GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:37
Tarih:18.12.2019

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

On güne yakındır 2020 bütçesi üzerinde konuşuyoruz. Sizi dinlerken biz burada -televizyonları başında da yurttaşlarımız- gerçekten hayretler içerisindeyiz. Sizin çizdiğiniz tozpembe tablolar ile maalesef halkımızın yaşadığı gerçekler örtüşmüyor. Siz aslında kendi ayrıcalıklı dünyanızdan, bizler ise halkımızın yaşadıklarından söz ediyoruz ama maalesef her iki tabloyu da aynı yüz ifadesiyle dinliyorsunuz; asıl hayret verici olaylardan bir tanesi de bu.

Değerli arkadaşlar, AKP'nin yürüttüğü ayrımcı, keyfî ve hukuk tanımaz politikalarından kaynaklı her gün yeni bir hak ihlali yaşıyoruz. Sadece ilim Ağrı'da son bir haftada yaşanan bir iki hak ihlaline değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, daha önce burada vekil arkadaşlarım da ifade etti, ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum; ta ki hukuk yerini bulana kadar, adalet yerini bulana kadar da bunu ısrarla söylemeye devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, Tutak ilçemize bağlı Soğukpınar köyünde 27 yaşında 3 çocuk babası Murat Kaya katledildi. Bütün köy, kadınlar, çocuklar, yaşlılar 1990'larda tanıklık ettiğimiz, duyduğumuz yöntemlerle işkenceden geçirildi. Köylülerin elleri arkadan kelepçelendi, karın üzerine uzatılarak saatlerce bekletildi, üzerlerine basıldı; hakarete uğradılar ve dövüldüler.

Katledilen Murat Kaya'nın eşi Zozan Kaya yedi gün gözaltında tutuldu; bebeğini emzirmesine bile izin verilmedi. Ağrı Valiliği, Murat Kaya'yı, kaşla göz arasında, bir anda "terörist" ilan etti. Ama gelin, bakalım Murat Kaya kimmiş, olay nasıl gerçekleşmiş, bir kez daha Zozan Kaya'nın dilinden dinleyelim: "Sabah eşimle evde oturuyorduk. Kaynanam eşime 'Jandarma köye gelmiş; bir bak, ne olmuş?' dedi. Murat montunu giydi, dışarı çıktı. Ben ona 'Gitme.' dedim, beni dinlemedi; bana 'İçeride kal, hemen döneceğim.' dedi. O giderken onu pencereden izledim. Bir asker Murat'ı yere yatırdı, ayağıyla üstünü aradı; sonra kaldırdı, duvara yasladı. Sonra komşumuzun evine götürdüler, silah sesleri geldi; bir daha da Murat'ı görmedim. Sonra evimize geldiler, aradılar, bir şey bulamadılar; beni alıp karakola götürdüler. Gözaltındayken, terörist olduğu için eşimin öldürüldüğünü söylediler." Elbette ki suçu örtbas etmek için Murat "terörist" ilan edildi; ne de olsa "terörist" ilan ettiklerinde her şeyi yapabileceklerini, sorgulanmayacaklarını biliyorlar. Buna benzer onlarca olaya tanıklık ettik, yaşadık. Artık Kürtleri öldürmenin suç olarak görülmediği bir dönemi yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, biz 5 vekil iki gün boyunca köye gitmeye çalıştık; her gidişimiz engellendi. Oradaki yetkili kişiye sordum: "Bizi neden engelliyorsunuz? Köye gitmeme gerekçemiz ne?" Bana dedi ki: "Benim canım öyle istiyor." Aslında artık uzun dönemdir bu ülke hukukla yönetilmiyor, keyfiyetle yönetiliyor. Yetkililer de sizden aldıkları güçle bunu çok rahatlıkla söylüyorlar.

Değerli arkadaşlar, diğer bir hak ihlali ise Doğubeyazıt ilçemizde yaşandı. Biri 14, diğeri 15 yaşında olan 2 çocuk, ehliyetsiz araç kullandıkları için, resmen işkenceye uğradı. Mahalle arasında arabalarını yıkarken arabayı kullanmaya çalışıyorlar; sonra polis aracını görüyor bu çocuklar, korkuyorlar, kaçmaya başlıyorlar. Sonra polis bunları panzerlerle kovalıyor, aracı durduruyor, çocukları indiriyor, çocuklara şiddet uyguluyor, ağızlarına biber gazı sıkıyor, telefonlarını kırıyor, sonra doktora götürülüyor, darp raporu alınmıyor. Bakın, bu 2 çocuğun da fotoğrafı bunlar, bakabilirsiniz. Yani bu öfke, bu kin, bu ayrımcılık neden bu kadar keskin; bir kez daha kendinize sormanızı istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu politikanız sadece bu kolluk işlerinde değil, aslında yaşamın her alanına sirayet etmiş bulunmakta. Geçen hafta Ağrı'da bir operasyon oldu, il ilçe yöneticilerimiz gözaltına alındı. Yani gözaltı gerekçelerini, nedenlerini uzun uzun anlatmayacağım çünkü gerçekten zamanım yetmiyor. Ama sadece, beş yıl önce yapılan bir basın açıklamasına katıldıkları için gözaltına alındılar. Beş yıldır suç olmayan bu mesele bugün suç olarak görülmüş. Savcı bunları çağırıyor, adliyenin içerisinde, kendi makam odasında, ailelerinin gözü önünde arkadaşlarımıza ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyor. Bir savcı bunu yapıyor, aleni, açık yapıyor. Şimdi, biz bağımsız ve tarafsız yargıdan mı söz edeceğiz? Bağımsız ve tarafsız yargının kalmadığını, hukukun artık vicdanıyla karar vermediğini, talimatla karar verdiğini bir kez daha bu olayda da anlıyoruz. Maalesef, hukuk da AKP'nin hukuk büroları gibi çalışıyor, talimatla çalışıyor.

