| Konu: | Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 12.02.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunu görüşmeye başladığımız tarihten itibaren ülkemizde felaket eksik olmadı; deprem, çığ felaketi, uçak kazası ve İdlib'de ardı ardına şehit olan ana kuzuları. Allah milletimizin yardımcısı olsun.
Görüşülmekte olan kanun teklifinin 22'nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Fedakâr, çilekeş milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Coğrafya kaderdir. Ülkemiz coğrafyasının kaderinde deprem gerçeği yatıyor. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Depremi durdurma şansımız var mı?" Kadere teslim mi olacağız? Cenab-ı Allah, tevekkül buyurmuş; sen önlemlerini al, sen elinden geleni yap, gerisini Allah'a bırak. Bir Hükûmet düşünün ki eski bir Çevre Bakanı seçim öncesinde imar affının gerekçesini şöyle açıklıyor: "Yüzde 60'lar civarında imara aykırılık olduğunu biliyorum ama aykırı olmayan yerlerde de ufak tefek eklentiler varmış. 13-15 milyon arasında olduğunu tahmin ettiğimiz bu yapıların yıkılması gerekir fakat ne yıkacak bir güç var ne de bu doğru olur." Bir Hükûmet düşünün ki Maliye Bakanı deprem vergilerinin nereye gittiğine ait soruya şu cevabı veriyor: "Vergiler sağlık, eğitim, duble yollar gibi vatandaşın ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır."
Sayın milletvekilleri, AK PARTİ'si hükûmetlerinde görev yapan bakanların sözleri sizi bağlar, verdikleri rakamlar da. Çevre Bakanının "imar affı" diye tabir edebileceğimiz bu son düzenlemeyle ilgili verdiği rakamlar var. Birinde diyor ki: "9 milyon 210 bin vatandaşımız imar barışına başvurdu ve 10 milyar 350 milyon TL'lik bedel yatırdılar." Aynı Bakan, bir milletvekilinin verdiği soru önergesine de "Yapı Kayıt Sistemi'nde yapılan sorgulama neticesinde imar barışı kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapıldığı başvuru sahipleri tarafından beyan edilen yapılar için 8 Haziran 2018-28 Ağustos 2019 tarihleri arasında toplamda 3 milyon 599 bin 867 adet yapı kayıt başvurusu yapılmış ve toplamda 23 milyar 523 milyon 609 bin 133 lira 65 kuruş ödeme gerçekleştirilmiştir." diye cevap vermiştir. Bu rakamları da geçtik, yine Çevre Bakanı diyor ki: "Afete maruz kalabilecek bölgelerde ve dere yataklarında kalan yapılar için hangi alanda kaldığı belirtilmeksizin hazine mülkiyeti seçildiğinden, belirtilen alanlardaki Yapı Kayıt Belgesi başvurularının sayısına ilişkin sistemde istatistiki veri bulunmamaktadır." Ne diyelim şimdi? Siz şeytanın bile aklına gelmeyecek hesabı yapıyorsunuz: "Buradan şu kadar oy alırız? Bunları elektrik, su faturasına bağlarız. Şu kadar vergi alırız, üzerine bir de emlak vergisi alırız." Ama bu hesabı yapanlar afete maruz bölgelerdeki binaların kaydını tutamıyor. Öyle, suyundan da koy hesabıyla kaçak da önlenemez, depreme de direnilemez. Kaldı ki bugün deprem olur, yarın sel.
Bu kaçak yapıları kayıt altına alırken güçlendirme şartı konuluyor mu? Depreme dayanıklılığına bakılıyor mu? Yok. Oturduğu binanın depreme dayanıklı olmadığını vatandaş da biliyor; elde para yok, güçlendirmeye kalksa cebinde para yok. Aynı Hükûmetin yaptığı gibi, üstüne sıva çekince depremle mücadele ettiğini zannediyor.
Şimdi, bir kanuni düzenleme önümüzde, Komisyona tavsiyem, kanun teklifinizi geri çekin; üzerinde gerekirse günlerce çalışılsın, hatta Komisyonda olmayan milletvekilleri de bu Komisyon çalışmalarına destek versin. Deprem için ne yapılabilir, yıkılması gereken binalar için Hükûmet ve belediyeler nasıl destek olabilir? Düzenli, güvenli kentleşme nasıl olabilir? Deprem için getirilen vergiler buraya nasıl kanalize edilebilir? Oturup herkesin içine sinen bir kanun teklifi ortaya çıkarılsın, çıkarılsın ki bir daha milletimizin canı yanmasın.
Sayın milletvekilleri, gelelim kanun teklifinin 22'nci maddesine. "Yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeler ve Sanayi Siteleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için %75 indirimli uygulanır." fıkrasındaki indirim oranı "%30'u geçmemek üzere" şeklinde değiştirilmiş. Şimdi, son anda farkına varmış olacaksınız ki düzeltme önergesiyle "yüzde 50" olarak teklif ediyorsunuz. Alelacele iş yapıyorsunuz, üzerinde doğru dürüst çalışmadan Genel Kurula getiriyor, sonra da nasıl düzeltiriz diye kıvranıyorsunuz.
Şimdi, düşünmeden edemiyorum, ya mahdumlar ya da damatlar yapı denetim firması açtı ya da hangi yandaş yapı denetim işine girdi? Yapı ne olursa olsun, ister konut ister iş yeri ister fabrika, her bina sağlam olmak zorunda. Evet, burada yapı denetim firmalarına çok fazla görev ve sorumluluk düşüyor. Yeni yapılacak her bina da, işlevi ne olursa olsun, yapı denetiminden geçmek zorunda; sanayi bölgeleri ve diğer saydığımız bölgeler de dâhil ancak ülkede sanayiye yatırım yapacak iş adamı kalmamışken, yatırımcılar bir nevi teşvik edilmeye çalışırken, daha işe başlamadan yatırımcıya indirim yerine bindirim yapmanın manası nedir?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sözlerimi tamamlayabilir miyim.
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sanayicinin de esnafın da yatırım dâhilinde desteklenmesi gerekirken bu konuda da mağdur edilmemesi şart. Hadi onu yapamadınız, bari indirim oranını azaltmayın. Durup dururken, üretme cesareti bulmuş vatandaşı, daha binasının temelini atmaya kalkarken caydırmayın. Samimi değilsiniz, samimi olmadığınız için de getirdiğiniz her düzenleme "Arkasında acaba ne var?" şüphesini doğuruyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)