| Konu: | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 49 |
| Tarih: | 29.01.2020 |
CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.
Bu yakında Elâzığ ve Malatya'da meydana gelen depremden dolayı hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Önce Silivri, sonra Manisa, şimdi Elâzığ derken, aslında doğa bizi uyarıyor. Tam da böylesi bir zamanda, önümüzde, her ne kadar adı Coğrafi Bilgi Sistemleri Hakkında Kanun Teklifi olsa da esasında tamamı imar değişikliğine dayanan bir kanun teklifi duruyor. Bu kanun teklifiyle birlikte Gecekondu Kanunu'nda, Kıyı Kanunu'nda ve İmar Kanunu'nda önemli değişiklikler yapılıyor.
Şimdi, bunlardan bazılarında, özellikle İmar Kanunu'nda yapılan bazı değişiklikler önemli olmakla birlikte eleştiriye muhtaçtır diye düşünüyorum. Bu kanun teklifiyle birlikte özellikle toplumun hassasiyet gösterdiği bir konuda yani parsel bazında nüfusu, yapı yoğunluğunu, kat adedini ve bina yüksekliğini artıran imar plan değişikliği bundan sonra yapılamayacak, plan değişiklikleri parsel bazında değil ada bazında yapılacak. "Yükseklik serbest" ifadesi kaldırılacak, tüm binaların yükseklikleri sınırlandırılarak belirlenecek. Aslında bu, önemli bir değişiklik olmakla birlikte, aynı zamanda bir de itiraftır değerli arkadaşlar; on yedi yıl boyunca yaptığımız eleştirilerin ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Geç kalınmış bir adımdır ama bu gecikmenin esas sebebi, rant odaklarının iktidar üzerindeki vesayetidir. Bu değişiklik, on yedi yıl içerisinde, on yedi yıl gibi uzun bir sürede istenildiği zaman yapılabilirdi. Şimdi, biz bunu söylediğimizde iktidar cephesinden haklı bir eleştiri geliyor, deniliyor ki: "Bizden önce yani on yedi yıl önce, AKP iktidarından önce parsel bazında değişiklik yapılmıyor muydu?" Doğru, sizden önce de bu değişiklikler yapılıyordu ama siz iktidara gelirken "Biz yasaklarla, yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele edeceğiz." dediniz ve on yedi yıl boyunca her zaman Mecliste sayısal çoğunluğa sahiptiniz yani istediğiniz zaman bu yasayı değiştirip parsel bazında imar değişikliğini istediğiniz zaman başarabilirdiniz.
Yalnız, bununla birlikte, bu on yedi yıl içerisinde bizler de parsel bazında imar değişikliği yapmayalım, imar planı değişikliğiyle kimseye rant sağlamayalım, kıyılarımız, ormanlarımız, şehirlerimiz birer rant alanına dönüşüp talan edilmesin diye bu Meclis çatısı altında çok mücadele verdik. 1999 depreminin acı deneyiminden sonra, her fırsatta, Türkiye'nin bir deprem kuşağında yer aldığını, bu sebeple kentlerimizi acilen yenilememiz gerektiğini, dönüştürmemiz gerektiğini ve depreme hazır olmamız gerektiğini defalarca ifade ettik, ifade etmeye de devam ediyoruz. Bunun için kapsamlı ve köklü bir imar değişikliğiyle birlikte planlama, uygulama ve yapım süreçlerinin rant üzerinden değil, bilim ve akıl üzerinden yeniden organize edilmesi gerektiğini defalarca anlattık. Bu süreçlerin şeffaf, katılımcı ve sürdürülebilir olması gerektiğini de ayrıca ifade ettik. Yerel yönetimlerin elindeki planlama yetkisinin, rant çevrelerinin isteği ve arzusu doğrultusunda, kimi zaman büyükşehirler eliyle, kimi zaman Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle, kimi zaman TOKİ eliyle, kimi zaman Kültür ve Turizm Bakanlığı eliyle değiştirilmemesi gerektiğini belki bu kürsülerden binlerce defa söyledik. Parça parça yapılan kanun değişikliklerinin, imar aflarının sorunu çözmeyeceğini; aksine, değiştireceğini ifade ettik. Şimdi, bugünkü tabloya baktığımızda, ne kadar haklı olduğumuzu bir kez daha görebiliyoruz.
