GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:48
Tarih:28.01.2020

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, yeni bir depremle, bir kez daha depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısıyla bugün buradayız ve lütfen bunun hassasiyetiyle -eğer konuşmak istiyorsak da dışarıda konuşarak- bu konu üzerine odaklanalım diye öneriyorum. Sabahtan beri bu tartışıldı, evet, deprem tartışıyoruz ve bundan sonra da tartışmaya devam edeceğiz arkadaşlar.

Bakın, 17 Ağustos depreminden sonra gerçekten yapılması gerekenler üzerine bilim insanları çalıştı, gerçekten dikkate değer, dikkate almamız gereken birtakım sonuçlar ortaya çıktı. Ben "AKP, bu 17 Ağustos depreminden sonra, iktidara geldiğinden beri hiçbir şey yapmadı." demiyorum. Yaptı. Ne yaptı? Deprem vergilerini "özel iletişim vergisi" adı altında kalıcı hâle getirdi. Alanında uzman kişilerden oluşan bağımsız Ulusal Deprem Konseyini lağvetti. Zorunlu DASK sigortası inşaat sektörüne peşkeş çekildi. Deprem toplanma alanlarında AVM'ler dikildi.

Şimdi, burada İstanbul tartışılıyor tabii ki çünkü yaklaşık 16 milyon insanı barındıran bir şehirde deprem sonrası toplanma alanlarının sayısı sadece 77. Ama bu sadece İstanbul'un sorunu değil, Türkiye'nin dört bir tarafının sorunu. Barınma sorunu İstanbul'a özgü bir sorun değil ve toplanma alanlarını sadece sizin kâğıt üzerinde belirlemeniz de sorunu çözen bir şey değil. Deprem sonrası toplanma alanlarının, üzerinde geçici kentlerin yaratılabileceği ve insanların asgari düzeyde yaşamını devam ettirebileceği alanlar olması lazım. Bunlar var mı, bakalım? Türkiye'nin dört bir tarafında böyle toplanma alanlarını göremezsiniz. Peki, klasik ve şu anda herkesin evinde sorduğu soruyu bir daha buradan soracağım: Yirmi bir yıldır halktan toplanan deprem vergileriyle ne yaptınız? Bunu bugün burada soruyoruz; bundan sonra da depremi unutmayacağız, unutturmayacağız, sormaya da devam edeceğiz. Halkın parasının halkın yaşayabileceği güvenli konutlar ve depreme karşı dayanıklı şehirler için harcanmadığını bizzat yaşıyoruz. Üstelik, bırakın halkın yaşadığı konutları, kamu kurumları bile, kamu hastaneleri bile... Daha birkaç ay önce, 26 Eylülde yaşadığımız İstanbul depreminde Cerrahpaşa Hastanesinin çatladığını gördük arkadaşlar biz. Öğrencilerin gittiği okulların boşaltıldığı, hastanelerin çatladığı yerde bu paralar kamu hastaneleri ve kamu binalarına da harcanmamış demek ki. Oysa, depreme ilk başta dayanıklı olması gereken yerler buralar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, Sayın Ersoy, buyurun tamamlayalım.

OYA ERSOY (Devamla) - Evet, deprem bilimsel bir gerçektir. Yüzde 98'i aktif ve farklı deprem kuşakları üzerinde yer alan bir deprem ülkesinde teknik gereklilikler yerine getirilerek depreme dayanıklı binalar yapılması zorunludur. Bakın, Japonya'dan örnek veriyoruz, bu mümkündür. Binaların, yapıların dayanıklılığı kadere bağlanamaz, bilimseldir ve tekniktir. Soruyorum buradan: Niye sizin Cengizin, Limakın, Kolinin, Sabancının, Koçun, bunların hiçbir akrabasının ve kendilerinin oturduğu binalar yıkılmıyor bu ülkede de yoksulların, halkın oturduğu binalar yıkılıyor? Demek ki kaderden değil, kamusal denetimi yok edip halkın yaşam güvenliğini ranta tercih ettiğiniz için insanlar ölüyor, ölümlerle karşılaşıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Başkanı "O sona yaklaşıyoruz." diye uyardı. Evet, burası halkın Meclisiyse Meclis ölümleri izleyemez, derhâl hep birlikte harekete geçmek zorundayız.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)