| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 15.01.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Meclise verdiğimiz Kanal İstanbul'la ilgili araştırma önergesinde yeterli zaman olmadığı için söylemek istediklerimizin tamamını söyleyemedik. Dolayısıyla bugün bu konuşma fırsatını bu açıdan değerlendireceğim.
Değerli milletvekilleri, iktidar, Kanal İstanbul Projesi'ni gündeme getirdiğinden beri bu projenin gerekliliğini, büyük ölçüde, İstanbul Boğazı'nda artan trafiğe ve riske yani tehlikeye, çarpışma veya benzeri kaza riskine dayandırmış durumda ve iddiaya göre, iddialarına göre bu giderek önümüzdeki yıllarda da artacak.
Şimdi bu olayı biraz somutlaştırmak istiyorum arkadaşlar, çünkü somutlaştırmazsak olay insanların kafasında net olarak ortaya çıkmıyor. Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan projenin gerekliliğini açıklarken "Trafik her yıl artıyor; 2030'da 65 bin, 2050'de 95 bin, 2070'te 115 bine çıkacak." diyor iki ay önce; altını çiziyorum iki ay. O dönemde, bu beyanatın hemen arkasından, yaklaşık yirmi gün kadar sonra Mecliste bu konuyu gündeme getirmiştim bütçe görüşmeleri sırasında ve Sayın Bakanın söylediği şeylerin gerçek dışı olduğunu ve halkı aldatmaya yönelik bir girişim olduğunu söylemiştim. Çünkü Deniz Ticareti Genel Müdürlüğünün verilerine göre, İstanbul Boğazı'ndan en yoğun geçiş 2007 yılında 56 bin gemiyle olmuş, ondan sonra da giderek azalma var; günümüze geldiğimizde yani geçen yıl itibarıyla 41 bine inmiş. Peki, şimdi sıkı durun, iki gün önce, Ulaştırma Bakanı, Anadolu Ajansına şu bilgileri veriyor: "Kanaldan 2035'te geçen araç sayısı 50 bini bulacak." Bakın, iki ay önce ne diyordu: "65 bin olacak." diyordu. "2050'de bu rakam 70 binlere tırmanacak." diyor iki gün önce, daha önce verdiği rakam kaçtı? 95 bin; yani 25 bin fark var iki ayda.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Matematiği zayıfmış...
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Ve "2070'te 80 binin üzerinde olacak." diyor iki gün önce, daha önce yani iki ay önce verdiği rakam 115 bin; yani 35 bin fark var. Şimdi, böyle bir farkı, iki ayda ortaya çıkan bir farkı nasıl okursunuz değerli arkadaşlar veya nasıl okumanız gerekir? Çok net olan şey şu: Ulaştırma Bakanı iki ay önce de bugün de -halk deyimiyle- işkembeden atıyor.
FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - İşkembeyikübradan.
DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Hem de kübradan.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Evet. Yani hiçbir bilimsel çalışmaya dayanmayan veriler bunlar. İki ayda rakam 35 bin azalır mı yahu? Bir de burada başka bir şey var: Sayın Cumhurbaşkanı, Kanal İstanbul'la ilgili her konuşmasında "Sekiz dokuz yıldır biz bunu çalışıyoruz. Yüzlerce adam çalıştı, bilimsel çalışmalar yaptı." falan falan diyor, bunu söylüyor halka yönelik olarak. Bu mudur şimdi bilimsel çalışma? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, başka bir şey var; iki gün önce Bakan diyor ki: "Hesaplarımıza göre Kanal İstanbul'dan geçecek gemilerden alacağımız para asgari yıllık net 1 milyar dolar civarında olacak." Bakın, 50 bin gemi için. Sonra, geliyor, iki gün önceki konuşmasında, yine aynı konuşmanın içerisinde "2030'lu yıllarda Kanal'dan 50 bin gemi geçtiğinde yıllık 5 milyar dolar gelirimiz olacak." diyor. Şimdi, bakın, aynı konuşmanın içerisinde bu. Yani diyor ki: "2030'larda 1 milyar dolar gelirimiz olacak." 2030'lar için 50 bin rakamını vermişti, hatırlayın. "50 bine ulaştığı zaman da 5 milyar dolar gelirimiz olacak." diyor.
Şimdi, tabii, ben takip ediyorum olayı. Bazı yazarlar şaşkınlık içerisinde, köşe yazarları "Yahu, Bakan aynı şeyin içerisinde bunları söylüyor, bu nedir yani hangisi doğru?" falan diyorlar. Tabii, onların bilmediği şey şu: AKP'nin halka yönelik politikalarında, halka yönelik proje sunularında bir görünen yüzü var -görünen yüzü aldatmaya yönelik- bir de söylenmeyen ama arka planda tutulan, asıl kripto hedef var.