Bakın, 2018 yılında, aslında kamuoyuna da mal olmuş, TOKİ'nin uzmanları tarafından yapılmış, hazırlanmış bir rapor var. Bu rapor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Bakanlık eliyle yapılan ayrıcalıklı imar planı değişiklikleriyle kimlere rant sağlandığını ve kentin nasıl yok edildiğini ortaya koyuyor. Sadece 76 mega projeyle İstanbul'da toplam 12 milyon 400 bin metrekareden fazla inşaat yapılmış. Bu inşaatlardan tam olarak 240 milyar lira haksız kazanç elde edilmiş değerli arkadaşlar. Bunlardan bazılarını biliyorsunuz, bazılarını tekrar etmekte yarar olduğunu düşünüyorum: Torun Center; Torun Center'ın 87 bin metrekare inşaat hakkı varmış, 342 bin metrekareye çıkmış. Kadıköy'de yapılan Four Winds'e ait yapıda 40 bin metrekare inşaat alanı varmış, 150 bin metrekareye çıkmış. Diamond of İstanbul'da 63 bin metrekare inşaat alanı, 170 bin metrekareye çıkmış. Devamında, Maslak 1453 Projesi'nde yani Ağaoğlu'na ait projede 489 bin metrekare inşaat alanı, 1 milyon 684 bin metrekareye çıkmış değerli arkadaşlar. Devamında, Kadir Topbaş'ın damadının da ortak olduğu bir projede 84 bin metrekare olan inşaat alanı, 280 bin metrekareye çıkmış. Yani İstanbul'da rant paylaşımı olanca hızıyla devam etmiş.
Sadece İstanbul'da mı devam etmiş değerli arkadaşlar? Bakın, bir Anadolu kenti Kastamonu'dan örnek vereyim. Burası Kastamonu merkez Kuzeykent'e ait 1314 ada, 1 no.lu parsel. 18 uygulamasından elde edilmiş bir parkı görüyorsunuz ve bu park alanı imar planı değişikliğiyle, yasaya aykırı bir şekilde ticari alana değiştirilmiş, satılmış, ihale edilmiş, rant elde edilmiş. Ne diyor 18 uygulaması Sayın Başkanım? Diyor ki: "18 uygulamasıyla elde edilen yeşil alanlar, otoparklar, amacı dışında kullanılamaz." Ama amacı dışında kullanılmış değerli arkadaşlar. Aslında Türkiye'nin birçok yerinde bunun gibi binlerce örnek gösterilebilir.
Şimdi bu kanunla birlikte diyorsunuz ki: Parsel bazında imar planı değişikliğini yasaklayalım, ada bazında imar planı değişikliği yapalım. Peki, madde bu kadar masumken ben maddeye baktığımda uygulamada çıkacak sorunları buradan görebiliyorum değerli arkadaşlar. Maddede diyor ki: "Ada bazında yani o adanın içerisindeki hak sahipleri eğer talep ederse ada bazında imar değişikliği yapalım. Bir şartım var, o şartım da bu yaptığım imar planı değişikliğiyle ortaya çıkacak değer artışının tamamını bana vereceksin." Orada da bir haksızlık var ama işte "Bir kısmını belediyeye, bir kısmını genel bütçeye vereceksin, aslan payını genel bütçeye vereceksin." diyor ama esas tehlikeli olan madde şu arkadaşlar: "Vatandaşların talepleri doğrultusunda yapılan değişiklikten para alacaksın." Peki, bu değişikliği bakanlık yaparsa, peki, bu değişikliği belediye eliyle yaparsan değer artış bedelini kim ödeyecek? Şimdi düşünün, vatandaş birbirini ikna etmek yerine, gelip bir bakanı, bir belediye başkanını ikna edebilir mi? Bunun sayısız örneği var. Şimdi bu örnekler ortada dururken bu kanunla birlikte önümüzdeki süreci planlayacağız ama bugüne kadar elde edilen rantlarla ilgili ne diyeceğiz? Atı alan Üsküdar'ı geçti mi diyeceğiz değerli arkadaşlar?
