| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Arjantin Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığı ile Vergiden Kaçınmaya Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 15.01.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmaların onaylanmasıyla ilgili bir kanun teklifi gelince anlıyoruz ki Hükûmet yine bir süre ülke gündeminden uzaklaşmak istiyor. Ülkenin gerçek sorunlarından uzaklaştırılmaya çalışıldığı uluslararası anlaşmalar üzerinde aldığım konuşma hakkımı Türkiye'nin gerçek sorunları üzerinde tamamlamak adına İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dün uluslararası anlaşmalar Genel Kurulun gündemindeydi. Hangi ülkelerle yapılan anlaşmalar uygun bulundu? Gana Cumhuriyeti, Zambiya Cumhuriyeti, Fildişi Sahili Cumhuriyeti, Çad Cumhuriyeti, Somali Federal Cumhuriyeti. Bugün de Ruanda, Arjantin, Mali, Polonya Cumhuriyetleriyle yapılan anlaşmalar var. Dışişleri Komisyonunun gündemi ne? Uygun bulma kanun tekliflerinin görüşülmesi.
Uluslararası anlaşmalar onaylanmış, bitmiş. Geriye ne kalmış? Onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun teklifinin, neredeyse sadece noter gibi görev yapan Meclisten onayı kalmış. Bunun için ne yapıyoruz? Uluslararası anlaşmalar, biliyorsunuz, kod kanun. Hâliyle, bu vakitler İç Tüzük'le belirlenmiş, Hükûmet uygulama olarak, zaman kazanmak adına temel kanun yapmayı bırakmış, istisna olan torba kanun tekliflerini alışkanlık hâline getirmiştir.
Ülkenin, vatandaşların acil gündeme alınması gereken sorunları hakkında partilerin en az 20 milletvekilinin imzasıyla verdiği araştırma önergeleri için önerge sahibine beş dakika, diğer siyasi parti gruplarına üç dakika konuşma hakkı veriliyor; on beş-yirmi dakikada derdimizi anlatmaya çalışıyoruz ama belki ülkemizde kimsenin adını bile duymadığı ülkelerle yapılan anlaşmalar için geneli üzerinde her parti grubuna yirmi, maddeleri üzerinde de onar dakika konuşma süresi vererek her bir anlaşma için en az dört saat Meclisi oyalıyoruz. Bu, bir sistem zafiyetidir ve bu Meclisi ve ülkeyi oyalama taktiğidir. Şu an ülkenin tek derdi, Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti ile İkili Hava Ulaştırma Anlaşması'nın onaylanması mıdır? Eğer illa uluslararası bir konu görüşülecekse sınırımızda İran var, başımıza ne geleceği belli değil. Suriye meselesini biliyorsunuz, malum.
Henüz Sayın Cumhurbaşkanı Emevi Camisi'ne gidemedi ama Putin gitti, sonra da biliyorsunuz, Türkiye'yi ziyaret etti. Anlaşılan "Artık el sıkışın." denilmiş olmalı ki Moskova'da MİT müsteşarı ile Suriye istihbaratı El Muhaberatın başı bir görüşme yaptı. Biz isterdik ki -belki açık açık anlatamazsınız ama- kapalı bir oturumda bile olsa keşke bu konuda milletvekillerine bilgi verebilseydiniz.
Amerika askerleri, Suriye'nin kuzeydoğusundan çekildi ama YPG üzerinden elini çekmedi. Rusya ve İran ise Esad'ın arkasında ve rejime bağlı güçler özellikle Rusya'nın desteğiyle bölgede yeniden konuşlanıyor.
Evet, istihbaratçılar seviyesinde bile olsa bir adım atılmasını olumlu buluyoruz çünkü Suriye meselesinden hiçbir ülke bizim kadar etkilenmedi. Ekonomimize yansıyan kısmı bir tarafa, asıl sosyolojik bir boyutu var ki bu, Türkiye'yi yıllarca etkileyecek. Sığınmacı olarak kabul ettiğimiz, Sayın Cumhurbaşkanının deyimiyle "ensar" olduğumuz Suriyeliler ülkelerine geri dönmeyi istemiyor, gitmeyecek. Hâlâ askerlerimiz, garibanların evlatları Suriye topraklarında can veriyor, şehit oluyor.
Elbette Meclisin uluslararası anlaşmaları görüşmek yerine bu konuda bir bilgi sahibi olma hakkı vardır, olmalıdır da.
