GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:51
Tarih:04.02.2020

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Bu maddeyle 3194 sayılı Kanun'un 18'inci maddesine 21'inci fıkradan sonra gelmek üzere yeni bir fıkra eklenmiştir. Bu fıkrada "18'inci madde kapsamında yapılmış olan imar uygulamalarının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle çeşitli sebepler yüzünden kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay mercisince tespiti hâlinde öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakatı alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun yer tahsis edilir veya anlaşma olmaması hâlinde hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenlenme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonra taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değeri ödenir." denmektedir. İmar Kanunu'nun 18'inci maddesine göre, uygulama yapılan alanlarda, mal sahipleri, imar uygulaması yapan belediye ya da valilikçe otuz gün süreyle ilan edilen dağıtım cetveline itiraz edebilirler. İtirazına ret cevabı alan mal sahibi idare mahkemesine işlemin iptali için dava açmaktadır. İdare mahkemeleri son yıllarda nedense kamu idarelerine karşı açılan davalarda yürütmeyi durdurma kararı vermekte pek istekli davranmamakta, davayı esastan incelemeye almaktadırlar. Böylece dava iki-üç yıl sürmekte ve hatta üst mahkemeye götürülme durumunda süre daha da uzamaktadır. Sonuç olarak yargı kararı mal sahibinin lehine sonuçlansa bile davacı mal sahibinin yerinin tahsil edilen kişilerce satılması, inşaat yapılması veya taahhüt altına sokulması nedeniyle karar uygulaması yapılamamakta ve mal sahibi mağdur olmaktadır. İşte bu ek fıkrayla bahsedilen mağduriyet telafi edilmeye çalışılsa da idarelerin yaptığı yanlış işlem nedeniyle mahkeme süreci içinde taşınmazını kullanamamaktan kaynaklanan gelir ve kazanç kaybı olmakta ancak bu kaybı ortadan kaldıracak bir tedbir önerilmemektedir. Ayrıca yargı sürecini kısaltmak mağduriyetlerin önlenmesi açısından önemlidir. Bu tür konuların da ivedi yargılama usulüne eklenmesi bir çözüm olabilir diye düşünmekteyim.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta Elâzığ ve Malatya'da derin yaralar bırakan depremde hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza Allah'tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Acıları bizim acımızdır. Türk milleti, tümüyle, bu afette de birlik ve beraberliğin ne demek olduğunu bir defa daha göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, yaşanan deprem felaketiyle ilgili hemen her şey konuşuldu, bilimsel görüşler anlatıldı, burada da birçok milletvekili arkadaşımız konuyla ilgili görüşlerini belirttiler, o yüzden fazla bir şey söylemeyeceğim ama bazı konulardan bahsetmeden de geçemeyeceğim. Bilim ve teknolojinin geldiği seviye itibarıyla depremin ne olduğu ve ne olmadığı gün gibi aşikârken Yıldız Teknik Üniversitesi mensubu bir profesörün "Allah'ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım, az kaldı." diye bir açıklamada bulunması gerçekten ibret vericidir, bu paylaşıma görevi gereği cevap vermesi gereken Diyanetin de susması ayrıca düşündürücüdür.

Deprem, gerçekten bir imtihandır ama bu imtihan bilim, teknoloji ve mühendislik imtihanıdır; bunlara bağlı olarak mühendislik uygulamalarının da dürüstlük imtihanıdır, halkımızın refah düzeyinin imtihanıdır şeklinde devam edebiliriz.

Değerli milletvekilleri, çok büyük depremlere maruz kalan Japonya'da depremden kaynaklanan felaketler minimum düzeyde ise bu, bilim ve mühendisliğin ne kadar ileride olduğunun ve aynı zamanda dürüstlüğün ve liyakatin sonucudur. Bizde ise eğitime, bilime, teknolojiye yeteri kadar önem verseydik; işlerimizi ciddi ve düzgün yapsaydık; fay hattına yerleşim yerleri inşa edilmeseydi ve imar planları yapılırken bundan taviz verilmeseydi; deprem toplanma alanları rant alanları hâline getirilip yok edilmeseydi; zemin etüdü yapılmadan, deprem analizi yapılmadan hiçbir inşaata müsaade edilmeseydi "Birileri para kazansın." diye kurallar, yönetmelikler çiğnenmeseydi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Filiz.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - ...inşaatlarda yetersiz ve kalitesiz malzemeler kullanılmasaydı ve malzemeden çalınmasaydı; özellikle köylerimizden Çevrimtaş köyünü düşünerek, depremden en fazla zarar gören insanların geçim sıkıntısı içinde dar gelirli vatandaşlar olduğu gerçeğinden hareket ederek "Kanal İstanbul" gibi çılgın projeler yerine halkın refahını yükseltecek tedbirler alınsa, fakirliği ortadan kaldırıp vatandaşlarımızın gelir düzeyleri yükseltilebilse ve insanca yaşam koşulları sağlanabilse; kentsel dönüşümden bahsederken insanlarımızın gelir ve ekonomik seviyelerinde de dönüşümler yapılabilse; kısacası toplumsal yapımızda fay hatları oluşturulmasaydı ülkemizde deprem korkulacak bir afet olmaktan çıkar, can ve mal kaybımız minimum olurdu diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)