GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:12.12.2012

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada Türkiye dışında 250-300 milyonun üzerinde Türk yaşamaktadır. Bu yaşayan nüfusun yaklaşık olarak 3,5 milyonu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bundan dolayı da TİKA'nın yanında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bu nüfus üzerinde çok önemli çalışmalar yapması, problemleri gidermesi gerekmektedir.

          24 Mart 2010 tarihinde kurulan Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının, kurulduğu günden itibaren önemli çalışmalar yapmış olmasına rağmen daha aktif olmasını beklemekteyiz. Bu başkanlık da aynı TİKA gibi yurt dışında ofisler açmalı, vatandaşlarımızla beraber olmalıdır. 7-8 Haziran 2011 yılında Ankara'da, yurt dışında yaşayan Türklerin kurduğu sivil toplum kuruluşlarıyla yapılan toplantıları, ayrıca Almanya'da, göçün 50'nci yılı münasebetiyle yapmış oldukları toplantıları ve beraberinde de Balkanlarda yapmış oldukları çalışmaları takdirle karşılıyorum ve olumlu buluyorum. Bu tür toplantılara sadece belirli düşünce grupları değil de her kesim davet edilmeli, onlara da konuşma hakkı verilmeli, iş birliği yapılmalıdır. Avrupa ülkelerinde bulunan Türk federasyonları da bu toplantılara mutlaka çağrılmalı, muhatap alınmalıdır çünkü Türk federasyonları Avrupa'da çok önemli hizmetler yapmış ve de yapmaya devam etmektedirler.

Yurt dışında, özellikle Avrupa'da Türk gençlerinin çok büyük problemleri vardır. Millî ve manevi değerlere sahip çıkan bir eğitim almaları sağlanmalıdır. Ayrıca, gençlerimiz ülkemize getirilerek, ülkemizi ve değerlerimizi tanımaları, sevmeleri sağlanmalıdır. Bugün yurt dışında Çanakkale'yi, Bursa'yı, Söğüt'ü, Ahlat'ı bilmeyen, kimliğinin ne olduğunun farkında olmayan -maalesef- gençlerimiz vardır. Hükûmet bunlara sahip çıkmamaktadır. Ayrıca, Avrupa Türk gençlerinde uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı her geçen gün artmaktadır. İleriki yıllarda bu sorun çok farklı boyutlara ulaşabilir.

Buradan Hükûmete soruyorum: Şu anda Avrupa hapishanelerinde acaba kaç tane Türk vatandaşı yatmaktadır? Bunlar hangi suçlardan dolayı hapishanelerde bulunmaktadır? Bunları öğrenmek istiyoruz. Dolayısıyla, ailelerine ve çocuklarına mutlaka sahip çıkmalıyız.

Bunun yanında, önemli bir gerçek de şudur ki sayın milletvekilleri: Avrupa'da uyuşturucu suçundan hapishanelerde yatan gençler Türkiye'ye gönderildiği zaman, bunları kendi köylerine gönderiyorlar ve o bulaşıcı hastalığı da saatli bomba gibi etraftaki insanlara bulaştırıyorlar, bu dikkate alınmalıdır.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı bünyesinde, ayrıca yurt dışından gelen öğrencilerin koordinasyonu için Uluslararası Öğrenciler Daire Başkanlığı vardır. Bu başkanlık, misafirlerimiz olan bu öğrencileri bir aile yuvası şeklinde sahiplenmeli, onları korumalıdır. Sadece bunların sayılarının artırılması değil, yeni imkânlar verilmesi, onlarla iyi ilişkiler kurulması sağlanarak, ülkemiz ve insanlarımız sevdirilmelidir.

Sayın milletvekilleri, Atatürk "Türkiye'nin dışında yaşayan Türkler vardır. Türkiye Cumhuriyeti devlet olarak oralarla ilişkiler kurmalı, oralardaki gelişmelere hazırlıklı olmalı." diyerek bizlere tarihî görev vermiştir. Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği, rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş'in ülkücülere emanet ettiği dış Türkler konusu, ülkemizin en önemli meselelerinden birisidir.

