GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:19.12.2019

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına, 2018 yılı merkezî yönetim bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, heyetinizi ve aziz milletimizi baki muhabbetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen dönem 2018 yılı merkezî yönetim bütçesiyle ilgili söz aldığımda, bütçenin sadece parayla ölçülemeyen bir şey olduğunu, "Bir millet neden bütçe yapar?"ı, "Niye önemlidir?"i kendi gönül zaviyemden anlatmaya çalışmıştım. Aradan geçen zamanda hep birlikte gördük ki, seçimler öncesi, dünyanın ta öteki ucundan, Yeni Zelanda'dan kur üzerinden başlatılan, "tweet"lerle ve kara algı propagandalarıyla devam eden ekonomik operasyonlara milletçe şahit olunca konuşmama kaldığım yerden devam etmemin uygun olacağını düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, bulunduğumuz coğrafya, kaderimizdir. Bizler, coğrafyamıza ilişkin kaderimizin farkında olarak hareket ediyor ve bütçe yapıyoruz. Zira, bir ülke düşünün; yanı başınıza, 15-20 bin kilometre öteden petrole çökmek için gelenlerin olduğu; ölüm kusan namluların, babasının gölgesini siper eden çocukların, "hayat" diye solunan barut kokularının yanında bir ülke. Bir ülke düşünün, yanı başımızda insanlık onuru ölürken ve dünyanın sesi çıkmazken, daha dün bizim olan Suriye'den ırzını namusunu korumak için gelen mazlumları misafir edince sanki milletimizin rızkını yiyormuş gibi seçim kampanyalarının öznesi hâline getirip milletimizi misafir düşmanı yapmaktan utanmayanların olduğu bir ülke. Bir ülke düşünün, söz konusu sınır güvenliğimiz olduğunda "Bir adım dahi gidemez." diyenlerin olduğu, yerli ve millî olan her şeyimizle gidip terör koridorunu yok ettiğimizde ise "Bizim, sınır ötesinde ne işimiz var?" diye ülkesini dışarıya şikâyet edenlerin olduğu bir ülke. Bir ülke düşünün, ihanet şebekeleri kendi tank, top, tüfek ve uçaklarımızı yani bizim olanı bize çevirip kalkıştığında milletimizin destansı direnişini, şehadet şerbetini, gazileri, 15 Temmuzu unutup, daha sonrasında "kontrollü darbe" diyenlerin olduğu bir ülke. Bir ülke düşünün, ülke olarak hafızamızdan sildiğimiz, ismini yeni unuttuğumuz IMF'ye heyet olarak gidenlerin olduğu bir ülke. Bir ülke düşünün, tek hizmeti hendek ve çukur kazmak olan, Kürt analarımızın evlatlarını dağa kaçıran, asker ve polis evlatlarımızı şehit edenlerle beraber yol yürüyenlerin, Diyarbakır Annelerini es geçip "demokrasi" diye PKK marşı okutturanların ziyaret edildiği bir ülke. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir ülke düşünün, Akdeniz'de hukukumuzu korumak için Trablusgarp'a kadar oluşturulan koridorla ilgili "Anlaşma yaptığımız ülkenin rejimi yüzde bilmem kaçı temsil ediyor." diye siyaset yapılan bir ülke. Bir ülke düşünün -milletimiz ana muhalefet anlayışının ulaştığı paradoksun "nirvana"sını görsün diye söylüyorum- 1999'da, şimdilerde EYT olarak bilinen bir düzenleme yapılıyor -yanlıştır veya doğrudur diye bir hüküm serdetmiyorum- siz o zaman SSK Genel Müdürüsünüz -hastane kapısı önünde insanların beklediği, apandisimizi kestirmek için 250 lira bıçak parası ödediğimiz, ilaç bulamadığımız zamanlar hani- yıllar sonra, bu düzenlemeyi yapan dönemin Bakanını grup toplantınıza çağırıp, alkışlatıp, sanki bugün bu iktidarın işiymiş gibi açıklama yapıp EYT'lilerin hayalleri üzerinden siyaset yapanların yüzlerinin yere hiç düşmediği bir ülke. Bir ülke düşünün, sadece kendi ülkesinin değil dünyanın "en"lerini ve "en iyi"lerini temsil eden ve edecek olan Kanal İstanbul'a, havalimanına, köprülere, şehir hastanelerine, santrallere, bu ülkeyi tüm siyasi, jeopolitik ve ekonomik ambargolardan kurtaracak hamleler yapan cumhura, Cumhur İttifakı'na rağmen muhalefet edenlerin; "Gezi" diye gazı verenlerin, dava açanların, yeni "Gezi"leri ve gazları verecek olanların olduğu bir ülke. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, ben, böyle bir ülke düşünmek istemiyorum. Bizim düşündüğümüz ülke, muhannete yarasını sardırmayan, kadim olana, insanlığımıza ve medeniyetimize inanan ve güvenen bir ülke muradıdır. Cennetmekân Abdülhamid Hân-ı Sâni şöyle diyor Paşasına: "Paşa Paşa, bizim en büyük mesuliyetimiz, âleme nizam vermektir. Türk'ün yıldızı ile İslam'ın hilali buluştuğunda edindik biz bu mefkûreyi. Birileri bu mefkûreyi bir dağ, bir mevzi ve bir cephe zannetmektedir. Bu mefkûre nedir, bilir misin Paşa? Bu mefkûre, tüm âlemin bir nizam içerisinde olmasını sağlamaktır; kim acı çekiyorsa onun yarasını sarmaktır; Türk'e, İslam'a dert verenin başını vurup derdini başından almaktır." (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

En nihayetinde, biz, bu hissiyatla yapıyoruz. Varsın bütçemiz hayır olsun, bereket olsun, rahmet olsun diyorum.

Tekraren heyetinizi ve aziz milletimizi baki muhabbetle selamlıyorum.

Vesselam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)