GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:55
Tarih:12.02.2020

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yapı Denetimi Hakkında Kanun'da değişiklikler yapılıyor. Coğrafi bilgi sistemleri hakkında geçen hafta da konuşuluyordu, bu hafta da konuşuyoruz. Türkiye bu felaketlerle ve birçok düzenlemeyle karşı karşıya kaldığında, bir uğursuzluk değil, bir felaket değil, bile bile aslında bir ortam yaratılıyor. Niçin? Çünkü modern anlamda önleme söz konusu iken, koruma söz konusu iken bunlar yapılmamakta, deyim yerindeyse, bir keyfiyete bırakılmakta ve ne oluyor; bir çok eksiklik için çeşitli mekanizmalar üretiliyor ve ne yapıldı; "yapı denetim" diye kurullar oluşturuldu. Yapı denetimi kuruluşları ne oldu? Canavarlaştı ve neredeyse yapı denetim kuruluşlarını denetlemeye dönüşeceğiz. Neden? Çünkü "Her şeyi şirketler çözebiliyor" "Her şeyi para alanlar daha rahat çözebiliyor." diye bir anlayış var. Para alanlar ne yapıyor? "Daha fazla kâr edelim, esnek davranalım, müşteriyi kaybetmeyelim." Olan kime oluyor? Dezavantajlı kesimlere oluyor, yoksula oluyor; her türlü felaketle karşı karşıya kalıyorlar. Türkiye'de gerçek anlamda bir yapı denetimine ihtiyaç varken bu dikkate alınmıyor, kalite kontrol edilmiyor. Mevcut durumda ülkedeki rastgele müteahhit şirketleri binalar yapmakta ve para kazanmaktalar. Ne oluyor? Caydırıcı bir mekanizma da gelişmiyor. Peki, denetim lazım mı? Evet. Türkiye Cumhuriyeti'nde bu denetimi yapacak kurumlar var mı? Evet. Kim? Sivil toplum örgütleri. Kim? Kamu adına, tüzel konumda olan TMMOB gibi kurumlar aslında bu denetlemeyi yapabilir; eğitim veriyor, bilgi veriyor, sertifika veriyor. Siz, onları devre dışı bırakıyorsunuz, yerel yönetimleri devre dışı bırakıyorsunuz; sonra da "Bu niçin oldu?" diyorsunuz, yine onları denetlemeye dönüştürülüyorsunuz.

Geçtiğimiz hafta deprem oldu; bizim Ankara'da bir parti kongremiz söz konusuydu -konferansımız- arkadaşlarımız kriz masası oluşturdular ve gittiler. Peşinden, Batman Belediyesinden bir ekiple ve birçok yerel yönetimlerden ekiple bizler de oraya gittik. Gerçekten bir felaket ve ne yapılabilir diye düşündük? Ne yapılıyordu biliyor musunuz? İnsanlar oraya gelen Bakanlara bakıyorlardı. Niçin bakıyorlardı? Bakanın gittiği yerde bir şeyler ters gitmesin diye ama Bakanın gitmediği köylerde, gitmediği ilçelerde, gitmediği mahallelerde işler tümüyle ters gidiyordu. Bakın, iki gün önce tekrar yağmur yağdı, sel altında kaldılar. Çadır dağıtıyorsunuz; hâlâ konteynerler yok, hâlâ insanlar perişan. Yapı denetimiyle ilişkisi ne? Binaya bakıp gidenler... Ben bir aileyle konuştum, bana şunu söylediler: "Biz Yalova'dan depremden kaçtık 1999'da, Elâzığ'a geldik. Eşim çalışıyor. Bir bodrum katında oturuyoruz. Depremde, ben ve çocuklarım sarsıntıdan ne yapacağımızı şaşırdık. Çadırdayız, donuyoruz." "Peki, niye eve gitmiyorsunuz?" "Binaya gelen kişi baktı, baktı, 'Az hasarlı. Gidin, oturun...'" Hâlâ artçı devam ediyor. Bakmakla mı olur denetim, bakmakla mı olur az hasar tespiti? Siz dalga mı geçiyorsunuz? Bu soğukta, karda kışta, orada bakarak "Git uyu..." Yalova depremini yaşamış, 1999'u yaşamış kişi hâlâ orada bunu yaşıyorsa bu, deyim yerindeyse, ruhsuz, insansız, keyfî bir sistemdir. Bunu kimden öğreniyorlar? Sizlerden öğreniyorlar çünkü üstten bakışla, nasıl olsa siz keyfinize bakarsınız, "Biz istediğimizi yaparız, şovumuzu yaparız, siz istediğiniz şekilde buna razı olursunuz." dersiniz. Ve öyle bir hâlde ki binaların hasarlarının tespitiyle beraber ne olacak, ne yapılacak hâlâ meçhul; bu insanlar nerede kalacak, nasıl yaşayacaklar belli değil.

Tanıdığım insanların bir kısmı Erzurum'a, bir kısmı Diyarbakır'a, bir kısmı Batman'a, bir kısmı Tunceli'ye gitti çünkü insanlar hâlâ artçıyla karşı karşıyayken hasar tespiti yapılmadığı gibi yardımlar da sürdürülebilir değil, resmen şova dönük. Yapmamız gereken ne? Bir an önce gerçek, sürdürülebilir politikalara ihtiyaç var ve bunun için de aslında yapmamız gereken, kamu tüzel kişileriyle beraber, "kentsel dönüşüm" adı altında, ranta değil; yoksul, fakir, dezavantajlı kesimlere ortam yaratmaktır.

Bizler burada birçok kez sorduğumuzda herkes farklı bir cevap veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - "Deprem vergisi toplanıyor..." denildi. Nitekim, AKP Genel Başkanı söyledi deprem vergisinin nereye gittiğini; yola gitmiş. Hangi yola? Yandaşların yoluna gitmiş, yandaşlara yol yapmak için gitmiş; normalde yoksula, dezavantajlıya, soğukta çadırda kalana, perişan olana değil, çığ altında kalanlara değil, yandaşlara bir çare bulalım diye. Son dönemde, alelacele -hâlâ Plan ve Bütçede de konuşuluyor- İstanbul Kanalı'na para bulmak için de birçok formül üretilmeye çalışılıyor. Yapılması gereken, gerçekten, felaket olmadan önleyebilmektir, görebilmektir; yoksul, ulaşamayan herkese eşit bir şekilde birçok hizmeti götürmektir. Siz bunu yapmadığınızda resmen üstten bakıp dalga geçer bir pozisyona dönüşüyorsunuz. İsmini yapı denetimi de koysanız, bilmem ne denetimi de koysanız, siz sadece, kendi kendinizi denetleyen değil, kendi kendinizi kayırabilen bir sistem oluşturuyorsunuz. Bunun değişmesi lazım ve değişiyor, en kısa zamanda da bu değişecek, gerçek sahipler bu işi yönetecekler.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)