| Konu: | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 11.02.2020 |
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşacağım. İkinci bölüm, 19'uncu madde ve devamı... Ancak öncelikle yasa yapım tarzına ve bu yasanın temel özelliklerine değinmek suretiyle ikinci bölüme ilişkin saptamalarımı sizlerle paylaşacağım.
Yasa yapım tarzı konusunda 4 önemli sorun var: 1'incisi zamanlama. Sıkışık bir zaman dilimine sıkıştırılmakta. 2'ncisi usul. İç Tüzük, madde 38 gerekli kıldığı hâlde, Anayasa'ya uygunluk incelemesi yapılmamakta. 3'üncüsü demokratik hukuk devleti ilkelerine, özelikle müzakereci demokrasi kuralına uyulmadığı için, torba yasa uygulaması yapıldığı için aykırılık teşkil etmekte. 4'üncüsü de bütün bu olumsuzlukların sonucu olarak yasa genellikle Anayasa'nın sözüne ve çoğu zaman özüne aykırı olmaktadır. Kısacası "Demokrasi ne değildir?" ve "Nitelikli yasa nasıl yapılmalı?" soruları, üzgünüm, 161 sıra sayılı Yasa Önerisi için de geçerli bulunuyor.
İkinci başlık olarak, bu torba yasa önerisinin geneline baktığımız zaman, bu önerinin değişiklik yaptığı 11 yasanın çoğu insan yerleşimleriyle ilgili olduğu için ülke, insan, devlet üçlüsü ilişkisi sorunsalının bağrında yer almaktadır. Sınırlı bir zaman dilimine sıkıştırılan Komisyon görüşmelerini izleyen hafta Elâzığ ve Malatya deprem felaketi ve ağır sonuçları insan yerleşimlerinin yaşamsal önemini bir kez daha güncel kıldı. O ölçüde de Komisyon görüşmelerinde pek kabul görmeyen anayasal hükümlerin hatırlanmasını gerekli kıldı. Gerçekten, Anayasa'mız ülkesel hükümler bakımından oldukça zengindir ve bu konuda devlete çifte üçlü yükümlülükler yüklemektedir. Hangi hükümler? Sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak, mülkiyet hakkının kamu yararı ve toplum yararına kullanılması, kıyılardan yararlanmak ve kamu yararı, tarım arazileri ve kamulaştırma, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde konut ihtiyacını karşılayacak önlemleri almak ve diğer maddeler; Anayasa madde 170'e kadar devam eden ülkesel Anayasa maddeleri. Bu çerçevede, 5'inci maddeye, devletin temel amaç ve görevlerine ilişkin maddeye göre ülkenin bölünmezliğini sağlamak, hak ve özgürlükler önündeki engelleri kaldırmak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak. İşte, burada Kanal İstanbul gibi büyük projeler, ülkenin bölünmezliği ilkesini zedelemesi açısından Anayasa'ya da aykırılık taşımaktadır.
Yasa açısından bakıldığı zaman, insan yerleşimleri çerçevesinde çok önemli temel yasalara ilişkindir; Gecekondu Kanunu, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun, İmar Kanunu, Kıyı Kanunu, Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve İskân Kanunu gerçekten, insan yerleşimlerinin bağrında yer aldığı için, devletin bütün hak ve özgürlüklere ilişkin yükümlülükleri saygı, koruma ve ilerletme genel yükümlülükleri karşısında bu alanlara ilişkin olmak üzere, devletin düzenleme, denetleme ve yaptırım yükümlülükleri zincirinde yer alan ana konu. Bu açıdan, 161 sayılı bu Yasa Önerisi Anayasa'nın devlete yüklediği bu yükümlülükleri yok saymış bulunuyor.
Depreme gelince: Tabii, Elâzığ ve Malatya depreminin bir tür musibet olarak bilimsel veriler ışığında bu önerinin yeniden ele alınması için bir vesile olarak kabul edilmesi gerekirdi. Zira, bilindiği üzere, deprem öncesinde, esnasında ve sonrasında yapılması gerekenlerin yasal temele dayandırılması, uluslararası insan hakları hukuku ilkeleri ışığında, somutlaştırılmış bulunuyor. Bunu, Türkiye de hak ediyor, bizim insanımız da bu tür düzenlemeleri hak etmektedir ama bu da yapılamamıştır.
Şimdi, yasa önerisinin ikinci bölümüne gelince şöyle bir başlık kullanabiliriz: "Acaba, ikinci bölümde Anayasa Mahkemesinin iptal kararı veya kararları mı meşrulaştırılmak isteniyor?" Bu soruyu sorduktan sonra özellikle Ahlat sarayı ve millet bahçeleri konusuna değinerek ayrıca İstanbul Bildirgesi'yle sözlerimi tamamlayacağım.
Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği Ahlat'ta Van Gölü kıyısında Cumhurbaşkanlığı Köşkü Projesi yeniden gündeme getiriliyor. Böylece, Bitlis Ahlat'ta Van Gölü kıyısında bulunan alanların Kıyı Kanunu'na tabi kısımlarında imar planı kararıyla resmî kurum alanı yapılabilmesine olanak sağlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi, esasen, Rize (2) ve Çandarlı (3) olmak üzere bu alanı da iptal ettiğine göre neden sadece Ahlat'ta saray yapımı yeniden düzenleniyor da Rize ve Çandarlı düzenlenmiyor? Eğer, Anayasa'ya aykırı değil idiyse neden onlar da yasal düzenlemeye bağlanmıyor? Hayır, eğer, Anayasa'ya aykırı olduğu hâlde orada da bir saray yapımına başlanmış ise o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütmenin Anayasa'ya aykırı eylem ve işlemler dizisi hedefinde, ereğinde neden araçsallaştırılmak isteniyor? İşte bu açılardan bakıldığı zaman çifte Anayasa'ya aykırılık kendini açıkça göstermektedir. Bu açıdan, Anayasa Mahkemesinin bu kararı çok ivedi olarak vermiş olmasına dikkat çekmek gerekir. Bunun anlamı ve amacı, bu alanlarda inşaata başlanılmaması idi. Bu bakımdan, yılın son yasasını burada konuştuk ve Komisyon görüşmelerinde güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına ilişkin düzenlemede Anayasa'ya aykırılık söz konusu olduğu için Anayasa Mahkemesi kararı sonucu geri çekilmişti, teşekkür ettik burada yılın son görüşmesinde ama yılın ilk yasası da yine Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu Anayasa'ya aykırı bir düzenlemenin yeniden burada düzenleniyor olmasına tanıklık ediyoruz, ki bunun geri çekilmemiş olması veya çekilmez ise yılın son yasasında atılan demokratik ve Anayasa'ya uygun adımın burada atılmayacağını gösteriyor. İşte bu bakımdan belki Anayasa'ya aykırılık, Anayasa ihlali ve Anayasa suçu kavramlarını da bu mekânda tartışmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Tabii, millet bahçelerine ilişkin düzenlemenin de bir yasal temeli olmaması nedeniyle Anayasa madde 43 ve 56'ya aykırı olduğunu belirtmek isterim. Şimdi, bu çerçevede tabii ki bu konuda sonuç ve öneriler bağlamında gerçekten dile getirilmesi gereken birçok husus var ama ben birkaç önemli konuya değinmek istiyorum. Komisyonların İç Tüzük madde 38 gereği Anayasa'ya uygunluk incelemesi yapmaması, tıpkı bu öneride olduğu gibi.
Şimdi, burada üç önemli ders söz konusu. Bir: İmar affına son verilmelidir. İki: Uluslararası yükümlülükleri her zaman hatırlamamız gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Maşallah Öneryıldız kararında olduğu gibi, Hekimbaşı çöplüğünün infilak etmesi sonucu ortaya çıkan tablo. Üç: Güncel durum, deprem durumu. Bu üç dersten Anayasa'ya yöneldiğimiz zaman, birincisi Anayasa Mahkemesi bu alanlarda özellikle önceden denetim yapabilmelidir; ikincisi şehircilik ve imar hukuku alanında bağlayıcı hükümler konulmalıdır; dördüncüsü Yerel yönetimler, şu anda... Anayasa madde 127 büyük ölçüde askıya alınmıştır. 127 uygulamaya geçirilmelidir ve yerel yönetimlere ilişkin daha güçlü düzenlemeler yapılmalıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Şimdi, bu çerçevede, İstanbul Sözleşmesi tam yirmi beş yıl önce HABITAT-II İstanbul'da yapıldı ve Birleşmiş Milletler Konferansı'nın yapılmasının ardından 15 ilkeli İstanbul Sözleşmesi yayınlandı. Herkese yeterli konut sağlama, sürdürülebilir insan yerleşimleri ve insan yerleşimlerindeki yaşam kalitesini iyileştirmek bildirgenin eksen kavramlarını oluşturuyordu. 15 ilkeyi saymaksızın ben sadece 15'inci ilkeyi -sonuç- sizlerle paylaşmakla yetiniyorum. "İstanbul'daki bu konferans, iş birliğinin ve dayanışmanın hâkim olduğu yeni bir çağı başlatmış oluyor. 21'inci yüzyıla doğru yol alırken, sürdürülebilir insan yerleşimlerini amaçlayan olumlu bir vizyon, ortak geleceğimiz için bir umut duygusu ve herkesin güvenli bir evde, onurlu, iyi, sağlıklı, güvenlikli, mutlu ve umutlu bir yaşam sürdürebileceği bir dünyayı hep birlikte inşa edebileceğimize dair gerçekten değerli ve katılımı sağlayıcı bir çabaya katılma çağrısı sunuyoruz." diyor, 15'inci ilke bu şekilde noktalanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Cümlemi tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Hemen cümlenizi tamamlayın lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Üç yıl sonra büyük deprem felaketiyle karşılaştık ve hâlen deprem devam ediyor ama HABITAT-II'yi İstanbul'da toplamış olan bir ülke olarak bu konularda ciddi, örnek adım atamayışımız bizim utancımız olmalıdır ve Meclisimiz bu konuda anayasal yükümlülüğü, uluslararası yükümlülükleri yerine getirmek için artık bu sayılan 5 maddeyi ele alarak teker teker, insan yaşamı ve insan onuru temelinde düzenleyebilmelidir.
Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)