Türkiye'nin dışında 6 tane bağımsız devlet yanında, birçok ülke sınırlarında Türkler yaşamaktadır, bundan dolayı da hükûmetlerin buralarla ilgilenmesi asıl görevi olmalıdır.

Avrupa Birliğine, Batı'ya gösterilen ilgi Türk dünyasına reel şekilde gösterilse dünyanın ekseni değişir, ancak bu yapılmıyor, her şey Batı'ya, Batı için yapılıyor.

Sovyetler Birliği'nin dağılması sonucu Orta Asya'da Türk devletleri bağımsızlıklarını kazandılar. Bağımsızlık sonucu, Türkiye o ülkelerle yakın ilişkiler kurarak, başta TİKA gibi çeşitli kurumlar kurmuştur. TİKA da kurulduğu günden itibaren çok önemli görevler yapmıştır, ancak son yıllarda AKP Hükûmetiyle beraber bir yön değişikliğine gidilmiştir, Türk dünyasının yanında Afrika ve Asya ülkelerine de açılımlar sağlanmıştır, ancak TİKA'nın kuruluş amacı Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesi içindir, unutulmamalıdır. Yirmi yıllık bağımsızlık süreci, uzun bir zaman değildir, dolayısıyla Türk dünyasında yapılabilecek çok iş vardır.

Türk dünyasındaki insanların durumu değerlendirildiğinde, TİKA'nın görevleri içerisinde olan birçok konu vardır. Türk devletleri halkları çok fakirdir, bazı ülkelerin zenginliği daha henüz halka yansımamıştır. Halka yönelik projeler getirilmeli, onlarla beraber olunmalıdır. Ortak tarih, edebiyat, dil konusunda çalışmalar mutlaka yapılmalıdır.

Örneğin Türk dünyasında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullar vardır. Okulların fiziki konumu çok yetersizdir. On beş yirmi yıllık bilgisayarlarla, yetersiz laboratuvarlarla eğitim maalesef yapılmaktadır. TİKA'ya işte burada görev düşmektedir.  Türk dünyasındaki bütün okulların hepsi TİKA tarafından yenilenmeli, çağa uygun her türlü teknolojik araçlarla donatılmalıdır. O çocuklar bizim çocuklarımız, millet ise bizim milletimizdir, onları kaderleriyle baş başa bırakamayız.

Sayın milletvekilleri, Stalin, 1944 yılında Gürcistan'ın Ahılkelek bölgelerinde yaşayan Ahıska Türklerini buradan zorla alarak Rusya'nın çeşitli yerlerine dağıtmıştır. Ahıska Türkü öz vatanına dönememiştir; dağılmış bir şekilde, kimliksiz olarak Orta Asya'nın birçok yerinde bulunuyor. 2012 yılında bile bu insanların çilesi hâlâ devam ediyor. Hâlbuki bu insanlar bizim kardeşlerimizdir, bu insanların vatan topraklarına dönmeleri için neden yardımcı olmuyoruz? Gürcistan'ın Avrupa Konseyine verdiği teminattan dolayı, geriye dönüşten acaba kaç kişi faydalanmıştır, kaç kişi öz vatanına dönmüştür, bunu merak ediyoruz? Ancak, maalesef dönüş yoktur çünkü Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bu desteği göstermemiştir. AK PARTİ iktidarı Ahıska Türklerine sahip çıkmamıştır, Ahıska bölgesine dönüş için destek vermemiştir. Hâlbuki, Kırım Türklerine yapılan desteğin bir kısmı da bu bölge insanına yapılsa idi, Vatan Cemiyeti Ahıskalıları tekrar oraya gönderebilirdi. Böyle olmamıştır, Ahıska Türkleri sahipsiz kalmıştır.

