GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Arjantin Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:43
Tarih:15.01.2020

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti ile Arjantin Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma Anlaşmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. (Gürültüler)

Sayın Başkanım, kendi sesimi duyamıyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz.

Sayın Cinisli, devam edin, buyurun.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Bu tür anlaşmaların ana amacı, mükelleflerin aynı gelir üzerinden 2 devlette birden vergilendirilmesinin, bir başka deyişle çifte vergilendirmenin önüne geçmektir. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi, Arjantin'de yüksek vergi ödeyen Türk Hava Yolları açısından özellikle yararlı olacaktır.

Bu anlaşmanın belkemiği olacak bilgi akışının sağlıklı bir şekilde sağlanması, ülkemiz ve Arjantin arasında OECD şart ve standartlarına uygun hareket edilmesiyle hayati önem arz etmektedir.

Arjantin ile ikili ticaret hacmimiz 610 milyon dolara ulaşmış ancak ülkemiz aleyhinde 291 milyon dolarlık ticaret açığı söz konusu. Güney Amerika'da kilit öneme sahip ülkelerden biri olan Arjantin'le, yüksek potansiyele rağmen, ilişkilerimizin olumlu olarak ilerleyemediğini görüyoruz. Bunun nedeni Arjantin'in 1915 olaylarıyla ilgili tutumu olabilir mi diye insan düşünmeden edemiyor.

İlişkilerin ivme kazanması için Arjantin Hükûmetinden Ermeni tezlerine ve benzer girişimlere tepki göstermesi ve bunları engellemeye çalışması yönündeki beklentimiz yıllardır beyhude şekilde devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, Arjantin'le sınırlı düzeyde seyreden ilişkilerimizde bu ülkedeki Ermeni diasporasının olumsuz etkisi muhakkak ki bulunmakta. 1915 olaylarının Arjantin'de 1993 yılında "soykırım" olarak tanınmasından sonra, sözde soykırım hakkında Arjantin Parlamentosunda birçok karar alınmıştı. 2007 yılı başında yürürlüğe giren kanunla Arjantin'de 24 Nisan tarihi, tüm ülke çapında "Ermeni soykırımı anısına halklar arasında hoşgörü ve saygı için eylem günü" olarak ilan edildi.

Son dönemde ise Ermeni soykırımı kültür merkezi ve müzesi inşa edilmesi için Buenos Aires Belediyesine karar teklifi sunulmuştur.

Öte yandan, sözde soykırımın inkârını yasaklamaya yönelik bir yasa da Arjantin Meclisinde bekletilmektedir. Parlamento komisyonunda bulunan inkâr yasasının çıkarılmamasını; inşa aşamasına gelinen soykırım müzesinin açılmamasını; açıldığı takdirde ise Türkiye'nin görüşlerine de yer verilmesini yalnızca beklemekle kalan pasif dış politika anlayışımız yüzünden, Güney Amerika'da bulunan diğer ülkeler de sözde Ermeni soykırımı propagandasına daha hızlı teslim olabilirler endişesindeyim.

Arjantin üst düzey yetkililerini, parlamenterlerini neden ülkemize davet etmiyoruz? İçlerinde ben ve benim gibi milletvekillerinin ailelerinin de bulunduğu Ermeni mezalimine tanık olmuş milletvekilleriyle neden bir araya getirip ilk elden bilgi sunulmasını sağlamıyoruz? Parlamenter diplomasi bunun için değil mi?

Yurt dışındaki Ermenilerin, kendi millî kimliklerini oluşturma gayretiyle 1915 olaylarına çözümsüzlük temelinde yaklaştıklarını ve bu çerçevede politika oluşturduklarını, kimliklerini tarihî bir aldatmaca üzerine inşa etmeye çalıştıklarını Arjantinli muhataplarımıza anlatmakta daha da geç kalmamalıyız.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin diğer ülkelerle ikili ilişkilerini geliştirmesini hem destekliyor hem de çok önemli buluyoruz. Diğer ülkelerle siyasi, ekonomik, eğitim, kültür, spor gibi alanlarda ilişkilerin ilerletilmesi, ülkemizin uluslararası münasebetlerini şüphesiz ki müspet manada etkileyecektir. Fakat unutmamalıyız ki ülkemizin iç ve dış politikada izlediği siyaset, diğer ülkelerin bizimle iş birliği yapmayı arzu etmelerinde anahtar unsurlar olarak değerlendirilmektedir.

