| Konu: | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 29.01.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, geçtiğimiz hafta Elâzığ merkezli yaşanan deprem bütün milletimizi hüzne boğmuştur. Bu doğal afette Elâzığ'da 37, Malatya'da 4 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir, 1.600'den fazla vatandaşımız yaralanmıştır, hasar ise büyük boyutlardadır. Yirmi iki saniye süren deprem nice yirmi iki yıl dahi unutulmayacak yaralar açmıştır. Bu vesileyle, deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum, vefat edenlerin yakınlarına ve yüce milletimize sabır diliyorum, Allah böyle bir felaketi tekrar milletimize yaşatmasın diyorum. Deprem sonrasında arama kurtarma çalışmalarında görev yapan bütün kamu kuruluşlarımıza, belediyelerimize ve vatandaşlarımıza da üstün cesaret ve gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Türk milleti bu gibi felaketlerde nasıl birlik ve beraberlik içinde olduğunu bir daha göstermiştir ki Allah bütün milletimizden razı olsun.
Sayın milletvekilleri, Allah tekrar yaşatmasın diye dua ediyorum ancak Cenab-ı Allah bizlere pek çok ayetikerimede tevekkül etmeyi emrediyor yani "Önce işinizi doğru bir şekilde hazırlayın, doğru bir şekilde karara bağlayın, sonra Allah'a güvenin." diyor. "Biz deprem konusunda işlerimizi doğru yaptık mı?" sorusunu sormamız gerekiyor. Elâzığ depreminin hemen akabinde imarla alakalı bir teklifin Genel Kurula gelmesini güzel bir tevafuk olarak görüyorum; bu şekilde meselenin özünü tartışabilmeliyiz diye düşünüyor ve bu şekilde konuşmak istiyorum.
Kıymetli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız, haklı ya da haksız kendilerine yapılan eleştirilere "Depremi durdurma şansımız var mı?" diye cevap verdi. Ben kendisinden "Eksiklerimiz ne ise tamamlayacağız." minvalinde bir cevap beklerdim. Kendisine ve bir Cumhurbaşkanına da yakışan oydu.
Yüce Allah, Casiye suresinde "Göklerdeki ve yerdeki, yer altındaki her şeyi kendi katından sizin buyruğunuza verendir." buyuruyor. "Elbette bunda düşünen bir toplum için deliller vardır." diye buyuruyor. Demek ki yüce Allah "Depremi durdurma şansımız yok." demek yerine bizim buyruğumuza verilenleri doğru bir şekilde kullanmak ve değiştirmek için gayret göstermemizi emrediyor.
Evet, depremi durdurma şansımız yok ama depremin etkilerini en aza indirme şansımız var. Japonya'da, bizim Elâzığ'da yaşadığımız büyüklüklerdeki depremler sürekli olmaktadır ancak can kayıpları da binalardaki hasarlar da minimumda kalmaktadır. Peki neden? Çünkü hem binalar depreme dayanıklı yapılmaktadır hem de yapılan binaların denetimleri doğru şekilde yürütülmektedir.
Bakın, 1999'da ülkemiz 2 büyük deprem yaşadı; hem de bugünkü gibi 80-90 değil tam 112 bin binanın yıkıldığı, 17.480 canımızın toprağa verildiği bir depremdi. O dönemin Bayındırlık ve İskân Bakanı, bugün partimizin teşkilat başkanı ve Ankara Milletvekili olan Sayın Koray Aydın'dı. Biraz önce konuşan AK PARTİ'li konuşmacı kardeşime sormak isterim: Bilmiyorum, o zaman kaç yaşındaydınız. 1999 depremi, devletin sözünü tuttuğu, sözünü yerine getirdiği bir milattır O zamanki MHP'li Bayındırlık Bakanı Sayın Koray Aydın, daha depremin olduğunun üzerinden saat geçmemişti ki gün ışımadan deprem bölgesinde bulunmuş, depremzedelerin arasında bulunmuş ve kırk beş gün içinde geçici konutlar tamamlanmış ve kışın çetin şartlarında oradaki insanımız sıcacık evlerin içerisine girmiştir.
"Üç gün ulaşılamayan bakan" sözünü şiddetle reddediyoruz. Bazen insan söylerken bundan, ne söylediğinden utanır, yüzü kızarır. Hani demagoji yaparak, gerçeği altüst ederek gerçeğe ulaşmak çok zordur. Ben Necip Fazıl Kısakürek'in bir sözünü hatırlatmak isterim: "Demagog, iyi bilen, nasıl avlanır gafil/ Hakikati bayıltıp ırzına geçen sefil." Bu, herhâlde arkadaşımızı çok iyi tarif ediyor.
Sayın Bakan depremin hemen ardından Japon hükûmetiyle temasa geçmiş, yıkımı engelleyecek projeler ve çalışmalar için hem istişare etmiş hem de anlaşmalar imzalamıştı. Asrın felaketini asrın Türk mucizesine çeviren o politikalar ülkemizde pek çok şeyin olumlu yönde gelişmesine yol açmıştı. Yirmi yıl sonra bugün hâlen aynı şeyleri konuşuyoruz. Bu yirmi yılın on yedi yılını AK PARTİ iktidarlarıyla geçirdiğimiz için ben, AK PARTİ'li arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: On yedi yıldır bu işi tam manasıyla başaramadıysanız biz İYİ PARTİ olarak bu işe katkı sağlamaya hazırız. Eminim ki talep olduğu takdirde, biraz önce insafsızca eleştirdiğiniz Sayın Koray Aydın 1999'daki tecrübelerini seve seve sizlere aktaracaktır.
