GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:15.01.2020

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs Türkünün şanlı mücadelesinin lideri Doktor Fazıl Küçük'ü, ölüm yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhu şad olsun.

134 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmesi için temel ihtiyaçlarını karşılamada acze düşme durumu olarak tarif edilen yoksulluk ülkemizin en önemli gündem maddesi hâline gelmiştir. Mevcut ekonomi yönetiminin yalpalayan ve yozlaşan uygulamaları, israf ve istismar eden yönetim anlayışı, bilgisiz, ilkesiz ve istikrarsız siyasi yaklaşımı, kuralsız, ölçüsüz ve tutarsız politikaları sonucu sanayisiz kalan, aşırı borçlanan ülkemiz, yoksullaşan, yağmalanan ve sıcak paraya mahkûm olan bir yapıyla karşı karşıya kalmıştır.

"İtibardan tasarruf olmaz." diyerek 28 saniyede 1 asgari ücret harcanan sarayda yaşayanlar, binmek için 80 milyon liraya lüks araç alanlar, uçan saraylarla seyahat edenler; insanlar açlıktan, yoksulluktan intihar ediyorlar, haberiniz var mı? Ülkemde açlık sınırında 16 milyon, yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veren de 48 milyon insanımız var. 2019'un ikinci çeyreği itibarıyla millî gelirin kişi başına 8.811 dolar olduğu Türkiye'de, sosyal yardımlarla geçinen hane sayısı 3 milyon 154 bindir. Genel sağlık sigortası kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumuna 7 milyar 2 milyon 820 bin 942 lira tutarında prim desteği ödenmektir. TÜİK verilerine göre 2019 yılı Ağustos döneminde 4 milyon 650 bin kişi işsizdir ve bu oran 14,3'tür ve TÜİK, enflasyon konusunda olduğu gibi bu konuda da doğruyu söylememektedir. Devlet, alacağını yüzde 22-23 oranında artırmakta, memur ve işçiye yüzde 4,5-5 civarında zam vermektedir. Türkiye'de genç işsizlik oranı yüzde 30'lara varmış, 3 gençten 1'i işsiz durumdadır.

Değerli arkadaşlar, gelelim asgari ücret meselesine: Türkiye'de yaklaşık 10 milyon kişi asgari ücretle çalışmaktadır. TÜİK'in yayınladığı verilere göre Türkiye'de istihdam edilenlerin sayısı 28,5 milyondur. Bu veriler ışığında değerlendirildiğinde, Türkiye'de çalışan nüfusun üçte 1'inden fazlası asgari ücretle geçinmektedir. 2020 yılında -sanki çok büyük bir kıyak yapmış gibi- açıklanan asgari ücret 2.324 lira olmuştur. Arkadaşlar, asgari ücret bir lütuf veya Hükûmetin çalışanlara bahşettiği bir uygulama değildir. Bugün asgari ücret üzerinden, asgari ücretin -son dönemde- yarısına yakın vergi ve kesinti alınmaktadır. Dünyanın en adaletsiz vergi sistemlerinden birine sahip olan Türkiye'de yıllardır bütün vergi yükü ücret geliriyle çalışanların üzerindedir. Bundan dolayı, vergide adalet ilkesini hayata geçirmek için az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması yönünde mutlaka bir çalışma yapılmalı, dolaylı vergiler azaltılmalı ve en önemlisi, asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bugün ziraat odası başkanları Meclisimize gelerek sorunlarını dile getirdiler. Ziraat odası başkanlarımız, çiftçimizin ve tarımın içinde bulunduğu durumu bir kez daha ortaya koyarak bu sorunları Meclis kürsüsünden dile getirmemizi talep ettiler. Nedir bu sorunlar? En başta, elektrik fiyatları gelmektedir. Tarımsal üretimde başta sulama olmak üzere özellikle seralarda elektrik enerjisi tarımsal girdi olarak kullanılmaktadır. 2018-2020 yılları arasında elektrikte fahiş fiyat artışı yüzde 108,2'ye ulaşmıştır. Meskenler elektriği hâlen 69,5 kuruştan kullanırken tarım üreticisi 80,8 kuruştan kullanmaktadır yani tarım üreticisi yüzde 14 daha pahalı elektrik kullanmaktadır. Tarımda girdi yükünün hafifletilmesi için, üretimin sürdürülebilmesi için tarımda kullanılan elektrikte birim fiyatları düşürülmeli, KDV, TRT payı gibi paylar tamamen kaldırılmalıdır. Diğer taraftan, üreticilerimizin hak ettiği destek, borçlarına mahsuben, elektrik şirketlerine aktarılmaktadır. Yani devlet, şirketin tahsildarlığını yapmaktadır. Bu uygulama mutlaka kaldırılmalıdır.

