| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 29.01.2020 |
HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha bir ay olmadı, bu Mecliste bir konuşma yapmıştım ve derhâl can kayıplarını önlemek için alınması gereken tedbirlerden bahsetmemiz gerektiğini, uzmanların olası bir depremde on binleri bulacak can kaybından söz ettiğini söylemiştim. Yine hiçbir şey yapılmadı ve 41 insanımızı kaybettik. Elâzığ depremini 17 Ağustos 1999 Körfez depreminden yirmi yıl, 23 Ekim 2011 Van depreminden sekiz yıl sonra yaşadık fakat hâlen ne olası bir depreme ne de afete hazırız. Hazırlık için yeterli kaynak var mıydı? Vardı elbette, 1999 depreminden sonra depremin yarattığı hasarlar ve alınacak tedbirler için getirilen özel iletişim vergisinden bugüne dek toplam 67,5 milyarı aşkın gelir elde edilmişti. Bu vergi ilk yıllarda prefabrik ve kalıcı konutlara, kira ve barınma yardımı ile zarar gören altyapıya harcanmıştı fakat AKP Hükûmeti döneminde kalıcı hâle getirilen bu verginin yıllardır nereye harcandığı bilinmiyordu. Ta ki dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sağlık, eğitim ve duble yol için harcandığını söyleyene kadar. Bir de alay eder gibi "Bir aylık maaşımı depremzedelere bağışlayacağım." lafzına muhatap olmuştuk hatırlarsanız. Sonra, yılların deprem vergisinin aslında deprem vergisi bile olmadığı iddia edildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik başından beri deprem tedbirleri için toplanan vergi için "İletişim vergisidir." deyip çıktı işin içinden. Haberleşmenin zaten en pahalı olduğu ülkelerden biriyiz arkadaşlar ama üstüne bir vergi daha toplanıyormuş. Bugün, Elâzığ depreminde yakınlarını kaybedenlerin yüzüne de aynı rahatlıkla "Elâzığ'da deprem için tedbir almadık, onun yerine duble yol yaptık, bu para da iletişim vergisi için harcandı." diyebilecek misiniz?
Bu toplanan paralar da yetmedi değerli arkadaşlar. Çok önemli bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. BAŞKENTGAZ tarafından Türk Kızılayının hesaplarına aktarılan 8 milyon dolarlık bağışın Ensar Vakfına aktarıldığı ortaya çıktı. İşte belgesi burada, bu anlaşma aralarında yapıldı. Evet, Kızılaya yapılan 8 milyon dolarlık bağış Ensar Vakfına aktarılıyor. 29/12/2017 tarihli belgede dönemin BAŞKENTGAZ Genel Müdür Vekili Asım Yüksel ve BAŞKENTGAZ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Torun imzası var. Başkent Elektrik de bu bağışı cebinden yapmıyor, hepsini vergiden düşüyor. Yani aslında hepimizin vergisi yandaş vakıflara aktarılıyor. O yüzden Kızılayın deprem sonrası yurttaşlardan para istemesine şaşmamalıyız.
Değerli arkadaşlar, peki, deprem sonrası onca yeni bina yapıldı, neden hâlen depremde binalar yerle bir oluyor? Kentsel dönüşüme dayanıksız binalardan başlanmıyor da ondan. Bugün "kentsel dönüşüm" adı altında İstanbul'un her yeri şantiye durumunda, deprem bahanesiyle bu inşaatlar meşrulaştırılmaya çalışılıyor fakat dönüşüm, deprem değil, rant odaklı. 2 milyon ruhsatsız ve iskânsız bina var ve kentlerin rant değeri yüksek bölgelerinden başlatılıyor projeler. Mevcut yapı stokunun büyük bir kısmı onarıp güçlendirilebilecekken "yık-yap" anlayışıyla yalnızca kâr hedefleniyor. Yapı denetim hizmeti ise hiçbir şekilde işlemiyor. Binayı yapan müteahhitlerin kendi anlaştığı firmalar yapıyı denetliyor. Bu denetimi yapacak kişilerde diploma dışında hiçbir yeterlilik aranmıyor. Denetim olmayınca da -istisnalar hariç- eğitimsiz, bilgisiz ve ehliyetsiz usta ve kalfalarla "yapsatçı" tabir edilen ve hiçbir nitelik aranmayan girişimcilerin insafıyla bina yapılıyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin ve akademisyenlerin yıllardır üzerinde durduğu gibi, tüm mevcut binaların önce envanteri çıkarılmalı ve "yık-yap" anlayışı yerine, güçlendirilebilecek binaların bir an önce güçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Deprem toplanma alanları rantı değil, bilimi ve tekniği temel alan projeler ve deprem bilinci bugün üzerinde durmamız gereken en önemli konular.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, bağlayın sözlerinizi Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Yani Türkiye'nin Kanal İstanbul'a değil, gerçekten deprem için önlemlere ihtiyacı var. Tabii, bu son depremde bir başka noktayla da karşılaştık; sadece depremle ilgili aslında alınan önlemlerin yetersizliği ve felaketi değil, gazeteciliğin de felaketini gördük maalesef. Ben, size bir örnek vermek istiyorum: Los Angeles Times gazetesi elektriklerin, internetin kesik olduğu bir anda bile, daha önce hazırlanmış program sayesinde, bir tek tuşa bastığında deprem haberini toparlayıp yayınlayabilecek robot gazetecilerden yararlanıyor. Bizde ise "Mutlu musunuz? Mutlusunuz değil mi? Çadırınız var, çayınız var." diyen yandaş gazeteciler maalesef anında robot bir gazeteci olarak refleks veriyorlar ve cevap veriyorlar. Bu, Türkiye için yazıktır.
Bir önerim de Japonya'ya gidelim ve 8 büyüklüğündeki depremlerde niye can kaybı olmuyor bir araştıralım derim.
Sağlıkla kalın. (HDP sıralarından alkışlar)