Kıymetli milletvekilleri, yanlış politikalara İstanbul'dan bir örnek vermek istiyorum. Silivri'de yaşanan 5,8'lik depremin ardından 29 okul ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşaya bağlı fakültelerin boşaltılması kararı alınmıştı. Biraz araştırdığımızda bu kamu binalarının deprem performans analizlerinin zamanında yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Peki, neden yapılmamıştı? Zaten yapılsaydı bu binalar deprem olmadan çok önce boşaltılır ya da yıkılırdı ama maalesef insan hayatını tehdit eden bu ihmaller sürekli yapılmıştır. AK PARTİ iktidarları döneminde "imar eşittir rant, rant eşittir kâr" mantığıyla yandaş müteahhitlere bir sürü iş verilmiş, çoğu denetimsiz olarak ve deprem yönetmeliğine uygun olmadan maalesef tamamlanmıştır. İmar aflarıyla, imar barışlarıyla pek çok uygunsuz bina yıkılmaktan şimdilik kurtulmuştur. Peki, yarın yaşanacak bir deprem bunları yıkarsa ne olacaktır? Belediyenin yıkmadığı, imara uygun olmayan yapıları deprem yıkar, deprem ise maalesef can alarak yıkar.
Burada siyasi parti farkı gözetmeden kurumlara ve belediyelere seslenmek istiyorum: Deprem yönetmeliklerine uygun olmadan yapılmış binalara ruhsat vermeyiniz. Bu gibi binaları yıkmaktan çekinmeyiniz. Deprem performans analizlerini aksatmayınız. Eğer bunları yapmazsanız sadece görevi kötüye kullanmış olmazsınız, açıkça bir cinayetin faili olursunuz. Allah katında da vicdanen büyük bir sorumluluğun altına girmiş olursunuz. Aynı şekilde, müteahhitler de bir binanın yapımının sadece kâr odaklı olmadığını, hem insan hayatını hem de medeniyetimizi etkileyen bir mesele olduğunu idrak etmelidirler. Unutmasınlar ki kentlere ruhunu kazandıran yapılar insana önem veren projelerle başlar.
Değerli milletvekilleri, imar yasaları sonuçları itibarıyla onlarca ve hatta yüzlerce yıl mevcudiyetini koruyacak yapıları ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda, sürekli değişikliklere, sürekli tadilatlara uğraması doğru değildir. Plan bir bütündür, şehir ise bu plan bağlamında bir medeniyet ortaya çıkarmaktadır. Onun için, yamalı bohça gibi sürekli değişen bir imar kanunu memlekete hiç bir fayda getirmeyecektir. Görüştüğümüz teklif de bohçaya yeni bir yama yapmaktan öteye gitmeyecek ve hatta yeni söküklerin oluşmasına yol açacaktır.
Teklifin 2 ve 18'inci maddelerinde belediyelerin bazı yetkilerinin TOKİ'ye devri vardır. Gecekondu Kanunu'ndaki yetkiler de TOKİ'ye devredilmektedir. Mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığına ait olan ve belediyelere devredilmiş olan arazilerin TOKİ'ye devri son derece yanlış bir uygulamadır. Danıştay kararlarında "Belediyelere verilmiş haklar kanuni bir düzenlemeyle belediyelerden geri alınmaz." denilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Oral, tamamlayın.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Teşekkür ederim.
İktidar her düzenlemede belediyelerden irili ufaklı yetkilerini alıp merkezî yönetime devrediyor. Bunun sebebi sizce nedir değerli arkadaşlar? İnsan düşünmeden edemiyor. Yoksa 31 Martta büyük şehirlerde Millet İttifakı'nın kazandığı başarı mı sizi rahatsız ediyor? Millet iradesini cezalandırmak için milletin sizlere verdiği yasama yetkisini mi kullanmak istiyorsunuz? Eğer böyle bir niyetiniz varsa acilen bu işten vazgeçin çünkü Türk milleti asla iradesine gem vurulmasına izin vermeyecektir.
Kıymetli milletvekilleri, teklifin 5'inci maddesinde imar davalarına ivedi yargılama usulü getirilmektedir. Bu davalar genel olarak pek çok bilirkişi raporunun değerlendirildiği yoğun davalardır. Böyle bir süreçte ivedi yargılama usulünü uygulamak büyük hak kayıplarına ve hatalara yol açabilecektir. Özellikle kamulaştırmasız el atmalarda açılacak davaların hızlı bir şekilde görülmesi kamu adına ciddi kayıplara yol açabilecektir. Bu düzenlemenin Kanal İstanbul tartışmalarının hemen üstüne gelmesi ise çok manidardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Teşekkür ederim.
Kanal İstanbul'a karşı açılacak davaların seri bir şekilde karara bağlanması ve mahkemeler üzerinde siyasi baskı kurulması su götürmez bir gerçektir.
Sayın milletvekilleri, bu bağlamda bu teklif bir yerden yaparken diğer yerden yıkan bir tekliftir. Türkiye'nin ihtiyacı olan ise baştan sona bilimsel şekilde ele alınmış bir İmar Kanunu ve imar ahlakı ortaya koyacak bir eğitimden geçecek diyoruz.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)