007 yılında, Meclis yüzde 65 oy çoğunluğuyla Cumhurbaşkanı seçtiğinde bu karar Anayasa Mahkemesine götürülüp iptal ettirilmiş, bu ülkeye 367 hukuk garabeti yaşatılmıştı. O gece 27 Nisan e-muhtırası verilmiş ve birileri de bu bildiriye destek vermişti. Yine, 2008 yılında, Meclis başörtüsü yasağını kaldırmak için yüzde 75 oy çoğunluğuyla Anayasa değişikliği yaptığında "411 el kaosa kalktı" diye manşetler atılmış ve bu yasa iptal ettirilmişti. Acaba bu mudur özlenen demokrasi anlayışı? Bu mudur Meclisin itibarı, millî iradeye saygı? Bu mudur aranan adalet, yargı tarafsızlığı? Yargı mensupları Genelkurmayda komutanlardan brifing alırken yargı tarafsız ve bağımsız ama Cumhurbaşkanıyla bir araya gelirse, Cumhurbaşkanlığında toplantıya katılırsa yargı tarafsız ve bağımsız değil, öyle mi? Bu, nasıl anlayıştır? Çok şükür ki Türk milleti bunların alayını biliyor ve tanıyor.

Yeni sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütme ve yargı karşısında daha da güçlendirilmiştir. Meclise Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin çoğunluğunu oluşturan 7 üyeyi nitelikli çoğunlukla seçme yetkisi verilmiştir. Parlamenter sistemde Meclisin yasama yetkisini elinden alan yetki kanununa dayalı kanun hükmünde kararname çıkarma uygulaması yeni sistemle birlikte kaldırılmıştır. Parlamenter sistemde yargı denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri, yeni sistemle birlikte yargı denetimine tabi hâle gelmiştir. Meclis yürütmeye karşı denetim gücüyle donatılmış, Cumhurbaşkanı Meclise hesap verebilir hâle getirilmiştir. Parlamenter sistemdeki sınırsız yetkili ve sorumsuz Cumhurbaşkanı yerine her türlü iş ve işlemleriyle ilgili sorumlu, hem yasama hem yargı denetimine tabi hem de millete karşı hesap veren bir Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuştur. Yargının tarafsızlığı da anayasal hükme bağlanmış, yargıda birlik amacıyla sivil-asker ayrımına son verilmiş, Anayasa Mahkemesinin askerî kökenli 2 üyeliği kaldırılmış, askerî mahkemeler kapatılmıştır. Böylelikle demokratikleşme yönünde de önemli adımlar atılmıştır.

Cumhurbaşkanının partili olması, yürütme görev ve yetkisini kullanırken toplumun tüm kesimlerine eşit davranmasına engel değildir. Tarafsız olmak partisiz olmak değil, Anayasa'da da ifade edildiği şekilde, üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek yani milletin tamamına hizmet etmektir. Ayrıca, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanlarının tarafsızlığı parti üyeliğinin kâğıt üzerinde sona ermesinden ibaret kalmıştır. Yine, parlamenter sistemde Başbakan partilidir ve aynı zamanda icranın başındadır.

Dünyada başkanlık sistemlerinde rutin olarak uygulandığı üzere, tek kişi yürütme yetkisine sahip olmakta ve yürütme alanıyla ilgili kararname çıkarabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde de yürütme alanından sorumlu olmak üzere milletimiz tarafından doğrudan seçilen Cumhurbaşkanı, yürütme alanında düzenleme yapma yetkisine sahiptir; kararname yetkisi, sınırsız ve yasama yetkisini ihlal eden bir yetki değildir. Anayasa'da açık bir şekilde yer alan bu yetkinin çerçevesini, sınırlarını ve hukuki normlar içindeki yerini az buçuk okuma yazma bilenler dahi okuyup anlayabilirler.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği yol haritasına ve tarihî gerçeklere uygundur. Hedefimiz, Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini ilelebet yaşatmaktır. Yeni hükûmet sistemi, güçlü yönetim için gereken şartları tesis etmiş, devletin işleyişinde uyumlu, hızlı ve etkili karar verme mekanizmaları devreye girmiştir. Türkiye'nin maruz kaldığı tehlike ve tehditlere daha güçlü bir karşılık verebilmesinin zemini hazırlanmıştır. Nitekim, Türkiye, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle başlatılan ülkemizi işgal planının çok cepheli olarak devam ettirildiği bir süreçte, tüm tehdit ve saldırıları bertaraf etmiş, oyunları bozmuş, şer oyuncuları bozguna uğratmıştır. Ekonomide, onca saldırıya rağmen, alınan isabetli tedbirler sayesinde en kötü günler geride kalmış, döviz kurunun ateşi düşmüş, enflasyon ve faiz tek haneli rakamlara inmiş, ekonomiye güven artmış ve büyüme patikasına girilmiştir. Ekonomik dönüşüm ve değişim süreci daha koordineli bir şekilde yönetilmektedir.