İkinci güncel bir dış politik konumuz ise Libya. İktidarın Akdeniz'deki hesaplarıyla ilgili olarak Libya'yla anlaşma yapmasına "evet" dedik çünkü millî güvenliğimiz açısından, Doğu Akdeniz açısından bu adım olumluydu fakat sonraki adımda gördük ki hesap bambaşka. Hükûmetler gizli ajandalar tutmaz. Siz ülkenin millî güvenliğini ilgilendiren bir adım atacaksanız bunu, bütün niyetinizi de kamuoyuna en azından Gazi Meclise açıklamak zorundasınız yoksa Gazi Meclisin saygınlığı ve işlevi suistimal edilir.
Türk devletinin diplomasi geleneğinde "dostum" diye dış politik anlayış olmaz, olamaz. Kaldı ki dünyanın hiçbir dış politik yaklaşımında ülkeler arasında mutlak dostluk ve düşmanlıklar olamaz, sadece ülke çıkarları olur. Ama biz ne yapıyoruz? Önce "Dostum, ailecek tatil yapalım.", sonra "Küstüm, düşmanımsın, konuşmayalım." Sayın Cumhurbaşkanı, Kahire öğretisinin gereğini yapıyor, gayrimillî bir anlayışla hareket ediyor ama Kahire'yle de düşman. Niye? Darbeci diye. Ömer El Beşir, sanki ülkesini demokrasiyle yönetiyordu. Biz İYİ PARTİ olarak dedik ki: Mehmetçik'imizin Libya çöllerinde işi yok, olamaz. Bir anlaşma olur ama taraf olunmaz. Biz dinletemedik ama galiba Putin ikna etti. Bizce yeni bir uluslararası anlaşma konusu Meclis gündemine alınacaksa Putin nasıl ikna etti, bu konuda da Genel Kurulda bir görüşme yapılmalıydı.
Değerli milletvekilleri, önceki gün Kıbrıs davamızın kahramanlarından efsane Rauf Denktaş'ın ölüm yıldönümüydü. Rahmetli, son günlerini Türkiye topraklarına hasret yaşadı, ana vatana girişi, ana vatan hakkında konuşması yasaklandı. O gün anası, yavrusunu tanımadı ama bugün yavrusu, anasını tanımıyor. Bugün Kıbrıs meselesinde geldiğimiz nokta budur. Dilerim ve umuyorum ki o günlerde Denktaş gibi bir değeri incitenler, gelinen noktayı görünce arkasından bir Fatiha okumayı ihmal etmiyorlardır. Ayrıca bugün vefatının 36'ncı yılında Doktor Fazıl Küçük'ü de rahmetle anıyorum. Birisi Toros, diğeri Ağrı; her ikisi de dağ gibi adamlardı, mekânları cennet olsun.
Yakın siyasi tarih, bugünleri yazacaktır. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri içerisinde AK PARTİ hükûmetleri, en başarısız dış politika yürüten hükûmetler olarak kayda geçecektir. On sekiz yıldır dış politikada ergen siniri, ergen davranışıyla hareket ediliyor, bir gün yaptığınız öbür güne uymuyor, bu tavırlarla dış politikada ülkemizin saygınlığını da zedeliyorsunuz.
Şimdi, uluslararası anlaşmaları bırakıp ülkenin asıl gündemine gelelim. Bakın, kaç gündür gazilerimiz isyanda. 236 gazimizin emeklilik hakları sehven ellerinden alındı. Kahraman gazilerimiz, bu vatan için canlarını ortaya koydu; terörle mücadelede kimisi bacağını, kimisi kolunu kaybetti, kimi de vücudunda şarapnel parçalarıyla yaşamak zorunda kalıyor. Devlet, bu kahramanlarımız için bir düzenleme yaparak kendilerine erken emeklilik hakkı vermişti ki bu, en doğal hakları. Sonra ne oldu? Dediler ki: "Hata yaptık, siz emekli olamazsınız, emekli maaşınıza el koyduk." Ve daha ötesinde ne yapıldı? Bu gazilerin sigorta başlangıçları ileri tarihe alındı ve kolunu, bacağını kaybeden gazilere "Emekli olmak için 60-65 yaşına kadar çalışmak zorundasınız." denildi. Yaptığınız, büyük bir hata ve hemen geri dönülüp özür dilenmesi gereken bir hata.
Şimdi, Hükûmet, engel durumlarına göre yeni bir düzenleme yapacakmış. Düzenleme, bu kahramanlarımıza "Maaşınız kesildi." yazısı gönderilmeden önce yapılmalıydı. Kâğıt üzerinde sehven bir yanlış yapılmış olabilir ama yapılan, vicdanları kanatan bir yanlıştır.
