| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 30.01.2020 |
HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, cezaevlerindeki durum gerçekten artık dayanılmaz bir noktaya gelmiş durumda. Bu vesileyle, demokrasi mücadelesi veren başta Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ olmak üzere tüm siyasi tutsakları buradan saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı yerlerden biri kuşkusuz hapishanelerdir. Bugün cezaevlerinde en temel insani gereksinimler dahi görmezden geliniyor, karşılanmıyor. Cezaevlerinde uygulanan tecrit işkenceye varan boyutlardadır ve işkence iddiaları cezaevlerinde neredeyse her gün rutin haber hâline gelmiştir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 5'inci maddesi ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 7'nci maddesi, hiç kimsenin işkence veya diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya cezaya maruz bırakılmayacağını içermektedir. Oysa bugün cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, 12 Eylül sürecinde tutuklulara yönelik sistematik işkenceleri aşmış görünmektedir. Türkiye hapishaneleri, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin yapıldığı birer işkence mekânları hâline dönüşmüştür. Sivil toplum örgütlerinin ihlalleri tespit edip defalarca rapor hazırlamasına ve bu ihlalleri kamuoyuyla paylaşmasına rağmen hapishanelerin bu gerçekliği ne yazık ki değişmemiştir. Türkiye hapishanelerinde başta yaşam hakkı ihlali olmak üzere sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolasyon, aile görüşlerinin engellenmesi, haberleşme haklarının engellenmesi, disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlalleri yaşanmaktadır. Hasta tutsaklar ölüme terk edilmiş, cezaevleri âdeta Guantanamo kamplarını andırmaktadır. Mahpusa tecrit öyle bir noktadadır ki havalandırma alanının üzeri tel kafeslerle kapatılmıştır yani iktidar, bir parça gökyüzünü bile mahpuslara çok görmektedir.
Cezaevlerindeki saldırılar sistematik bir şekilde sürmekte, saldırılar âdeta bir cezaevi rutini şeklinde işlemektedir. Tüm cezaevlerinde askerî nizamda sayım, tekmil dayatması insanlık dışı muamelenin boyutunu gözler önüne sermektedir. 12 Eylülde bile siyasi mahpusların yaşamları pahasına kabul etmedikleri ayakta sayım ve tekmil uygulaması insanlık onurunu hiçe sayan, kişiliği örseleyen bir işkence yöntemidir. Cezaevi idareleri keyfî olarak mektup yasağı, telefon yasağı, görüş yasağı, kitap, dergi yasağı getirerek, hücre cezası, para cezası gibi cezalar vererek, o hapishane senin bu hapishane benim sürgün ederek mahpusları sindirmeye çalışmaktadır.
Hâl böyle olunca hapishanede sağlıklı kalmak da mümkün olmuyor, var olan hastalıklar hızla ilerliyor, iyileşmiş hastalıklar yeniden nüksediyor, eğer hiç yoksa bile yeni hastalıklar ortaya çıkıyor ve bir zaman sonra mahpuslar hayatını idame ettiremez hâle geliyor. Tedavi olmak istediklerinde ring aracı, kelepçe dayatılıyor, kabul etmezlerse hasta tutsaklar ölüme terk ediliyor. Hasta mahpuslar dilekçelerle, avukatları aracılığıyla Adli Tıp Kurumunun kapısını onlarca kez çalıyorlar ama burada da maalesef, hasta mahpusların tedavisini engelleyecek raporlar düzenleniyor, ezkaza olumlu bir rapor düzenlense de bu raporların gereği yerine getirilmiyor.
Değerli milletvekilleri, elimizdeki kısıtlı verilere göre cezaevlerinde 457'si ağır hasta olmak üzere 1.334 hasta tutsak var ve hasta tutsakların tedavi edilmemesinin sonucunda -sivil toplum kuruluşlarının verilerine göre- 2019 yılında 50'ye yakın hasta tutsak yaşamını yitirmiştir. Siyasi iktidar, hasta tutsakların cezaevlerinde yaşamını yitirmesini "Takdiriilahi." şeklinde açıklayarak aslında bakış açısını göstermektedir. Bu ölümlerin adı açıkça cinayettir. Bu cinayetlerin failleri de sorumluları da onların tedavi hakkını engelleyen siyasi iktidarın ta kendisidir.
Değerli arkadaşlar, örneğin Afyon Cezaevinde mahpuslar kendilerine dayatılan çıplak aramayı kabul etmedikleri için, yarım saat boyunca hakaret, tehdit, kaba dayak, falaka gibi yöntemlerle işkenceye maruz bırakılmıştır. Yine, Tarsus Cezaevinde on beş gündür sıcak su akmıyor. Tüm Türkiye cezaevleri aynı durumdadır. Gaziantep L Tipi aynı durumdadır, Türkoğlu aynı durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın Sayın Toğrul.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Tamamlayacağım Sayın Başkan.
Patnos Cezaevi ise açıldığı günden bugüne su sıkıntısıyla gündeme geliyor, suyun içine lağım suyu karıştığı ifade ediliyor. Bugüne kadar sadece Patnos'ta 2 hasta tutsak yaşamını yitirmiştir.
Türkiye cezaevleri bugün ölüm merkezleri hâline gelmiş durumdadır. Aslında cezaevlerinin tüm sorunlarının sebebi tabii ki mutlak tecrittir. İmralı Cezaevinden başlayıp tüm cezaevlerinde sistematik hâle getirilen tecrit, bugün Türkiye'de bütün alanlara yayılmış durumdadır. Siyasi tutsaklar için Türkiye infaz hukuku uygulamakta, onlar neredeyse intikamvari şekilde, âdeta ceza mantığıyla işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmaktadırlar. Bu uygulamalar insanlığa karşı suç niteliğindedir. Daha önce Eş Genel Başkanımız ve Diyarbakır Belediye Eş Başkanımız Sayın Gültan Kışanak'ın bir yazısı çıktı. Kandıra Cezaevinde kitapların nasıl yasaklandığını anlatan bir yazıydı. Yazıya göre ise cezaevi idaresi tarafından önce kitap yasağı konuluyor; tutsaklar infaz müdürlüğüne, infaz hâkimliğine başvuruyor ve infaz hâkimliği olumlu karar veriyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Toğrul, sözlerinizi bağlayın lütfen.
MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Ama ne yazık ki Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılıyor. Olumlu rapor bildiren savcı ne hikmetse o arada izne ayrılıyor, yerine gelen savcı yasağın devam ettirilmesi yönünde görüş bildiriyor ve nihayetinde 1. Ağır Ceza Mahkemesi kitap yasağını onaylıyor. Aslında bu bile Türkiye'de hukukun nasıl işlediğinin somut olarak bir göstergesi. Cezaevleri meselesini bir an önce önümüze koyup gerçekten bununla ilgili gerekli çalışmaları başlatmalıyız. Bu önergeye bundan dolayı desteğinizi istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)