| Konu: | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 30.01.2020 |
DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2'nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Elâzığ ve Malatya'da meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar dileyerek sözlerime başlıyorum.
Değerli milletvekilleri, düzenlenen bu maddeyle 5609 sayılı Kanun ile 775 sayılı Kanun hükümleri arasındaki çakışmaların kaldırılması amaçlandığı söylense de yapılan bu düzenlemelerin yerel yönetimler ile TOKİ arasındaki yetki karmaşasını ortadan kaldırmak gerekçesiyle yapıldığı belirtilse de asıl amacın yerel yönetimlerin yetkilerini TOKİ'ye devretmek olduğu gayet açıktır. Bu düzenlemeler göstermektedir ki belediyelerin yetki alanları sınırlandırılarak yetkileri merkezî yönetime devredilmektedir. Ne yazıktır ki AKP, 31 Mart ve 23 Haziranda sandıktan çıkan sonucu doğru okuyamamış, milletin iradesine saygı göstermeyip milletin iradesini gasbetmek için bu gibi yöntemlere başvurmaya başlamıştır.
Değerli milletvekilleri, AKP tarafından 2013 yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanun'la büyükşehir belediye sayısı 30'a yükseltilmiştir. İktidar, merkeziyetçiliği azaltacağını, yerinden yönetimleri güçlendireceğini söylemiş, köylere ve şehrin her köşesine daha hızlı, daha kaliteli hizmet götüreceğini belirterek köyleri dahi mahalle yapıp büyükşehre bağlamış, seçimlerde de başarı elde etmişti. Nasıl ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkemizi uçuracağı söylenerek sistem değişikliği yapıldıysa o dönemde de bu düzenlemelerin mahallî idareleri uçuracağı, daha iyi hizmetler verileceği söylenerek büyükşehir belediyelerinin yetkileri artırılmıştı. Bugün ise belediyeleri kaybettikleri için tam tersi hareket ederek yerel yönetimlerin elindeki yetkileri merkeze almayı hedeflemektedir. AKP, bu zihniyetle hareket ettiği sürece, nasıl ki belediyeleri kaybettiyse iktidarı da kaybedecektir.
Değerli milletvekilleri, AKP, iktidarda bulunduğu on yedi yıl boyunca imar rantlarını yandaş müteahhitlere, kişi ve gruplara dağıtmıştır; dağıtılan bu rantlarla kendi yandaş şirketlerini oluşturmuştur. Şimdi soruyorum: Kamuoyunda "AKP'nin imtiyazlı beşlisi" diye bilinen bu şirketlerin rantı kesilecek diye mi bu değişiklikler yapılmaktadır, yoksa muhalefete geçen belediyeler hizmet üretemesin diye mi bu değişiklikler yapılmaktadır?
Değerli milletvekilleri, AKP, imar kanunlarında ve yönetmeliklerinde defalarca değişiklik yaparak, şehirlerin görünümünü bozan, yapı yoğunluğunu artıran ve altyapısız yapılaşmanın maalesef ki önünü açmıştır. AKP'li belediyelerce pek çok yeşil alan imar değişiklikleriyle önce sanal parklara dönüştürülmüş, sonra da bu parkların üzerine AVM'ler ve gökdelenler inşa edilmiştir. Günümüze gelindiğinde ise Sayın Cumhurbaşkanı kendi iktidarları döneminde şehirlerimize ihanet ettiklerini açıkça söylemektedir. Şimdi ise son yıllardaki imar rantının en büyüğü olan Kanal İstanbul Projesi'yle karşı karşıyayız. Kanal İstanbul'un planlandığı bölgede Katarlıların, aile mensuplarının ve yandaş müteahhitlerin yoğun bir şekilde arsa aldıkları kamuoyunca bilinmektedir. Bu ülkenin toprakları kimseye peşkeş çekilemeyecek kadar kutsaldır; her köşesinde aziz şehitlerimizin kanı, her metrekaresinde öksüzün, yetimin hakkı vardır.
Değerli milletvekilleri, imar değişikliklerinde yandaşlara rant sağlamak uğruna ülkemizdeki deprem gerçeği planlamalarda ve uygulamalarda yok sayılmaktadır. Yok sayılan bu gerçek ancak yeni bir deprem meydana geldiğinde yetkililerin aklına gelmektedir. Üniversiteler, bilim çevreleri ve meslek odaları depremle ilgili yıllardır çalışma yapmakta, depremin oluşturduğu sorunları ve çözüm yollarını dile getirmektedir. Maalesef ki iktidarın kaderci yaklaşımı, siyasi istismarı, rant kaygısı ve sorumluluğu bir türlü üstüne almaması nedeniyle gerekli adımlar bir türlü atılamamaktadır.
İktidar, belediyeler muhalefete geçti diye belediyelerin yetkilerini TOKİ'ye aktarmakla uğraşmak yerine bir an önce kentleri deprem gerçeğine uygun hâle getirmek için çalışmalar yapmalıdır. Unutulmamalıdır ki deprem öldürmez, ihmal öldürür.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)