GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:40
Tarih:21.12.2019

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmeleri meclisler için çok önemlidir, Türkiye Büyük Millet Meclisi için de çok önemli görüşmeler.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bitti bütçe.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ve bu görüşmelerin arasına çok olağanüstü bir durum olmazsa başka yasa teklifleri getirilmez arkadaşlar. Yalnızca Genel Kurul çalışır, komisyonlar çalışmaz ve başka bir yasa teklifi görüşülmez. Ama olağanüstü bir şey olmuş herhâlde ki Plan ve Bütçe Komisyonunu toplantıya çağırdılar arkadaşlar. Sayın Başkan bilir, biz yüzlerce saat komisyonda çalıştık, yüzlerce saat Genel Kurulda çalıştık. Bu yorgunluğun üzerine çok olağanüstü bir şey oldu herhâlde diye gittik Plan ve Bütçe Komisyonuna, 18 maddelik bir teklif, torbaya atılmış, her biri ayrı bir komisyonu ilgilendiriyor, hepsi birbiriyle alakasız maddeler ve bu yorgunluğun üzerine onu görüştük.

Maddelerin içinde arkadaşlar, öyle sakıncalı bir madde vardı ki -3 madde- güvenlik soruşturmasıyla ilgili. Tartışmamızın yüzde 90'ı güvenlik soruşturması üzerine oldu arkadaşlar.

Bakın, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye bir olağanüstü hâl yaşadı. Olağanüstü hâl kalktı arkadaşlar ama olağanüstü durum ortadan kalkmadı. Uzatılmış bir olağanüstü hâl yaşıyoruz, hâlâ yaşamaya devam ediyoruz. Darbe girişiminin üzerinden üç buçuk yıl geçti hâlâ olağanlaşamadık, hâlâ olağanüstü hâl şartları bize dayatılıyor.

Bakın, bu kamudan ihraçlarla ilgili, Anayasa Mahkemesi bu yıl 2 karar verdi; biri martta biri kasımda açıklandı. Arkadaşlar, diyor ki: "Bu ihlaller Anayasa'ya aykırıdır. Anayasa madde 20 'Özel hayatın gizliliği', madde 38 'masumiyet karinesi', madde 15, madde 128... Pek çok maddeye aykırı." Ve Anayasa Mahkemesi bu maddeleri iptal etti arkadaşlar. Meclisimize yana yakıla bu yüzden bu torba yasa getirildi ve bu yüzden bu yorgunluğun üzerine hepiniz buradasınız. Ama arkadaşlar, bu torba yasayı ve güvenlik soruşturması maddelerini buraya gönderen bir zihniyet. O zihniyetin bugünkü sahibi de Sayın Süleyman Soylu maalesef. Bakın, Süleyman Soylu, Bütçe Komisyonuna İçişleri bütçesi görüşülürken geldi ve aynen şöyle dedi: "26 bin kanun hükmünde kararnameliye hâkimler beraat verdi. Bunlar işlerine dönecek mi, dönmeyecek mi? Soru bu. Mahkemeler ne derse desin, beraat de etseler ben onlarla çalışmak zorunda değilim."

Arkadaşlar, bakın, bu torba yasadaki güvenlik soruşturması maddeleri, devlete yeni alınacak memurları ve devlette yeniden çalışacak memurları belirleyecek bir güvenlik soruşturması ve bu güvenlik soruşturmasını buraya gönderen de maalesef Süleyman Soylu ve Süleyman Soylu'nun zihniyetini paylaşanlardır. Arkadaşlar, bakın, o maddelerde o kadar subjektif, o kadar her yere çekilebilecek ifadeler var ki, inanın bugün Süleyman Soylu ve onun zihniyetindekiler bir parti devleti inşasına girişebilirler. Yarın öbür gün güç bir başkasının eline geçerse -eğer bu maddelere "evet" derseniz- onlar bu maddelerle bir parti devleti inşasına girişebilirler. Bakın ne diyor madde? Devlete sadakatle bağlılık istiyor. Bugünlerde bunun nasıl yorumlandığını çok iyi biliyoruz. Bugünlerde bu, Tayyip Erdoğan'a sadakat ve bağımlılık olarak yorumlanıyor. Bunu sevebilirsiniz bugünlük ama yarın öbür gün düşünün ki güç bir başkasının eline geçti, o başkasına sadakat ve bağlılık olarak yorumlanabilecek bir madde.

