GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:54
Tarih:11.02.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde söz aldım. Selamlarımı sunarak başlıyorum.

Teklifin ikinci bölümünde, Kıyı Kanunu, Yapı Denetimi Hakkında Kanun, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun ve İskân Kanunu'yla ilgili maddeler vardır. Görüldüğü gibi bu bölümde coğrafi bilgi sistemleriyle ilgili hiçbir madde bulunmamaktadır. Her fırsatta belirttiğimiz gibi, içine her şeyin doldurulduğu bu torba kanunlara karşı olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bu teklif, benim de üyesi olduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda görüşüldü ama tali komisyon olan Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarında görüşülmedi. Bu suretle yetki gasbı yapılmış olmuyor mu? Bu durum anayasal düzeni zedelemez mi?

Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesinin reddettiği maddelerin bu torbanın içerisine saklanarak Meclis gündemine getirilmesini de doğru bir davranış olarak görmüyoruz. Aynı zamanda "Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz." hükmünün ihlal edilmiş olduğunu da belirtmek istiyorum. Teklife eklenen Ahlat'taki Cumhurbaşkanlığı sarayının konumunu gösteren krokiyi kapsayan 20'nci madde ile Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği madde aynıdır. Hukuk devleti ilkesine ve kıyıların ve çevrenin korunması hükümlerine aykırılık söz konusu olduğu için iptal edilen bu kanun hükmü bu defa Anayasa Mahkemesine gidilirse iptal edilmeyecek mi?

Ahlat, Türk milleti için önemli bir yerdir. Van Gölü kenarındaki bu tarihî ilçemizde Genel Başkanımız Sayın Akşener'in de evi vardır. Bu ev, oraya verdiğimiz önemin bir göstergesidir. Cumhurbaşkanlığının da oraya önem vermesinden mutluluk duyarız ne var ki yapılan işin yasal olmasını arzu ederiz.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz iç ve dış siyasi olayların hızla değiştiği bir dönem yaşamaktadır. Esas gündem ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve geçim zorluğuyken suni gündemlerle esas gündem örtülmek istenmektedir. Son günlerde bütün Ege Bölgesi ve Doğu Anadolu Bölgesi sallanmaktadır, deprem can ve mal kayıplarına yol açmıştır. Deprem gerçeği gündemdeki yerini almışken Van'daki çığ felaketi ve İstanbul'daki uçak kazasından sonra şimdi de şehit haberleri yürekleri yakmaya devam ediyor. Şehitlerimize rahmet, yakınlarına ve bütün Türk milletine sabırlar niyaz ederken henüz sıcaklığını koruyan afetlerle ilgili bir öneride bulunmak istiyorum: Gelin, hep beraber deprem ve çığ gibi doğa olaylarını konuşalım. Daha büyük felaketlerle karşılaşmadan, büyük İstanbul depremi gelmeden bütün hazırlıklarımızı yapalım, yasal düzenlemeye ihtiyaç varsa burada görüşelim, tartışalım ve bir seferberlik ilan edelim, gerekli bütün tedbirleri eksiksiz olarak alalım; Kanal İstanbul değil, deprem İstanbul diyerek başlayalım. Unutulmamalıdır ki doğa olayları tedbir alınırsa korkulacak bir durum olmaktan çıkar. Bu sebeple, bilim adamlarının önerileri ciddiye alınmalıdır. Mühendisler ve mühendis odaları çözüm ortağı kabul edilmelidir. Yapılacak jeolojik araştırmalar sonucu, aktif fay hatları güzergâhında ve heyelan, kaya düşmesi, çığ, su baskını gibi doğal afetlerin meydana geldiği hiçbir alanda yapılaşma olmamalıdır. Deprem ve diğer doğal afetler konusunda yapılan en büyük yanlışlık kolay unutulmasıdır. Her defasında acil ve köklü tedbir alınacağı açıklanmasına rağmen hiçbir gelişme olmamaktadır. Son zamanlarda kentsel dönüşüm ve imar barışı gibi yasal düzenlemeler yapılırken söylenenler ile uygulamalar çok farklı olmuştur. Onun için, halk arasında bu yasal düzenlemelerin sadece para için yapıldığı kanaati yaygındır.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz teklif birçok teknik konuyu kapsadığı için sözü kanala getirmek istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanının Kanal İstanbul için "Millî bütçeden bunu yapar mıyız? Eyvallah, yaparız." şeklindeki ifadesine bakılırsa para sıkıntısı olmayacak. Şayet bütçe imkânları böyle bir harcamaya müsaitse benim söylemek istediğim, öncelikle depreme dayanıklı olmayan yapı stokuna derhâl el atılması ve depreme dayanıklı yapılaşmanın sağlanmasıdır.