Kıymetli vekiller, biraz önce dediğim gibi, ülkenin her yerinden, her sektörden vatandaş sıkıntı içinde. Dün burada görüştük; kamyoncu esnafı, nakliyeci esnafı kan ağlıyor. Kontağı çevirmeye başladıklarında masrafları o kadar büyük ki artık neredeyse kamyonlarını garajdan çıkaramayacak duruma gelmişler. Hükûmet ne zaman kamyoncuları hatırlıyor? Hazinede para eksildiğinde hemen yeni bir belge icat edip "Alamazsınız, yük taşıyamazsınız." tehdidiyle para toplamaya kalkınca.
Kamyoncuların feryatları lastiklerini yakmaya başlayınca duyulmaya başlandı. Şu an dayatılan Ulaştırma Elektronik Takip ve Denetim Sistemi'ne geçiş zorunluluğu bir süre ötelendi ama bu öteleme, kamyoncuların gerçek sorunlarını öteledi mi? Hayır. Süreyi uzattınız ama kamyoncu esnafının sorunları bitecek mi? O da bilinmiyor. Bu vatandaş, bu konuda ilave şoförün parasını nasıl çıkaracak? Kimse bilmiyor.
Sadece kamyoncular değil, otobüs firmaları da dert taşıyor. Mazotu, vergisi, araç bakım giderleri "O köprüden geçmeyeceksin." "Bu yolu kullanacaksın." "Burada duracaksın." "Buradan kalkacaksın." Hem zaman hem akaryakıt zammı. Yetki belgelerinin ücretlerini, açıkladığınız enflasyon rakamlarıyla kıyasladığımızda, yaptığınız resmen Deli Dumrul'luk.
Sayın milletvekilleri, yine geçtiğimiz hafta ülkemizde gündem olan bir konu vardı; donörden organ nakli yapılan 3 hasta vefat etti. Şu an binlerce hasta, sadece tek umutları olan organ nakliyle hayata tutunma hayali görüyor. Ülkemizde ne yazık ki organ bağışı yaygın değil ve ne yazık ki bazı üniversitelerimiz, organ naklini reklam amaçlı kullanma derdinde.
Bu konuda da bir araştırma önergesi verdik. Konu insan hayatı ama olacağı söyleyeyim: Önerge, Meclis gündeminde sadece on beş dakika görüşülecek ve iktidar partisinden kalkan ellerle reddedilecek yani kimsenin yerini bilmediği ülkelerle yapılan anlaşmalardan daha az bir sürede Meclis gündeminden kalkacak. Bu ucube sistemle, bu anlayışla Meclis çalışmaz, çalışamaz.
"Yasama benim, yürütme de yargı da benim." diyerek ülke yönetilemez. Yönetilmeye kalkılsa işte Gazi Mecliste milletvekillerine "Siz de bu anlaşmalarla oyalanın." der gibi vakit geçirmek kalır. Millet iradesi hiçe sayılıp Meclis etkisizleştirilemez. Ülke, tek adamın iki dudağı arasında kanun hükmünde kararnamelerle bir yönetim modeline kurban edilemez. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirirken gerekçe olarak dediler ki: "Bürokrasi azalacak, ülke şaha kalkacak, ekonomide uçacağız, sanayi ve teknolojide çağ atlayacağız." Görüyoruz bir senede ülkenin geldiği noktayı. Bürokrasi nerede azaldı? Hiçbir yerde. Meclisin bile yaptığı tek iş, binlerce mevzuatı "Bakanlar Kurulu yürütür." hükmü yerine "Cumhurbaşkanlığı yürütür." şeklinde değiştirmek. Gerçi yürütme konusunun ayrı bir önemi var, bunlar da ayrı bir gündem konusu, daha sonra konuşuruz.
Bu kadar konuşmadan sonra...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika süreyle tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bu kadar konuşmadan sonra Arjantin'le ilgili yapılan çifte vergilendirmeyi önleyen ve vergi kaçakçılığıyla ilgili, vergiden kaçınmaya engel olma anlaşmasının uygun bulunduğuna dair kanun teklifiyle ilgili tek bir cümle edeceğim: Anlaşmanın içinde Mehmet Aydın var mı? Hatırlamadınız değil mi? Çiftlik Bank, Tosuncuk desem size umarım unutmamışsınızdır.
Velhasıl, bu ucube sistem değiştirilmelidir. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme bir an önce geçilmeli. Kuvvetler ayrılığı, Anayasa'da yeniden düzenlenmelidir.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)