Diyor ki: Terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmak... Değerli arkadaşlar, 90'larda, 80'lerde, 70'lerde kimlerin terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmak yaftasıyla bu devletten uzak tutulduğunu en iyi sizler biliyorsunuz, en iyi bizler biliyoruz, hepimiz biliyoruz. Bu Mecliste bulunan herkes bu milletin temsilcisi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belli dönemlerinde bu devletten uzak tutulmak için terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmakla yaftalandı. Bakın, bir HDP mitingine katılmak maalesef "terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmak" diye mahkeme kayıtlarında var arkadaşlar. Bugün böyle yorumlanıyor, yarın başka türlü yorumlanabilir. Diyor ki: "Terör örgütlerinin propagandasını yapmak."

Arkadaşlar, zamanınızı almamak için söylüyorum, yüzlerce dosyadan size çıkarabilirim; ya, gençlerimiz bir "tweet" atmış ya, iktidarı eleştiren bir "tweet" atmış diye terör örgütü propagandası yapmaktan yaftalanıyor. "Barış istemiş" diye, "savaşa hayır demiş" diye terör örgütü propagandası yapmaktan yaftalanıyor ve güvenlik soruşturmalarına böyle geçecek, maalesef insanlarımız devletten uzak tutulmaya çalışılacak.

Peki, kim yapacak bu güvenlik soruşturmasını? Değerlendirme komisyonları arkadaşlar. Peki, onlara bilgiyi kim aktaracak? Ne diyor yasa? "MİT, Emniyet, mülki idare amirlikleri yapacak." Ne yapacak bunlar biliyor musunuz? Tıpkı eski filmlerde olduğu gibi, 2 bekçiyi gönderecekler "Hasan'ın, Hüseyin'in, Agop'un evine git, bakalım ne yapıyor? Onu mahallede soruştur bakalım." diyecekler. O 2 bekçi de gidecek, ne yapacak biliyor musunuz tıpkı eski filmlerdeki gibi? "Bu adam içki içer mi?" diyecek veya 90'larda olduğu gibi -bugün demez ya, diyemez- "Namaz kılıyor mu, oruç tutuyor mu?" diye 90'lardaki sorular, bugün "Rakı içiyor mu acaba bu adam? Acaba kimlerle görüşüyor? Ne "tweet" atmış? Kimlerle ilişkisi olmuş?" diye sorulacak ve insanlarımız yaftalanacaklar arkadaşlar.

Bakın arkadaşlar, bu yasada çok ironik bir durum var, onun size örneğini vermek istiyorum. 90'lı yıllarda biliyorsunuz bu devletin temel mücadelesi Erbakan Hoca ve onun gibi düşünenleri bu devlete sokmamaktı yani sizleri, mütedeyyinleri sokmamaktı. Bunun için de Millî Güvenlik Kurulu pek çok karar aldı biliyorsunuz. 1994 yılında da 4045 no.lu Yasa çıktı ve bununla mütedeyyinler devletten uzak tutulmaya çalışıldı. 2000 yılında, biliyorsunuz, 28 Şubatçılar daha da ağır bir yönetmelik çıkardılar; sırf mütedeyyinleri orduya, devlete sokmamak için yönetmelik çıkardılar. Bakın, çok ilginçtir -size söyleyeyim, herkes de ibret alsın buradan- 2000 yılında 28 Şubatçıların çıkardığı cümleler aynen bu yasaya "copy-paste" edilmiş yani kopyalayapıştır yapılmış. Yani 2000 yılında 28 Şubatçılarca mütedeyyinlerin devletten uzak tutulması için yazılan bütün şu cümleler yani "terör propagandası yapmak" "devlete bağlılık, sadakat" "terör örgütleriyle eylem birliği içinde olmak" aynen, noktasıyla virgülüyle maalesef -Sayın Salih Cora tarafından mı bilmiyorum artık kimse- "copy-paste" yapılmış arkadaşlar.

SALİH CORA (Trabzon) - Benim tarafımdan.

GARO PAYLAN (Devamla) - Yani "Attan düşen bilir." diyorduk, siz attan düşünce de anlamıyormuşsunuz adalet meselesini, maalesef arkadaşlar. Yani bu kadar elinizi vicdanınıza koymadığınız, bugün kendinizi güçlü hissettiğiniz ama devran döndüğünde size karşı da bize karşı da kullanılabilecek adaletsizlikleri bu Meclise getirebildi maalesef AK PARTİ'liler. Bundan dolayı büyük bir üzüntü yaşıyorum çünkü bir sıkıntı, bir acı yaşamış insanlar bundan ders çıkarırlar. "Bugün bana, yarın sana. Ben bugün ona zulmedersem yarın o bana zulmedebilir." demeleri gerekirken, maalesef, gücü eline geçirenler, aynı cümlelerle, 90'ların, 28 Şubatçıların cümleleriyle buraya yasa teklifi getirebiliyorlar. Bundan ders çıkaralım arkadaşlar.