Adalet ve hukuk alanında gelişmeler umut vericidir. Demokrasimiz düne nazaran daha iyi seviyededir, kaldı ki bu müspet süreç gittikçe güçlenecektir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin temelini oluşturan insan merkezli bir yaklaşımla, ekonomik ve sosyal refahın artırılması, hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim ilkelerinin devlet tarafından güçlü bir şekilde sahiplenilmesi, bütüncül bir stratejiyle ortak hedeflere ulaşılması yönünde yapılan çalışmalar sürdürülmelidir. Kamu yönetiminde hesap verme sorumluluğunun iyice yerleştirilmesi, şeffaflığın artırılması ve katılımcılığın güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bütçeden yapılan harcamalara ilişkin bilgilere vatandaşların erişebilmesi ve verilerin açık ve anlaşılır olması ülkemizde bütçe okuryazarlığının geliştirilmesi açısından önemlidir. Bu kapsamda, bütçe ve harcama verilerinin yer aldığı bütüncül ve kullanıcı dostu bir formatta geliştirilecek internet portalı oluşturulmalıdır.

Kamu hizmetlerinin kullanıcı talep ve ihtiyaçlarına uygun olarak değer üretecek şekilde tasarlanması, elektronik ortamda sunulması ve kullanımının artırılmasına yönelik çalışmaları destekliyoruz. Kurumsal bilişim stratejilerinin hazırlanması, e-devlet kurumsal mimarisinin oluşturulması, kurumsal olgunluk ve insan kaynağı yetkinlik modelleri geliştirilmesi, kamuda bulut bilişim altyapısıyla ulusal bilgi sistemi altlığı oluşturulması ihtiyacı da giderilmelidir.

Yerel yönetimlerin etkin, hızlı ve kaliteli hizmet sunabilen, dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarını gözeten, katılımcı, mali sürdürülebilirliği sağlamış şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya kavuşturularak vatandaş memnuniyeti üst düzeye çıkarılmalıdır.

Yönetim sisteminin kalitesi kadar, sistemi işletecek olan insan gücü kalitesi de önemlidir. On Birinci Kalkınma Planı'nda da vurgulandığı gibi, ehliyet ve liyakat esaslı bir yaklaşımla, memleketimizin tüm nitelikli insan gücünden etkin ve verimli şekilde yararlanmasını mümkün kılan bir personel rejimi inşa edilmeli ve bu yönde uygulama sergilenmelidir. Kamuda ücret adaleti sağlanmalı, statü ve istihdam karmaşası giderilmeli, kamu çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili sorunları çözüme kavuşturulmalı, ek gösterge çalışması hızla tamamlanarak adaletsizlikler giderilmelidir. Kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici vekil, fahri, ücretli ve kısmi zamanlı personel çalıştırılması da son bulmalıdır.

Basın ve yayın kuruluşlarımızın önemli sorunları vardır, bu sorunların çözümlenmesi demokrasimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Bu alanda kapsamlı bir değişime, yenilenmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Gazeteciler kendilerine özgü bir basın meslek yasasına sahip değildir. Teknolojik gelişmeler ve internet haberciliği de göz önüne alınarak gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. Ayrıca, RTÜK Yasası da günümüz koşullarına göre yeniden ele alınmalıdır. Gazeteler ve televizyon kanalları büyük bir borç yükü altında kalmıştır, bu kuruluşlar desteklenmelidir. Basın kuruluşlarına uygun koşullarda kredi desteği verilmeli, bu destek, teknolojik gelişimi ve yatırım ihtiyaçları göz önüne alınarak uzun vadeli olmalı ve sektörde istihdamı desteklemelidir. Basın sektöründe vergi ve sigorta primlerinde indirim yapılmalıdır. Özellikle, reklamlar ile resmî ilanlara uygulanan katma değer vergisinde indirime gidilmeli; gazete kâğıdı, gazete mürekkebi ve kalıp gibi ürünlerin gümrük vergilerinde gazetelere kolaylık getirilmelidir. İcra ilanlarının gazetelerde yayımlanmasını sonlandıracak düzenlemeden vazgeçilmelidir. İstihdam sağlayan, gerçek anlamda habercilik yapan ve kurumsallaşan internet haber siteleri desteklenmelidir, bu kurumlarda habercilik yapanlar da gazeteci sayılmalıdır. Basın çalışanlarının hakları ve çalışma şartları iyileştirilmelidir. Artan girdi fiyatları yüzünden birçok yerel gazete ile televizyon kapanmış olup diğerleri de zor durumdadır. Bu olumsuz sürece mutlaka müdahale edilerek yerel basın desteklenmeli, faaliyetlerini sürdürebilmeleri için özel destek programları uygulamaya konulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2020 yılı bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçelerine destek verdiğimizi belirtiyor, sizlere ve aziz milletimize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)