Irak'ta da Türkmenler sahipsizdir. 2003'te Irak'ın ABD ve koalisyon kuvvetlerince işgali, Türklerin her geçen gün kaybetmesine sebep olmaktadır. Kerkük, Telafer, Tuzhurmatu bıçaksırtındadır. Tuzhurmatu'da, peşmergeler Türkmenlerin kutsal kabul ettikleri Musa Ali Dağı'na boya ile peşmerge bayrağı bile çizmişlerdir, halk çok tedirgin olmuştur. Son zamanlarda Irak merkezî hükûmeti ile peşmergeler arasında birçok sorun çıkmaya başlamıştır. Bunun sonucu olarak da Irak ordusu ile peşmerge güçleri arasında gerginlik yaşanmaktadır. Bunun önlenmesi Türkmenlere bazı yetkilerle sağlanabilir, oradaki insanların durumunun düzelmesi noktasında. Türkmenlerden, bölge insanından oluşacak güvenlik güçleri bölgede güvenliği sağlayabilir. Kerkük yüz yıllardır bir Türk şehridir, bunu kimse ama kimse unutmamalıdır. Irak'ta Arap-Kürt çatışmasının altında Kerkük petrol zenginliğinden daha fazla pay alma çabası vardır. Barzani, Türkiye'nin dostu değildir, kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutar. Türkiye'nin yıllardır açılmasını talep ettiği Ovaköy sınır kapısının açılmasını istemiyor. Ovaköy kapısı, peşmerge bölgesi baypas edilerek Türkmen bölgesi olan Musul ve Kerkük'e inen en kestirme yoldur. Ancak, Hükûmetçe yapılan enteresan protokole göre, ikinci sınır kapısı, Ovaköy'e 20 kilometre uzaklıktaki peşmerge bölgesinde açılacaktır.

Ayrıca, enteresandır, ABD istiyor diye peşmergeler ile petrol anlaşması yapılıyor. Türkmenler ve Araplar dışlanıyor. Türkmenler, peşmergeler ile beraber olmaya, birlikte hareket etmeye zorlanıyor. Bu doğru değildir. Irak Türkleri ne pahasına olursa olsun sahip çıkılması gereken bizim kardeşlerimizdir.

Sayın milletvekilleri, Doğu Türkistan'da yaşananlar da Türk dünyasının en önemli konularının başında gelmelidir. Çin, Doğu Türkistan'ı egemenliğinde tutmak için Uygurlara yönelik şiddet politikaları uygulamaktadır. Türklüğü yok etmek, Çinlileştirmek için eğitim politikaları uygulanmaktadır. Çince zorunlu eğitim dili yapılmıştır. Uygur kültür değerleri zayıflatılmaya çalışılmıştır. Sincan Uygur Bölgesi'ne Çinliler yerleştirilmiş, nüfus yoğunluğu, demografik yapı bozulmaya çalışılmıştır. Uygur Türklerine her geçen gün baskı yapılmaktadır. Türkiye, Doğu Türkistan Türklerine sahip çıkmamış, onların yaşadığı haksızlıkları dünya kamuoyuna yeterli şekilde duyurmamıştır.

Ayrıca, bunların yanında, Doğu Türkistan'ın sürgündeki lideri Rabia Kadir'in ülkemize girişi engellenmekte, kabul edilmemektedir. Japonya, Doğu Türkistan konusunda konferanslar tertip ediyor, dünyanın her tarafından Doğu Türkistan liderleri davet ediliyor. Biz ise devlet olarak o toplantılara katılmadığımız gibi, liderlerine bile ülkemize gelmeleri için izin vermiyoruz. Bu doğru değildir.

Türk dünyasının her tarafında birçok sorun vardır. Bugün Azerbaycan-Türkiye ilişkileri normal değildir. Azerbaycan toprakları işgal altındadır. Türkiye dünyaya bu konuyu anlatmalı, Azerbaycan Türklerine yardım etmelidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.