GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:12.12.2012

CHP GRUBU ADINA İLHAN CİHANER (Denizli) - Herkesi saygıyla selamlıyorum. Ben Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı hakkındaki partimizin görüşlerini iletmek için kürsüdeyim.

Biliyorsunuz, bu müsteşarlık kurulurken çok enteresan bir hava yayıldı Türkiye'ye. Kürt sorununun ve terörle mücadelenin aslında istihbarat birimlerinin, güvenlik güçlerinin arasındaki koordinasyonsuzluktan kaynaklandığı ve eğer bu koordinasyonsuzluk ortadan kalkarsa bu sorunun kolayca çözüleceği gibi bir hava yaratıldı ve Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmuş oldu ve yasaya göre bu müsteşarlığın amacı terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek, bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, terörle mücadele alanında politika strateji çalışmaları yapmak, güvenlik ve istihbarat birimlerinden gelen istihbaratı değerlendirmek, ilgili birimlerle paylaşmak, koordinasyonu sağlamak, uluslararası gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlarla iş birliği içinde izlemek, kamuoyunu bilgilendirmek, halkla iletişimi sağlamak. Bu çerçevede İstihbarat Değerlendirme Merkezi kuruldu bu müsteşarlık içerisinde. Tüm güvenlik ve istihbarat bu merkeze gelecek ve bu merkez tarafından değerlendirilecekti. Planlama Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı ise terörle mücadele eylem planı hazırlayıp uygulamayı izleyecekti. AR-GE Daire Başkanlığı verileri tasnif edip analiz edecekti. İletişim Daire Başkanlığı ise -özellikle bu kısma dikkatinizi çekmek istiyorum- kamuoyunu bilgilendirmek, toplum desteğini sağlamaya yönelik faaliyetleri yürütmek, sivil toplum desteğini sağlamak, gene terörle mücadele çerçevesinde. Bunun adı aslında "psikolojik savaş birimi"dir. Millî Güvenlik Kurulundan ya da sizin sürekli eleştirdiğiniz Batı Çalışma Grubu'nun faaliyetlerinden hiçbir farkı yoktur. Doğrudan doğruya bir gladyo örgütlenmesi olarak değerlendirilebilir.

Gene, Dış İlişkiler Daire Başkanlığı, terörle mücadeleye ilişkin gelişmeleri takip etmek gibi bir görevle görevlendirilmişti. Her ilde, ayrıca, sosyal etüt ve proje müdürlüğü kurulmuştu. Şimdi, tabii, bu müsteşarlık kurulduktan sonra çok enteresan şeyler yaşandı Türkiye'de. Örneğin, hâlihazırdaki MİT Müsteşarı ve geçmiş MİT müsteşarları, yardımcıları terör suçu şüphelisi olarak soruşturulur hâle geldi. Kumrular ve Gaziantep'te, tüm toplumun büyük tepkisini ve nefretini çeken çok ciddi terör eylemleri, patlamalar meydana geldi. Dışarıda, "Mavi Marmara faciası" gibi, "fiyaskosu" gibi bir olayla karşı karşıya kaldık.  Suriye'de yaşananlar ortada, "Bir haftada gider, bir haftalık ömrü kalmadı." denilen rejim hâlâ ayakta. En önemlisi de, hepimizin bildiği, bir istihbarat faciası olan Uludere katliamı yaşandı.

Şimdi, ben, sadece, bu konuyla ilgili birtakım sorular soracağım: Kurumun web sitesinde "ilkeler" arasında "kamuoyunun bilgilendirilmesi ve şeffaflık ilkeleri" yazıyorken yabancı personel görevlendirilmesine ilişkin niçin  kamuoyu bilgilendirilmemiştir? Terörle mücadelenin çok boyutluluğuna vurgu yaparak kurulan bu kurum, terör sorununun çözümünde ne gibi bir katkı sunmuştur? Ekonomik ve sosyal koşullar ne derece iyileştirilmiştir? Doğu ve güneydoğu illerinde dağa çıkış oranlarında kayda değer bir azalma sağlanmış mıdır? Hükûmetin ve kurumların,  dağdakilere silah bırakmaları hâlinde yabancı ülkelere gidebileceklerini tavsiye etmek dışında, bu konuda, bütünlükçü, çözüm odaklı bir stratejisi var mıdır? Kurumun kuruluş kanununda Terörle Mücadelede Koordinasyon Kuruluna yer verilmiş ve bu kapsamda yürütülecek mücadelede eş güdümünün sağlanması amaçlanmıştır. Ancak, daha mayıs ayının başında Kurumun Müsteşarı Özçelik'in önce istifa ettiği haberleri çıktı, daha sonra bu haber yalanlandı ve sonra da Özçelik görevden alındı. Daha kendi içini koordine edemeyen bir kurul nasıl dışarıda terörle mücadeleyi koordine edebilecektir? Şayet bu bir koordinasyon yoksunluğuna işaret etmiyorsa bu bir istihbarat savaşı mıdır, sebepleri nedir ve kim galip gelmiştir? MİT soruşturmasını bununla birlikte değerlendirebilir miyiz?

Kurumun kuruluş kanununda belirtilen terörle mücadelede koordinasyonun sağlanması becerilebildiyse Uludere'de katledilen yurttaşların katillerinin yargı önüne çıkarılamamasının nedenleri nedir? Yoksa bu koordinasyonun ilk meyvesi Uludere katliamı mıdır? Kurumun bastırdığı İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Kitabı'nda hukuka uygunluk, insan haklarının sınırlandırılmayacağı, özel hayata ilişkin saygı ve ölüm cezasının verilemeyeceği ilkeleri varken Başbakan idam cezasını nasıl savunabilmektedir? Ve bu kitabın Türkçesi idrak edilememişken İngilizcesi nasıl kurumun web sitesine konulmuştur?

Kurumla koordinasyonun sağlandığını varsayacak olursak, yani devletin bu konuda bütünlüklü bir politikaya sahip olduğunu varsayacak olursak bu kurumun benimsediği ilkeler ile Hükûmetçe izlenen politikalar arasındaki tutarsızlığı tarif etmek için ikiyüzlülük dışında başka bir sözcük kullanabilir miyiz? Görülüyor ki bu kurum kuruluş amacına ilişkin hiçbir faaliyet göstermemiştir. Web sitesinde sadece basında çıkan haberlerin yalanlanması dışında hiçbir faaliyeti görünmemektedir. Ben yapıcı bir muhalefet yapıp bir öneride bulunuyorum: Bu müsteşarlığı derhâl feshedin!

Teşekkür ediyorum, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.