Bu bağlamda son yıllarda yaşanan gelişmeleri değerlendirdiğimizde ciddi devlet olmaktan uzaklaştığımızı, millet irademizi hiçe sayan davranışlara muhatap olduğumuzu üzülerek görüyoruz. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Kanal İstanbul'dan çekildiklerine dair paylaştığı "tweet"e Katarlı bir iş adamının "Arsa almaya devam edeceğiz." şeklinde pervasızca cevap verebilmesini nasıl tanımlayabiliriz? Yabancı bir işadamı neye ve kime güvenerek bu pervasızlığı yapabiliyor? Acaba henüz bu kutsal çatı altındaki milletvekillerinin bile bilmediği bir karardan mı haberdar, milyonlarca dolar yatırım yapacağını bu kadar rahat açıklayabiliyor? Açıklamadaki bu pervasızlık, aslında egemenliğimizin, devlet ve millet irademizin hiçe sayılması değil midir?

Bu yaşanan olay bile millî iradenin tek kişiye emanet edildiği, yüce Meclisin devre dışı bırakıldığı sistemin ne kadar sakıncalı olduğunu anlatmaya yeterlidir. En kısa zamanda ortak aklın hâkim olduğu, kuvvetler ayrılığını sağlayan iyileştirilmiş parlamenter sisteme geçmeliyiz.

Burada ayrıca sorulması gereken soru şudur: Yapılma ihtimali olduğu söylenen Kanal İstanbul'un kamuya acaba hangi yararları olacaktır? Şimdiye kadar bununla ilgili doyurucu bir cevap alamazken ve Katar'dan gelen edepsiz sese de kulak verdiğimizde anlıyoruz ki orada ultra lüks mega bir konut sitesi inşa edilecek, ortasından da boğaz benzeri dev bir süs havuzu geçirilecek, bunun maliyeti de milletimizin sırtına yüklenecek.

İYİ PARTİ olarak milletimizin menfaatine uygun her işe destek veriyoruz. Peki, ülkemizin Kanal İstanbul'a ihtiyacı var mı, devlet projesi olabilmesi için sanayi üretimimizi artıracak bir fayda sağlıyor mu, tarımsal üretimi destekliyor mu, güvenliğimiz için bir avantaj sağlıyor mu gibi soruları çoğaltabiliriz. Maalesef bu sorulara olumlu yanıt verilemiyor. Bu konunun çevre ve diplomasi boyutuna girmiyorum bile. Bundan evvel, AK PARTİ olarak gerçekleştirdiğiniz siyasi, sosyal ve maddi yatırım projeleri öncesinde anlattıklarınız ile bu projelerin sonuçlarını karşılaştırdığımızda ortaya çıkan büyük hayal kırıklıklarını düşünürsek böylesine çılgın bir projeyi sorgulamak vatandaşlık borcudur.

Değerli milletvekilleri, aslına bakarsanız ülkemizin farklı yerlerinde farklı çekim merkezleri oluşturmak esas hedefimiz olmalı. Siz, Almanya'da nüfusun dörtte 1'inin sadece Münih'te toplandığını ve ekonominin yalnızca Münih'ten ibaret olduğunu düşünebiliyor musunuz? Bütün bunlarla da kalmayıp siyasetin de Münih'e taşındığını hayal edebiliyor musunuz? Bunu herhangi bir Alman'a söyleseniz sizin yüzünüze garip garip bakar. AK PARTİ'nin yanlış siyasetiyle bütün Türkiye'yi yalnızca İstanbul'dan ibaret hâle getirmek için arka arkaya kararlar alınıyor; hem ülkenin geri kalanı dışlanıyor hem de göçler nedeniyle özellikle doğu coğrafyası boşaltılıyor. Bu yanlış politika, diğer yandan ülkeyi renksizleştiriyor, aynı zamanda da farklı sebeplerle hem Marmara Bölgesi'ni hem İstanbul çevresini hem de ülkenin diğer bölgelerini büyük risklere maruz bırakıyor.

