GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Dinî tarikatların ulus devletlerin sınırlarıyla sınırlı olmayıp geniş bir coğrafyada hareket ettiklerine, tarikatların ve onlarla ilişkili insanların belli ritüelistik tavırlarının olduğuna ve hukuka aykırı eylemler konusunda herkesin hassas olması gerektiğine ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:19.12.2019

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Sayın Başkanım, teşekkürler.

Tarikatlar ve dinî gruplar, çok uzun yıllardan beri, Osmanlı İmparatorluğu'nda, Selçuklu döneminde toplumsal hayatın bir parçası oldular. Dolayısıyla tarihsel bir arka planı var bu işin ve muhakkak, inanç dünyasında, sadece İslam dünyasında da değil, Hristiyan dünyada, başka dinlerde de çeşitli alt kültür grupları, inanç grupları ortaya çıkabiliyor. Bunlar sosyolojik hayatın birer vakıası. Bunlara ilişkin kanaatlerimiz farklı olabilir ama bunlar tarihsel bir realite. Bir hukuk devletinde birbirinden ayrılması gereken husus şudur: Kendi başına dinî grupların suçluymuş gibi kriminalize edilmesi, suçlu gibi gösterilmesi doğru değil ama işledikleri hukuka aykırı herhangi bir suç ve eylem varsa hukuk devletinin görevi onu işleyenlerin yakasına yapışmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bostancı, bugün sistemimiz bir artı bir, bir dakika daha ekliyorum.

Buyurun.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Bu dinî tarikatlar, ulus devletlerin sınırlarıyla sınırlı değildirler, geniş bir coğrafyada hareket ederler. Mesela "Nakşi" dediğimiz ekol, Orta Asya kökenlidir, Buhara'da, Semerkant'ta kökenleri vardır, Anadolu'dan Balkanlara kadar uzanır, ulus devlet sınırlarıyla ilgili değildir. Burada, tarikatların ve onlarla ilişkili insanların belli ritüelistik tavırları vardır, o çerçevede bakmak lazım. Aslolan, hukuka aykırı eylemlerdir ki o konuda hepimizin mutlak suretle hassas olması gerekir; buna katılırım.

Teşekkürler.