Çiftçilerimizin en önemli sorunlarından bir tanesi de tarımsal kredi borçlarıdır. Birçok çiftçimiz çektiği yüksek faizli kredileri ödeyemez durumdadır. 2018 ve 2019 yıllarında özel bankalardan yüzde 40, Tarım Kredi Kooperatiflerinden yüzde 32,5, Ziraat Bankasından yüzde 16 faiz oranlarıyla kredi kullanmışlar. Bugünlerde kredi faizleri düştüğü hâlde hâlâ aynı oran üzerinden kredi ödemeye devam etmektedirler. Yaşanan afetlerin de etkisiyle çiftçimiz kredi borcundan başka banka kredisiyle de uğraşmak durumundadır. Bunlara mutlaka çözüm getirilmelidir.

Diğer önemli bir konu ise çiftçinin BAĞ-KUR primlerine getirilen zamdır. 2019 yılı içinde gübre, mazot, fide gibi girdiler ile elektriğe gelen zamlar çiftçilerimizi çok yormuş ve ödeme gücünü epeyce zorlamıştır ancak 2020 yılbaşında özellikle çiftçi BAĞ-KUR primlerine gelen zam çiftçilerimizin tamamen belini bükmüştür. Geçen yıl sonunda çiftçi BAĞ-KUR'unun aylık ödemesi 764 lira iken 2020 yılında 913 lira olmuştur. Bu artış çiftçilerimiz için ağır gelmekte, ödeme sıkıntısı çekilmektedir. Bu konuları Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden tekrar dile getirmek istedim.

Değerli milletvekilleri, yoksulluktan, yolsuzluktan bahsederken kısaca yine yolsuzluğa değinmek istiyorum. Ülkemizdeki yolsuzluğu sadece bir örnek vererek dile getirmek istiyorum. 2019 mahallî seçimleri öncesi İçişleri Bakanlığı tarafından Kahramanmaraş Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına meyve, sebze üretimini artırmak amacıyla proje karşılığı yüzde 95'i devlet katkısı, yüzde 5'i çiftçi katkısı olmak üzere 50 milyon lira ödenek tahsis edilmiştir. Ancak bu ödenek, çiftçinin kalkındırılması ve üretiminin artırılması amacıyla kullanılmak yerine tamamen partizanca ve belediye seçimlerini kazanmaya matuf olarak Elbistan, Göksu ve Türkoğlu ilçelerinde bazı yandaş kişilere aktarılmıştır. Ağırlıklı olarak Elbistan, Türkoğlu ve Göksun ilçelerindeki çiftçi desteklemelerine yönelik olarak yapılan harcamaları emekli bir vali olan Mustafa Akdeniz'in koordinatörlüğünde tedarikçilerle birlikte organize ettiği söylenmektedir. Sebze ve meyve fiyatlarının fahiş bir hâl aldığı, örneğin piyasa değeri 5-6 lira olan badem fiyatının 40-50 liraya satın alındığı, çiftçilere bölge şartlarına uygun olmayan kestane bahçeleri tahsis ettirildiği, bu işe istekli olmayan çiftçilere diğer fidanların verilmeyeceği tehdidinde bulunulduğu, ayrıca bu koordineyi sağlayan Mustafa Akdeniz'e de 6 milyon lira danışmanlık ücreti ödendiği iddia edilmektedir.

Yine, Kahramanmaraş Milletvekili olan Habibe Öçal'ın çiftçilikle alakası olmayan Kahramanmaraş Halk Eğitimi Merkezinden emekli olan kardeşi Tahsin Açıkgöz'e yüklü bir ödenek tahsis edildiği söylenmektedir. Şimdi soruyorum: Valilik emrine tahsis edilen 50 milyon TL ödenek hangi kriterlere göre harcanmıştır? Çiftçilikle alakası olmayan Milletvekili Habibe Öçal'ın öğretmen kardeşi Tahsin Açıkgöz'e hangi yasa ve yönetmeliklere uyularak ev, su kuyusu, tarla içi damlama sulama sistemleri, sebze kurutma seraları, sebze yetiştirme seraları kurdurulmuş; bunlar için ne kadar ödeme yapılmıştır? Bu çiftçinin yüzde 5 çiftçi katkı payı kimler tarafından karşılanmıştır? Yapılan ödemeleri organize ettiği söylenen ve emekli vali olan Mustafa Akdeniz kimdir? Bu kişiye iddia edilen ödemeler gerçekten yapılmış mıdır?

Yoksulluğun ve yolsuzluğun son bulması dileğiyle Gazi Meclisimizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)