Bir kez daha söylüyorum; ayrımcı, kışkırtıcı ve ötekileştirici siyasetiniz her yere sirayet etmiş. Herkesi potansiyel suçlu olarak görüyorsunuz. Eğer öyle değilse arkadaşlar, Türkiye'nin neresinde sadece kaçak elektrik için gece yarısı ya da sabaha doğru dörtte Özel Harekât timleriyle evler basılıp insanlar korkudan yaşamını yitirir? Siz ülkeyi aslında bu hâle getirdiniz. Bakın, o kadar yandaş holdinglerin vergilerine af getiriyorsunuz, affediyorsunuz; bir kere de o zaman halkın elektrik faturalarına bir af getirin, bu ve benzer olaylar yaşanmasın.

İşte, asıl gerçeklik bu anlatılanlardır, asıl politikanızın fotoğrafı burada bizim ifade ettiklerimizdir. Polis de Jandarma da doktor da linç güruhu da sizin bu politikalarınızdan destek alıyor çünkü yargılanmayacaklarını, kimsenin onlara hesap sormayacağını çok iyi biliyorlar. Onun için de siz de bu ülkeyi bir toplama kampı gibi yönetiyorsunuz.

Özellikle 7 Hazirandan sonra HDP hedef alındı. Kendinizi yerli ve millî, sizin dışınızda kalan herkesi vatan haini ilan ettiniz. Çok tehlikeli bir şey yapıyorsunuz; demokratik değerleri, hukuk değerlerini ayaklar altına aldınız. İnanın ki bunun acısını sizler de çok yaşayacaksınız.

Bakın, değerli arkadaşlar, daha dünün muktedirleri sizin için "irticacı" diyordu, sizin partinizi irticai faaliyetlerin odağı olmakla suçluyordu; bugün siz aynı akılla yol alıyorsunuz. Bu konuda söylenecek çok şey var, zamanım çok kalmadı, ben biraz da Ağrı'nın yerel sorunlarına değinmek istiyorum çünkü konuşacağımı bilenler çok aradı, yaşadıkları bazı sorunları ifade etmemi istediler kürsüden.

Evet, arkadaşlar, 2020'nin bütçesini konuşuyoruz. İşte, milyon dolarlık kaynaklardan söz ediyoruz ama Ağrı'nın payına düşen yine yoksulluk, yine sefalet.

Değerli arkadaşlar, sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi içerisinde ilimiz son 3 il içerisinde. Yani bakanlar gelip gidiyor, büyük büyük vaatlerde bulunuluyor ama maalesef, sonuç değişmiyor. Eğitimde, sağlıkta, iş yaşamında ciddi sorunlar yaşanıyor.

Yine, biliyorsunuz, tarım ve hayvancılık kenti Ağrı ama artık tarım ve hayvancılık da ölmek üzere. Az önce beni çiftçiler aradı, dediler ki: "Biz kredilerimizi ödeyemiyoruz, borç batağındayız. Lütfen, bir kez daha bunu kürsüde ifade edin."

Değerli arkadaşlar, tam teşekküllü bir hastanesi olmayan ender illerden bir tanesi de Ağrı. Biz yedi yıl boyunca, yani dört yıldır özellikle bizim muhalefetimizle zor bela bir tane hastane binası diktik. Evet, hastane binası var ama şu anda içerisinde doktor yok, bilmem, bin tane sorun yaşanıyor. Neredeyse insanlar ışık hızıyla seyahat edecek, biz hâlâ bu kürsülerde Ağrı'nın doktor sorunundan, Ağrı'nın eğitiminden, Ağrı'nın iş olanaklarından söz ediyoruz.

Yine, işsizliğin en derin yaşandığı illerden bir tanesi de Ağrı. Yılda 30 bin insan iş meselesinden kaynaklı kentten göç ediyor, göç etmek zorunda kalıyor. Yine, arkadaşlar, gençlerin büyük bir çoğunluğu inşaatlarda güvencesiz çalışıyor ve bu gençler her gün patır patır inşaatlardan düşüyor, iş cinayetleri sonucunda yaşamını yitiriyor.

Yine, değerli arkadaşlar, yerelde imkânlar kıt; iş olanakları eğer var ise de maalesef, bunda Ağrılılara sıra gelmiyor çünkü yandaşlar bir şekilde kendi aralarında bu olanakları bölüşüyorlar, paylaşıyorlar.

Bakın, Ağrı'da -biz buna dair birçok soru önergesi de verdik- yani yolsuzlukla, rüşvetle, adam kayırmacılıkla neredeyse anılmayan kurum kalmadı. Bu konulara ilişkin onlarca defa buradan sorduk, önergeler verdik ama hiç kimse bu konuya eğilip gerçekten, Ağrı halkının hakkını, hukukunu korumak üzere bir girişimde de bulunmadı.

Değerli arkadaşlar, yine, İŞKUR'a dair aslında çok ciddi eleştiriler geliyor yerelden, çok ciddi olarak bu konunun üzerinde durulması gerektiğini ifade ediyor Ağrılılar. Yani biliyorsunuz, zaten işsizlik oranlarından, orada yaşanan sefaletten, yoksulluktan söz ettim ama İŞKUR'a da bir başvuru olduğunda insanlar eşit ve adil bir şekilde buralardan faydalanamıyor; yine adam kayırmacılık, yine yandaş kayırmacılığı buraya da sirayet etmiş. Bu konunun da ivedilikle üzerinde durulması, adaletin, eşitliğin sağlanması ve herkesin eşit koşullarda bu olanaklardan yararlanması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum. Biz bu işin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)