Kanal İstanbul için telaffuz edilen net bir maliyet bedeli yoktur. 15 milyar dolar, 20 milyar dolar, 75 milyar lira, 75 milyar dolar gibi bedeller konuşulmaktadır. Bunun sebebi, henüz kesinleşmiş bir fizibilite raporunun ortaya çıkmamış olmasıdır. Benim düşüncem, gerçekçi bir hesapla toplam maliyetin 300 milyar liraya ulaşacağı yönündedir. Bu paralarla değil İstanbul, deprem kuşakları üzerindeki bütün yerleşim yerlerinin depreme dayanıklı hâle getirilmesi mümkündür. Gerçi, buradaki önerilerimiz dikkate alınmıyor, eleştiriye tahammül yok. Geçmişte ne söyledilerse tersini yapıyorlar, hiçbir şeyden ders almıyorlar. Kendileri dışında herkesi suçluyorlar. Cumhurbaşkanına bile kulak verilmiyor.

Bakın Cumhurbaşkanının İstanbul'la ilgili eleştirisine, tarihe geçecek bir öz eleştiridir Cumhurbaşkanının sözleri, şöyle diyor: "Biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum."

Değerli milletvekilleri, artık, İstanbul'a hiçbir yönetici ihanet etmesin. Bu konuda ortak tavır oluşturabilirsek ve "Kanal İstanbul" yerine "deprem İstanbul" demeye başlarsak İstanbul'a, bölgeye ve bütün ülkeye çok faydalı bir iş yapmış oluruz. İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde aralık sonu askıya çıkarılan ve bir aylık süre sonunda askıdan indirilen 1/100.000 ölçekli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı Çevre Düzeni Plan Değişikliği'ne itiraz ettik. Niçin itiraz ettik? İstanbul'a ihanet edilmesini önlemek için itiraz ettik. Nasıl ihanet edileceğini maddeler hâlinde belirtmeden önce şu hususa dikkat çekmek istiyorum: 1/100.000'lik plan değişikliği ÇED raporuna benzemez, çok daha önemlidir. İtirazlar dikkate alınmaz da hukuksuz bir şekilde kalıcı hâle gelirse işte o zaman İstanbul'a gerçekten ihanet edilmiş olur. Çünkü bu değişiklik ana plan kararlarıyla çelişmektedir. Bu çelişkileri şöyle sıralayabiliriz:

Çevre düzeni planı kuzeydeki hassas ekosistemlerin korunması amacıyla kuzeye gelişme eğilimi gösteren kent gelişiminin kontrol altına alınarak doğu-batı aksında ve Marmara Denizi boyunca çok merkezli ve sıçramalı gelişimin sağlanmasından söz ederken, bu değişiklik şehrin kuzey bölgesini ve hassas ekosistemleri kentsel gelişme baskısı altına almaktadır.

Çevre düzeni planı, plan kararlarının deprem başta olmak üzere afet riskleri dikkate alınarak üretilmesinden söz ederken planlanan rezerv alanı üzerinde aktif fay hatlarının olması dolayısıyla deprem ve tsunami riski bulunmaktadır. Çevre düzeni planı "TEM'in kuzeyinin sanayi alanlarından arındırılması ve kentin doğal kaynaklarının yoğunlaştığı kuzey bölgesine kentsel gelişme baskısının önlenmesi" ilkesini benimsemesine rağmen bu değişiklik diğer mega projelerle birlikte yoğun bir baskıya neden olmaktadır.

Çevre düzeni planı, içme suyu havzalarının mutlak ve kısa koruma alanlarında havzaları besleyen derelerin koruma kuşakları içinde yapılaşmayı reddederken bu değişiklik, su havzaları üzerine yoğun bir yapı ve nüfus baskısı getirmektedir.

Çevre düzeni planı, bölgedeki ekolojik koridorların doğal ve tarımsal karakterlerinin, yaban yaşamı hareketliliğinin ve kentsel hava sirkülasyonu işlevinin korunmasını hedef alırken yeni plan Kuzey Ormanları üzerinde güçlü bir baskı yaratmaktadır, böylelikle orman alanı sınırları daralmaktadır.

Plan değişikliğinin, Küçükçekmece Gölü kenarında arkeolojik sit alanının içine kentsel gelişme ve üniversite alanı kararı getirdiği görülmektedir. Böylece önemli bir arkeolojik alan tamamen yok edilmektedir.

Plan değişikliği Trakya'nın verimli tarım alanlarını ve havza koruma kuşaklarını daraltan kararlar içermektedir.

Değerli milletvekilleri, bu plan değişikliği televizyonlarda günlerce konuşulması gerekirken hiç konuşulmadı. Görev bize düşüyor, biz de fırsat buldukça konuşmaya devam edeceğiz.

Şayet bu değişiklik uygulamaya girer ve "Kanal İstanbul" adı verilen su kanalı gerçekleştirilirse bir daha asla geriye dönüşü olmayan bir ekolojik ve oşinografik faciayla karşılaşmamızın kaçınılmaz olacağı; ayrıca, teknik, ekonomik ve siyasi sonuçlarının da olumsuz olacağı bellidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Sadece İstanbul'u değil, aynı zamanda bölgeyi ve bütün Türk milletini doğrudan etkileyecek olan ve hiçbir kazancı olmayan bir düşünceyi hayata geçirecek olan bu plan değişikliğine asla onay verilmemelidir.

1/100.000'lik plan değişikliğinden de Kanal İstanbul'dan da vazgeçilmesini bekliyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)