Şimdi, AKP'yi artık iyice tanımış bir grup olarak ve bir grubun üyesi olarak Ulaştırma Bakanının bu sözlerini nasıl anlayacağız biliyor musunuz? "2030'da 50 bin gemi geçecek, 5 milyar dolar gelir olacak." Bu, halka yönelik söyleniyor ama öbür tarafta diyor ki: "2030'da 1 milyar dolar gelir bekliyoruz 50 bine ulaştığı zaman." Burada çelişki yok, halka söylenen o. "Bu 50 bine ulaştığı zaman 1 milyar dolar gelir elde edeceğiz." lafıyla, yap-işlet-devret veya kamu-özel ortaklığı verildiği takdirde -ki öyle olacak- müteahhitlere, yatırımcılara "gel gel" yapıyor, diyor ki: "Biz bunu 50 bin gemi garantisiyle, 1 milyar dolarlık gelirle vereceğiz." Aslında söylediği bu, söylemek istediği bu, ağzından kaçırıyor.
Evet, bunlar doğru mu arkadaşlar? Bunlar doğru mu? Hayır. Gemi geçişinde çoğalma olacak mı? Hayır. Niye olmayacak? Karadeniz'den bütün petrol taşıması veya LNG vesaire taşımaları boru hatlarıyla yani Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'yla, Bakü-Ceyhan Hattı'yla aşağıya -"Akdeniz'e" demek istiyorum- daha sonra, Hazar havzası petrolleri Türki Cumhuriyetler üzerinden Çin'e, Rusya'nın büyük petrol kaynakları Baltık "port"larından Avrupa'ya gönderiliyor. Novorossiysk dışında bir "port" kalmadı Rusya açısından ve oranın kapasitesi de yılda 100 milyon ton civarında; bu kadar. Bu, gemi sayısının giderek azalması anlamına geliyor. Peki, güneş enerjisi vesaire gibi yenilenebilir enerji kaynakları ortada. Çin'in tren yoluyla başlattığı İpek Demir Yolu Projesi var, uygulamaya geçti, Türkiye'den de geçiyor.
Bütün bunlar bize şunu söylüyor değerli arkadaşlar: Kargo taşımacılığı da petrol taşımacılığı da boğazlardan yani Karadeniz'den aşağıya olmayacak, sayı artmayacak. Geçen sene söylemiştim, sayı 42 bin civarında. Şimdi, Bakanın ifade ettiği rakamlar hayali rakamlardır, halkı aldatmaya, toplumu yanıltmaya yönelik yani Kanal İstanbul Projesi'ne destek sağlamak üzere verilmiş rakamlardır.
Şimdi çok zamanım kalmadı aslında. AKP'nin ikinci iddiası, boğazlarda riskin arttığı. Bunu da bir başka konuşmada, riskin artmadığını istatistiksel verilerle ve bilimsel olarak burada Meclisin önüne koyacağım.
Fazla vaktim kalmadığı için AKP'nin bu politikasını bir fıkrayla -fıkra değil aslında, olmuş bir olay- bitiriyorum. Değerli arkadaşlar, 1960'lı yıllarda Türkiye gümrüklerinde adamın biri bavulla yakalanıyor. Gümrük memuru diyor ki: "Aç bavulu." Bir açıyor ki İsviçre saatleri. O dönemlerde, biliyorsunuz, Türkiye'de çok bulunmadığı için bavul İsviçre saatleriyle dolu. Memur diyor ki: "Ne bunlar?" Adam gayet pişkin, diyor ki: "Efendim, bunlar tavuk yemi." "Yahu, nasıl tavuk yemi olur kardeşim?" diyor. Adam çok pişkin bir vaziyette "Vallahi ben bunları götürüyorum, tavukların önüne atıyorum; yiyip yememek onlara kalmış." diyor. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, AKP'nin politikaları, AKP'nin topluma yönelik açılımları hep böyle: "Ben yaptım, oldu." "Ben atarım kardeşim, ister kabul edersiniz, ister kabul etmezsiniz." Ama bir şeyi söylemekte yarar var, tavuklar uyandı, tavuklar uyandı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) - Geçen günlerde yapılan bir anket, üstelik de AKP'ye yakın bir grubun yaptığı anket bize şunu söylüyor, diyor ki: "AKP'nin siyasi iddiaları ve siyasi projeleri halk karşısında inanılırlığını yitirmiştir, azalmaktadır." Sadece projeler değil, aynı zamanda partiye olan inanç da azalmaktadır. Dolayısıyla, işin sonu, Kanal İstanbul Projesi, AKP'nin de sonunu getirecek bir projedir değerli arkadaşlarım.
Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)