| Konu: | Cumhurbaşkanlığının, Türkiye'nin millî çıkarlarına yönelik her türlü tehdit ve güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri almak, Libya'daki gayrimeşru silahlı gruplar ile terör örgütleri tarafından Türkiye'nin Libya'daki menfaatlerine yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek, kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı güvenliğin idame ettirilmesini sağlamak, Libya halkının ihtiyacı olan insani yardımları ulaştırmak, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti tarafından talep edilen desteği sağlamak, bu süreç sonrasında meydana gelebilecek gelişmeler istikametinde Türkiye'nin yüksek menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekât ve müdahalede bulunmak üzer |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 02.01.2020 |
GÜLTEKİN UYSAL (Afyonkarahisar) - Çok Kıymetli Başkan, çok değerli milletvekilleri, televizyonları başında bizleri izleyen aziz milletim; öncelikle, hepinizi bu yeni yılın ikinci gününde, hayırlara vesile olmasını temenni ettiğimiz bir yılın ilk günlerinde saygıyla selamlıyorum.
Uzun yıllara dayanan dış politik tercihlerimizdeki yanlışların neticesinde önümüzde Libya tezkeresi var, bunu müzakere ediyoruz. Topyekûn Orta Doğu'ya, Kuzey Afrika'ya deli gömleği giydirme teşebbüsüyle karşı karşıya kaldığımız bu on yıllık zaman zarfı içerisinde kendi kendini tüketen, kendi kaynaklarını yok eden, kendi içinde savaşan pek çok ülkeyle beraber 2 tane çökmüş ülkeye Türkiye bugün komşu hâlde ve bedelini ödemek durumunda kaldı. Bugün çok aktörlü, çok bilinmeyenli, yerel dinamikleri itibarıyla çok karmaşık bir uluslararası krizle ilgili değerlendirmeler yapıyoruz.
Çok değerli milletvekilleri, Doğu Akdeniz'in kilidi diyebileceğimiz, imparatorluğun bakiyesi olarak ilgi ve etki sahamız dâhilinde bulunan Libya'nın bugün içine düştüğü hâl ve topyekûn Orta Doğu'yla ilgili, AKP iktidarının yürüttüğü politikalarla beraber, hem genelde hem özelde değerlendirmeler yapmak istiyorum. "Tehdidini ikaya muktedir." olmak diye bir söz vardır. Türkiye, maalesef AK PARTİ iktidarı boyunca ortaya koyduğu iddiaları amaç, araç uyumu noktasındaki tenakuz dolayısıyla oluşan açmazların ürettiği bedelleri bugün ödemek mecburiyetinde kalmıştır. Uygulanan siyasetin neticesinde topyekûn, bölgede ölümler arasında bir ölüm tercih etmek mecburiyetinde kalmıştır. Bir tarafta İsrail, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Libya mevzusunda Yunanistan ve Rum kesiminin de bu çizgide bulunduğu... Diğer taraftan Rusya ve İran arasında sıkışmış bir politikayı yürütmek mecburiyetinde kalmıştır. Bugün maalesef Orta Doğu masasında oturmadığımız için kendimize yer açmak adına Suriye'de Rusya'nın müsaade ettiği kadar ve iktidarın yanlış tercihlerinin bedellerini Fırat Kalkanı, Afrin, Barış Pınarı Harekâtı'yla beraber şehit vermek pahasına ödedik ve o masada kendimize yer açmaya gayret ediyoruz. Bugün, Libya meselesinde de durum bundan farklı değildir. Geldiğimiz noktada Akdeniz'in doğusunda hidrokarbon konusunda, münhasır ekonomik bölgeler, deniz yetki alanları konusunda, dahası nimet-külfet dengesinin bu çerçevede korunamadığı bir iklim içerisinde bu değerlendirmeleri yapıyoruz.
Birey olarak insanlar hata yapar ama devletlerin hata yapma lüksü yoktur. Bugün, ülkede öğrenme maliyetinizin bedelini Türk milleti ödemektedir. Üç yüz senelik ömrümüz yok ki sizin deneme yanılma metoduyla öğrenmenize tahammül edelim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) İşte, böyle bir dönemde "Bana güven, gerisini merak etme sen." anlayışı içerisine sıkıştırılmış, ifade edildiği gibi, Cumhurbaşkanı Yardımcısının çok düşük profilli bir anlayış içerisinde, sözleriyle hapsedildiği bir anlayış içerisinde bu değerlendirmeleri yapıyoruz.
Bugün, böyle bir millî menfaat gündemde olmasına rağmen, Doğu Akdeniz'de menfaatlerimiz mevzubahisken dahi Libya'ya asker gönderilmesi hususunda endişelerimiz vardır. "Neden bu ülkede millî menfaat algısı bu hâle gelmiştir?" diye ister istemez kendimize soruyoruz. Meseleyi tane tane izah etmek, kamuoyunu, muhalefeti bilgilendirmek dururken "hayır" diyene "hain" deme hasletleri ve bu konudaki maharetleri dolayısıyla bugünkü iktidar sahipleri kendisini kimseye bir şey anlatmak zorunda hissetmemektedir. Böyle bir önemli konuda, böyle bir müzakerenin yapıldığı Meclis zemininde Hükûmetin temsiliyet düzeyi de Büyük Millet Meclisine atfettikleri değeri ortaya koymaktadır. Bugün fiilen açıklamalar yapılmış, gemilerin -edindiğimiz intibalar ve bilgiler- yolda olduğu ortadadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Uysal, buyurun.
GÜLTEKİN UYSAL (Devamla) - O nedenle, biz, birilerinin aksine "Libya'da ne işimiz var?" demiyoruz, İhvan retoriğine hapsedilen bir analitik değerlendirme içerisinde değiliz, deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasını çok önemli buluyoruz ama müzakere metninde ortaya konulan hedeflerin açık olmadığı -açık uçlu- Cumhurbaşkanına hudut, şümul, miktar ve zamanı tayin etme yetkisinin verildiği bu noktada Türkiye'nin daha büyük felaketler yaşamaması için, ülkemizi yönetenlerin şahsi zafiyetlerinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin millî güvenlik açığına dönüştüğü bir dönemde böyle bir sorumluluğa ortak olmak istemediğimizi beyan ediyorum. İnşallah... Burada, Hükûmetin, müzakere edilen bu tezkereyle ilgili yetki istemesi noktasında gücü zaten vardır. Ülkemizin millî menfaatlerinin korunduğu, defimazarratın celbimenafiden evla olduğu anlayışı içerisinde, bu bölgede Türk Silahlı Kuvvetleriyle beraber bir darboğazın içine düşülmemesini temenni ettiğimi ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)