Avrupa'nın en gelişmiş ülkesi Almanya nasıl bir Frankfurt, bir Münih, bir Düsseldorf, bir Hamburg, bir Stuttgart, bir Berlin gibi ayrı ayrı dünyalara sahipse Türkiye'de de İstanbul'dan başka Avrupa çapında merkezler oluşturulmalı, nüfusumuzu, ekonomimizi, üretimimizi yaymalı, zenginleştirmeliyiz. İstanbul'a daha fazla yüklenmek yerine, bazı sektörleri yurdumuzun çeşitli yerlerine, Anadolu'ya taşıyıp topyekûn kalkınmayı sağlamalıyız. Bu konu bağlamında ilk teklifim, memleketim Erzurum'un tekrar savunma sanayisiyle anılan şehirlerden biri olmasıdır. 1920'lerde Erzurum'da silah sanayisi varken her türlü imkâna sahip günümüz Erzurum'unda bugün neden olmasın? Bunun gibi farklı sektörleri farklı şehirlerimize taşıyarak, ülkeye paylaştırarak İstanbul'un yakasından artık düşelim.

Öte yandan, 20 milyar dolardan fazla yatırım bedeli olan Kanal İstanbul Projesi'nin parası, milletimizin cebinden karşılanacak. Otoyollarda, köprülerde, havalimanlarında ve şehir hastanelerinde yapıldığı gibi, bu kez de inşa edilmesi hâlinde Kanal İstanbul'un yüklenici firmalarına hazineden gemi geçiş garantisi verilecek. Önümüzdeki yıllar boyunca da o devasa inşaatın parası, milletimizin omuzlarına yüklenecek. Hâlbuki milletimizin ihtiyaçlarını karşılamak yerine ellerindekini bile alan böylesine bir müsriflik projesi hayata geçerse maalesef bir neslimiz, AK PARTİ'nin düşüncesiz, plansız politikaları ve siyasetine kurban edilecek. Nasıl bir neslimiz Balkan Savaşları ve Çanakkale'de, bir neslimiz 12 Eylül öncesi ve sonrasında heba edildiyse, bugünün gençleri de AK PARTİ'nin hesapsız harcamaları ve son derece yanlış eğitim politikaları nedeniyle kayıp nesil olarak anılmak üzeredir.

Son on sekiz senedir yetişen neslin büyük bir bölümü eğitimden uzak ve borç içinde hayata başlatılarak heba edildi. Sonra da "Gençler neden evlenmiyor?" diye hayıflanıyoruz. Lütfen, unutmayın ki, izzetinefis sahibi, vicdanlı bu genç kardeşlerimiz, evlenecekleri kimselere sebep olmak istemiyorlar; onları bu karanlık yaşam mücadelelerine ortak edip mutsuz etmekten asil bir düşünceyle kaçınıyorlar. Bu, büyük bir trajedidir.

Gençlerimizi, toplumumuzu imkânsızlıklar içinde bırakan öngörüsüz AK PARTİ politikalarının neslimizin devamını tehdit ettiğini çok rahatlıkla ifade edebilirim. "Öngörüsüz politikalar" derken aklıma ilk gelen partilerüstü olmasını düşündüğüm dış politika, millî eğitim ve tarım politikalarıdır. Son senelerde yaşadıklarımızla her 3'ünde de anlatılanların aksine gerçeklerle yüzleşilince büyük hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Dış politika söylemlerini iç politika şovu hâline getirdiğinizden beri uluslararası ilişkilerde güvenilmez ve hesap edilemez bir ülke hâline geldik.

Siyasetimizin inandırıcılığının, sözümüzün ciddiyetinin kalmadığı her yerde kahraman ordumuzun devamlı devreye girme mecburiyetinde kalması büyük risk taşımaktadır. Suriye ve Libya'da bu örnekleri maalesef yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

Cenab-ı Hakk'ın devletimizi ve milletimizi korumasını diler, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)