GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Aydın ilinin tarım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:56
Tarih:13.02.2020

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Herodot, Aydın için "Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü." demiş. Evliya Çelebi ise "Dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir." diye tanımlar Aydın'ı. Ancak bizler şimdi Aydın'a "JES'lerin şehri" diyoruz. Aydın'ın havası, suyu, toprağı, tarımı ne yazık ki can çekişiyor.

TÜİK verilerine göre 2017 yılında 152.236 hektar ekilebilir tarım alanı varken giderek azalmış ve 2019 yılında 136.230 hektar ekilebilir alan kalmış. Yani Aydın'da ekilebilen tarım alanı iki yılda 16 bin hektar azalmış. Çoğu tarım işletmesi olmak üzere 2019 yılında 554 işletme ekonomik kriz nedeniyle kapanmış, yeni kurulan işletme sayısı ise 2017 yılına göre yüzde 34 azalmıştır. İhracat payı azalmış ve yüzde 0,43'e gerilemiştir. 2004 yılında kişi başı millî gelir sıralamasında Aydın 25'inci sıradayken 2018 yılında 40'ıncı sıraya düşmüş durumda.

Aydın, 81 il içerisinde, tarımsal arazilerini ipotek vermede 1'inci sıraya geçmiş. Aydın'da gençler işsiz, beyin ve emek göçü yaşanmakta. Ayrıca genel bütçeden ayrılan yatırım ödeneklerine göre 81 il içerisinde Aydın 36'ncı sırada. Tarım yatırımı ise bir önceki yıla göre yüzde 43 oranında azalmış.

Buna rağmen, Aydın hâlâ yağlık zeytin, incir ve kestane üretiminde Türkiye'nin 1'incisi. Ancak her ne kadar üretim fazla olsa dahi ürün kalitesinde büyük düşüş yaşanmaktadır. Bunu bizler değil, çıkardığınız kararnameyle artık tarımsal destek vermeyeceğinizi söylediğiniz çiftçiler söylemektedir.

Bir yandan ekonomik sıkıntılarla, büyük girdi maliyetleriyle boğuşan çiftçi, diğer yandan ellerinde kalan tarım arazilerini korumaya çalışıyor. Peki, neden? JES'lerden. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Aydın'ın Efeler ilçesine bağlı 200 nüfuslu Yılmazköy Mahallesi jeotermale mahkûm edildi. Jeotermal santrale ait borular, evler ve bahçelerin içinden geçiyor. Zeytin ve incir ağaçlarının bol olduğu mahallede artık zeytin ve incir yetişmiyor. Mahalleliler kanserin ve sağlık sorunlarının artmasından şikâyetçi. Bu, sadece Aydın'ın tek bir mahallesi değil, Kızılcaköy gibi, Değirmendere gibi, Bozyurt gibi bunun onlarcası var.

Büyük Menderes Nehri, Türkiye'nin en kirli 3'üncü nehri olma durumunda. JES'ler tarafından Büyük Menderes havzasına yılda 90 milyon tondan fazla buhar ve 9 milyon tondan fazla yoğuşmayan gaz salımı olurken 80 milyon tondan fazla da akışkan, denetim olmadığından, Büyük Menderes Nehri'ne akıyor. TMMOB raporuna göre incir üretiminin en fazla yapıldığı Aydın'da JES tesislerinin toprağa, suya ve havaya yaptığı olumsuz etkiler, üretimi ve ürün kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Koruma önlemleri alınmadan ve denetimsiz biçimde sürdürülen JES yatırımlarının tarıma olan olumsuz etkileri şu ana kadar göz ardı edilmiş durumda. Su kaynakları, ağır metal etkiler altında. Suların kirlenmesi, toprağın kirlenmesi sonucunu doğuruyor. Bu durum tarım yapılacak alanların giderek daralmasına yol açıyor. Buradan yola çıktığımızda geleneksel ürünümüz incir tehlike altında. Menderes havzasında JES tehdidinin boyutları gün geçtikçe büyüyor, JES'lerin buharları bölgede nem oranını artırıyor ve ürün kalitesinde bozulmalar yaşanıyor. Bölgede kanser ve solunum yolu hastalıkları görülüyor. Bu sorunların giderilmesi için gerekli önlemler alınmalı, JES'in verdiği zarar göz önüne alınarak kısıtlama ve yasaklamalar getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Aydın'da sadece incir, zeytin, kestane tehlike altında değildir. Türkiye'de pamuğun yüzde 13,5'i Aydın'da üretiliyor, pamuk üreticisi bankacıların ve tefecilerin eline düşmüş durumda. Toprak Mahsulleri Ofisi müdahale alımları yapmıyor. 80 kuruşluk destekleme primi aynı tutuluyor, ancak tarımsal sulamada kullanılan elektrik, gübre, mazot, zirai ilaç ve işçilik ücretleri azımsanmayacak derecede artıyor. Ürün fiyatlarının aynı oranda artmaması nedeniyle çiftçi bitiyor. Hayvancılık yapan üreticilerimiz zor durumda. Zeytinyağı üreticilerimiz Suriye'den gelen kaçak zeytinyağı girişleri nedeniyle zorda.

Arkadaşlar, çözüm basit, Tarım Kanunu'nun 21'inci maddesi gereği, on dört yıldan beri verilmeyen 176 milyar destekleme primi çiftçiye verilmelidir. İthalat lobisine son verilmelidir. Üreticilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizleri silinmeli, anapara beş yıl yapılandırılmalıdır. Kişilere verilen sübvansiyonlu tarımsal kredinin kooperatiflere de verilmesi sağlanmalıdır. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik ücretleri destekleme içerisine alınmalıdır, çiftçilere can suyu verilmelidir. Sulama birliklerindeki sulama ücretlerinin tarifeleri yüksek olup indirilmelidir.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)