Bakın, çok kimlikli, çok inançlı, çok kültürlü bir topluluğuz arkadaşlar ve maalesef, devleti iki yüzyıldır hep homojenleştirmeye çalışmışız. Ama eğer ki birileri devleti ele geçirmeye çalışmışsa -bir kimlik, bir inanç, bir düşünce, bir parti zihniyeti, tek parti zihniyeti- diğerleri buna itiraz etmişler ve toplumsal adalet, toplumsal barış, dışlanmış kesimler tarafından hep yaralanmış arkadaşlar. Bunu da sizlerin çok iyi bilmesi lazım. Bu konuda yaralı bir sosyolojinin vekillerisiniz, bizler yaralı sosyolojinin vekilleriyiz; bu dönem de hepimiz yaralıyız, cumhuriyet tarihi boyunca da hepimiz yaralandık arkadaşlar. Ama "normalleşme ve iyileşme zamanı" diyeceğimize "Geçmişte, cumhuriyetin kuruluş döneminde, tek parti döneminde CHP bu hataları yaptı; şimdi de ben aynısını yaparım." diyorsunuz. "Aynısını yaparım." diyorsunuz; 1920'lerin, 30'ların, 40'ların zihniyetini 2019 Türkiyesine dayatmaya çalışıyorsunuz.

Bakın arkadaşlar, Osmanlı nüfusunun yarısını Hristiyanlar oluşturuyordu -bakın "iki yüzyıllık bir tartışma" diyorum- ve onlar memur olamıyorlardı; ancak devşirme olurlarsa, ancak Müslüman olurlarsa memur olabiliyorlardı. Bununla ilgili mücadeleler verildi Hristiyanlar tarafından ve 1856 Islahat Fermanı'yla Hristiyanlar da memur olma hakkını elde ettiler. Daha sonra 1876 Birinci Meşrutiyet ve Kanun-i Esasi'yle eşitlik hukuku kanunlarımıza geçti arkadaşlar. İkinci Meşrutiyet'te tekrar bu tartışıldı ve yasalarda "eşitlik hukuku" tanımlandı ama cumhuriyete geçtiğimizde arkadaşlar, maalesef, 1921 Anayasası'nda nispeten daha çok kültürlü bir tanım varken 24 Anayasası'nda tekçiliğe geçildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Devamla) - Başkanım, iki dakikaya ihtiyacım var.

EROL KAVUNCU (Çorum) - Cumhuriyete karşı mısın yani?

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

GARO PAYLAN (Devamla) - Arkadaşlar, bir "soydaş" tanımlaması yapıldı, birileri devlete memur edildi ve -Sevgili Füsun Üstel Hocanın "'Makbul Vatandaş'ın Peşinde" kitabını okumanızı tavsiye ederim- "makbul vatandaş" tanımlandı, birileri dışlandı; mütedeyyinler dışlandı, Kürtler dışlandı, Hristiyanlar dışlandı. Arkadaşlar, daha sonra, belli rövanşist dönemlerde, her gücü eline geçiren diğerlerini dışlamaya çalıştı ve inanın, bu dışlanmışlık, toplumsal barış anlamında büyük haleller getirdi. Düşünün ki hâlâ vatandaşlarımız şöyle düşünüyor: Mesela arkadaşlar KPSS sınavına giriyor, 100 alıyor; sözlüye bir giriyor bir Alevi vatandaşımız, sıfır alıyor. Arkadaşlar, bu devlet yüz yıldır bir tane Hristiyan'ını memur etmedi. Bakın, pek çok kimse "Benim partimden, düşüncemden, inancımdan dolayı memur olamıyorum." diye düşünüyor ve arkadaşlar, sonucunda da bu devlete olan bağlılığında sıkıntılar yaşıyor. Yapmamız gereken, herkesin liyakat çerçevesinde bu devlete memur olabilmesini sağlayabilmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

GARO PAYLAN (Devamla) - Bu devletteki vatandaşlarımız eğer ki çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlıysa bu devletin memurları da çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı olabilmeli ve liyakat çerçevesinde herkes bu devlete memur olabilmeli, tıpkı Anayasa'mızda dendiği gibi arkadaşlar.

Bakın, büyük bir vebal altındasınız, gelin bu yoldan dönün. Bakın, gençlerimiz devlete memur olamıyoruz diye intihar ediyorlar arkadaşlar, öğretmenler atanamıyoruz diye intihar ediyorlar. Toplumsal barışa büyük bir halel getiriyorsunuz. Güvenlik soruşturmasından, gelin yol yakınken vazgeçin diyorum.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)