GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:51
Tarih:04.02.2020

AHMET KAYA (Trabzon) - Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyor, tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, İmar Kanunu'nda düzenlemeler yapan bir kanun teklifini görüşüyoruz ama içinde, yayla evleri yıkılan insanlarımıza ve imar barışı mağduru insanlarımıza çare olacak hiçbir madde yok. Niye yok? İmar barışıyla yaratılan mağduriyetleri, tapulu arazilerine yaptıkları evleri yıkılan insanlarımızı daha ne kadar görmezden, ne kadar duymazdan geleceğiz? Çaykara'mızın, Uzungöl'ün ve yaylalarımızın huzurunu bozan, insanlarımıza büyük mağduriyetler yaşatan ve "Doğayı koruyoruz." algısıyla yapılan yıkımlara dikkatinizi çekmek istiyorum. Amaç doğayı korumaksa bu mücadelede en önde biz oluruz, bunu herkes biliyor.

Değerli milletvekilleri, yaylacılık Karadeniz Bölgemizin kadim kültürlerinden biridir. Yaylacılarımız ilkbahar sonundan itibaren hayvanlarını yaylalara çıkarmaya başlarlar ve yaz sonuna kadar burada kalırlar. Yürürlükte olan 4342 sayılı Mera Kanunu'nun 20'nci maddesi "Yaylalarda ev, ahır ve benzeri inşaatlar yapılamaz." diyor. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün: Yaylacısınız, beş altı ay yaylada kalacaksınız ama burada ne sizin ne de hayvanlarınızın kalabileceği bir yeriniz yok. Ne yaparsınız? Hayvanlarınız ve kendiniz için korunaklı bir yer yaparsınız değil mi? İşte, yaylacılarımız da bunu yapmış. Bazıları da atadan, dededen kalan eski evlerini tamiratla yenilemişler. Sonra ne mi olmuş? Yaylacısın-değilsin hiç bakılmadan, sabah vakti, TOMA'larla, iş makineleriyle bu insanların kapılarına dayandılar; zulme dönüşen uygulamalarla evlerini başlarına yıktılar.

Yaylalar elbette işgal edilmesin; o güzellikleri korumak, geleceğe taşımak hepimizin asli görevi ama yaylacılık yapan, tereyağı, peynir üreten, geçimini hayvancılıkla sağlayan insanlarımız da mağdur edilmesin. Yaylacılara otlak ve mera alanı dışında kalan alanlarda yer gösterilsin. Bedeli karşılığında ve belirli modelde ahşap veya taş ev yapabilme olanağı sağlansın. Tel çitler kaldırılsın, yaylalarımıza bir düzen, bir kural getirilsin. Yayla evleri sorununun çözümü için bir kanun teklifi hazırlıyoruz, umut ediyorum ki tüm partilerin katkısıyla bu sorunu çözeceğiz.

Değerli milletvekilleri, önemli bir konu da Çaykara ilçemizin mahallelerinde yapılan yıkımlardır. Bazıları konuyu hiç araştırmadan oturdukları yerden yorum yapıyor ve evleri yıkılan bu insanlara "işgalci" tanımlaması yapabiliyor; "fırsatçı" diyenler, "doğa katili" diyenler oluyor. Bu insanlara hiç hak etmedikleri sözler söyleniyor, büyük haksızlıklar yapılıyor. Bunu nereden mi biliyoruz? Milletvekili arkadaşlarımızla birlikte Çaykara ilçemize gittik, konuyu yerinde inceledik. Kamuoyunda oluşturulan algının gerçeği yansıtmadığını, yıkımların doğayı korumakla, Uzungöl'ün silüetini düzeltmekle hiçbir ilgisinin olmadığını gördük. Yıkılacak yerlere eski haritalar üzerinden çok özensiz ve gelişigüzel bir çalışma sonucunda karar verildiğini ve yıkımlarda büyük haksızlıklar yapıldığını gördük. Uzungöl'e kilometrelerce uzaklıktaki Demirli Mahallesi'nde, Kuruköprü'de, Yaylaönü'nde ve Köseli'de evleri yıkılan ve büyük mağduriyetler yaşayan acılı insanlarımızla konuştuk. İşgalci olarak tanıtılan bu insanların hiç de işgalci olmadıklarını, hazine arazisinde değil, kendi tapulu arazilerinde yaptıkları evlerinin yıkıldığını gördük. Doğayı katletmekle suçlanan bu insanların bir ağacı kesmeyecek kadar bilinçli, doğal yaşam alanlarını gözleri gibi koruma konusunda kararlı olduklarını gördük. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan her yurttaş gibi anayasal hakları olan barınma ve konut edinme hakkını kullanmak isteyen bu insanlar, asırlık evlerini tamir etmek istemişler, "tescilli" demiş, dokundurmamışsınız. "Aile kalabalıklaştı, ev lazım." demişler, "İmar yok, yapamazsınız." demişsiniz. "İhtiyaçlarımızı dikkate alın; yerinde, gerçekçi ve uygulanabilir bir imar planı yapın." diye rica etmişler, yapmamışsınız. Peki, ne yapsın bu insanlar? Karınca değiller ki toprağın altında yaşasınlar.

AK PARTİ'li arkadaşlar, bugün, Çaykara'da, Uzungöl'de ve yaylalarımızda yaşanan mağduriyetlerin en büyük sorumlusu sizsiniz çünkü Uzungöl'de on sekiz yıldır imar planı yapmadınız. Millet, inşaatlarını yaparken uyarmadınız hatta "Siz yapın, kimse yıkamaz." diyerek cesaretlendirdiniz. Milletten milyonları toplayıp Yapı Kayıt Belgesi verdiniz. Buralarda yaşayan insanların konut ihtiyaçlarını karşılayacak hiçbir tedbiri almadınız. Sonra da tüm kabahati bu insanlara yükleyerek beşikteki bebeklerini beşikten alarak acımasızca evlerini ve hayallerini yıktınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın, buyurun.

AHMET KAYA (Devamla) - Ve en acısı, "Çoluğunuzla çocuğunuzla bu kış kıyamette nerede yaşayacaksınız?" diye sormadınız. Çaykara'da, Uzungöl'de yuvalarını yıktığınız; Düzköy'de, Köprübaşı'nda, Şalpazarı'nda, Maçka'da, Sürmene'de yayla evlerini yıktığınız bu insanlar işgalci değildi, terörist hiç değildi ama siz bu insanlara bu muameleyi yaptınız, zulmettiniz. Gelin, artık bu zulmü hep birlikte durduralım; milletin ahını, bedduasını daha fazla almayın diyorum. Bu mağduriyetleri hep birlikte çözelim ve Çaykara'mıza, Uzungöl'ümüze ve yaylalarımıza huzuru getirelim diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)