GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris kentinde Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez'in öldürülmesi olayına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:14.01.2020

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'deki Kürt sorununun demokratik bir zeminde çözümünün ve demokratikleşmenin tesisine ilişkin başlayan çözüm ve müzakere sürecinin ilk görüşmesi 3 Ocak 2013 tarihinde gerçekleşti. Ancak ilk görüşmenin hemen ardından, 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa'nın başkenti Paris'in en işlek caddesinde Kürt Enformasyon Bürosunda 3 kadın katledildi. 3 kadın siyasetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez siyasi bir suikast sonucu katledildiler. Cinayet çözülemezken olay üzerindeki derin çelişki ve bilinmezlikler maalesef, hâlâ devam ediyor.

3 kadın siyasetçiyi ve esasen devrimci kadın mücadelesini hedef alan bu katliamı planlayanlar, emri verenler bilinmesine rağmen Türkiye ve Fransa yargısı katliamı yargılamadı, katiller cezalandırılmadı. Fransız adli makamları, katliamdan sekiz gün sonra tutuklanan tetikçi Ömer Güney'in MİT için çalıştığına, olaydan önce bir yılda 13 kez Türkiye'ye geldiğine ve Ankara'daki MİT kurumuyla irtibatlı olduğuna işaret etti. Fransa'da tamamlanan dava soruşturmasında gizliliğin kaldırılmasıyla birlikte, katil Ömer Güney'in çelişkili ifadeleri, internete düşen ses kayıtları ve MİT'le olan ilişki düzeyine dair dosya verileri ve telefon görüşmeleri basına yansımıştı. Katliamın tetikçisi Ömer Güney'in ilk duruşmaya otuz altı gün kala yani 17 Aralık 2016'da cezaevinde şüpheli bir şekilde ölmesi, davanın kapanmasına ve bu katliamın karanlıkta kalmasına neden oldu. Oysa katil Ömer Güney katliamdan tam sekiz gün sonra yakalanmıştı fakat yargılanması dört yıl boyunca yapılmadı. Katliamdan hemen sonra Ömer Güney'in MİT'in elemanı olduğunun açığa çıkması, Ömer Güney'in katliam emrini MİT'ten aldığını söylemesi aslında katliamın iç yüzünü ortaya koyuyor.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 15 Ocak 2013 tarihli AKP grup toplantısında "Başlattığımız bu barış süreci dinamitlenmek isteniyor. Buna fırsat vermemeliyiz." şeklinde konuşmuş ve cinayetin aydınlatılması gerektiğine dair açıklamalar yapmıştı. Fakat ilerleyen aşamalarda cinayet aydınlatılmadığı gibi buna ilişkin etkin bir çaba da sarf edilmedi. Türkiye'de devam eden yargılamada bir netice elde edilememiş olması; cinayetin, yalnızca tetiği çeken Ömer Güney üzerinden yürütülmesi, meselenin gerçek sorumlularının ve planlayıcılarının açığa çıkmasını engellemiştir. Oysa Oslo görüşmelerinde de yer alan bir MİT yetkilisinin Paris'te meydana gelen cinayetlerin planlayıcısı olduğuna ilişkin iddialar hâlâ gündemde, hâlâ akıllarda. Yargılama aşamasında, cinayetin tek sanığı olarak bilinen Ömer Güney'in iletişime geçtiği telefon hattının MİT Başkanlığına ait olduğu TELEKOM tarafından onaylandı. MİT'in ve Hakan Fidan'ın "Bizim resmî kayıtlarımız kullanılmış; kurum içerisinde, kurum teknolojisiyle üretilmiş belgeler var." dediği ve MİT'in bunun dışında olduğunu inkâr etmediği ancak "Biz yapmadık, MİT'in içerisinde olan çeşitli kesimler yaptı. MİT'in içinde cemaatçiler, ulusalcılar var; onlar yaptı." şeklindeki açıklamaları hâlâ güncelliğini koruyor. Ancak bu açıklamalara rağmen, Türkiye'de açılan dosya yalnızca usulen açılmış olup derinlikli bir inceleme maalesef ki yapılmadı.

Değerli arkadaşlar, cinayetler tam da Türkiye'de çözüm sürecinin başladığı ve barış umudunun yeşerdiği bir döneme denk gelmişti. O dönem Hükûmet tarafından yapılan açıklamalar da bunu doğrulamaktayken ve cinayetlerin barışa ve çözüme karşı olduğu vurgulanırken derhâl aydınlatılacağına dair sözler, çalışmaların yürütüldüğüne dair sinyaller verilmişti. Yargılama aşamasında bir gelişme söz konusu olmasa dahi Paris'te gerçekleşen cinayetler sadece hukuki boyutu olan bir mesele değil, siyasi önemi olan bir mevzudur. Bu cinayetlerin çözümü, belki ülkedeki iç barışı sağlamanın ve korumanın anahtarı niteliğindedir. Paris cinayetlerinin Parlamento çatısı altında araştırılması ve sorumlularının ortaya çıkarılması siyasi ve tarihî bir sorumluluğun gereğidir.

Öte taraftan, aydınlatılmayan bu katliam, aslında, hâlâ ülkemizde kadın katliamlarının yapılmasının önünü açmakta, cezasızlık politikasının sonuçlarını ve bedellerini biz kadınlara ödetmektedir. Sonuç ne olursa olsun bizler mücadele etmeye devam edeceğiz ve her türlü kadın katliamının aydınlatılması için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)