Ayrıca, bu kanunla birlikte parsel bazında değişiklik yapma yetkisi belediyelerde yasaklanıyor ama diğer kamu kuruluşlarında yani belediyeyle aşılamayan yerlerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla, TOKİ'yle aşılan yerlerde parsel bazında imar değişikliğiyle ilgili bir kısıtlama getiriliyor mu? Getirilmiyor. Bu ne demektir? Eski hamam eski tas. Adamını bulan, yolunu bulan para ödemeyecek; yolunu bulamayan, adamını bulamayan rant vergisi ödeyecek değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, bir diğer konu da imar planı yapım aşamasında, arsa ve arazi düzenlemesi yapım aşamasında yargılamanın kısaltılmasıyla ilgili bir madde var. Evet, yargılama çok uzun sürüyor ama ivedi yargılama usulüyle eğer bu davalar görülmeye devam ederse birincisi, bir üst makama başvuru yolunu kapatacağız; ayrıca, yürütmenin durdurulması hakkında yapılacak itirazların da önünü tıkayacağız yani aslında yargılamayı ivedi yapalım derken başka hak kayıplarına da sebebiyet vereceğiz.
Dahası var değerli arkadaşlar, arkadaşlarım şüphesiz bahsedecek ama: Burada Kıyı Kanunu'yla ilgili bir düzenleme var. Kıyı Kanunu'yla ilgili düzenlemenin son maddesine "millet bahçeleri" ifadesi eklenmiş yani bu "millet bahçesi"yle ilgili ısrarın ne olduğunu anlamak gerçekten mümkün değil. Millet bahçeleri görünen o ki aslında, yeşil alanlar yaratmak değil, iktidarın siyasi ve ideolojik tercihinin kent merkezlerine uygulanmasından başka bir şey değil.
Az önce sorulan sorulardan birine Başkanım şöyle bir cevap verdi, "Biz bunu yönetmelikte düzenledik." dedi ama yönetmelikte atıf yapılan millet bahçeleri uygulama rehberi henüz çıkmadı. Yani millet bahçelerinin neye dönüşeceğini hiçbirimiz bilmiyoruz.
Ayrıca, ilginç bir madde daha var: Anayasa Mahkemesinin iptal kararı olmasına rağmen, Ahlat'ta yapılacak yani bir belediye başkanının Cumhurbaşkanına yaranmak için verdiği söz üzerine yapılacak Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili bu kanunda biz, aslında yapılmış bir inşaata kılıf uyduruyoruz değerli arkadaşlar. Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu kararı arkadan dolaşıyoruz, inşaata göre kanun çıkarıyoruz değerli arkadaşlar. Bunun sonu yok.
Konuşmamı da fazla uzatmak istemiyorum, ben buradan şunu söylemek istiyorum: Bu Meclisin işi, deprem olduktan sonra Allah'tan rahmet dilemek olmamalı değerli arkadaşlar; aynı zamanda, bu Meclisin işi, Türkiye genelinde kente karşı işlenen suçları, imar vurgunlarını araştırmak olmalı. Bugünden sonrasını planlamak ne kadar önemliyse bugüne kadar imar planları değişikleriyle yapılan vurgunların da hesabını sormak bir o kadar önemlidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Baltacı.
HASAN BALTACI (Devamla) - Eğer yapılan iş yapanın yanına kâr kalacaksa adalet bunun neresinde değerli arkadaşlar?
Son olarak şunu söylüyorum: İnsanlarımız doğal gaz faturasını ödeyemediği için doğal gazla ısınan evine soba alırken bu saray konusunda ısrar etmek, bu ülkede depremzedeler çadırda yaşarken saray konusunda ısrar etmek gerçekten akıl dışı değerli arkadaşlar.
Ben samimiyetle iktidar partisini ve ortağını uyarıyorum, diyorum ki: Tarihin çöplüğü saray inşa edenlerle dolu değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Giderayak tarihin çöplüğüne kendinizi de yazdırmayın diyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)