| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 58 |
| Tarih: | 19.02.2020 |
FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 176 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12'nci maddesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.
20 Şubat 2015 tarihinde, bölücü terör örgütü hainlerinin saldırısı sonucu şehit olan ülkücü şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun şehadetinin yarın 5'inci yıl dönümü, kendisini rahmetle anıyorum.
Değerli milletvekilleri, yine, bir torba yasayla karşı karşıyayız. Özal hükûmetleri döneminde başlayan ancak AK PARTİ hükûmetleri tarafından tamamen rutin hâline getirilen torba yasa yöntemine bu yasada da başvurulduğunu görüyoruz. Yasalar sorun çözmek için çıkarılır, yeni sorunlar çıkarsın diye değil. AK PARTİ'nin daha önce çıkardığı torba yasalarda unutulmuş, eksik bırakılmış, sakıncalı bulunmuş hususlar yeni torba yasalarla düzeltilmeye çalışılmakta ancak yeni torba yasalar yeni sakıncalar doğurmaktadır. Torba yasalar yapboz, dene yanıl, koy kaldır yasalarıdır. Alelacele, yangından mal kaçırır gibi çıkarılan yasalar sağlıksız ve sorunludur. Bütün bunları daha önce defalarca söylememize rağmen iktidar yanılmaz olduğunu düşünüyor, yaptığı her işin de doğru olduğuna inanıyor.
Daha önce de yine defalarca dile getirdiğimiz gibi, Roma'da milattan önce 98 yılında kabul edilmiş bir kanunla yasa yapma tekniğinin ilkesi çizilmiştir. Bu ilke yasalarda konu birliği olması ilkesidir yani tek konu ya da sıkı bağlantı içindeki konuların bir yasa içerisinde düzenlenmesi zorunluluğu ilkesidir. İki bin yüz on sekiz yıl önce konulmuş evrensel hukuk ilkesine bizim Parlamentomuzda bugün bile uyulmamakta ısrar edilmekte, aralıksız torba yasalar çıkarılmasına devam edilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisini bu şekilde çalıştırmak doğru değildir.
Değerli milletvekilleri, bugün ilk konuşmamdan itibaren Türk yargısına zaman zaman değindim, yine değineceğim. Türk yargısının durumu da yine içler acısı hâldedir, hukuk ve adalete güven sıfırlanmıştır. Konuşmalarımızda ilk günden beri vurgu yaptığımız husus, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığıdır. İktidar, Türk yargısını son on sekiz yıldır arka bahçesi hâline getirmek için çabalamış ve gelinen noktada bunu becermiştir. Başta Ergenekon kumpasları ve 15 Temmuz sonrası yaşananlar Türk yargısını bitirmiştir.
Şu unutulmamalıdır ki adalet bir gün herkese lazım olacaktır. Geçmişte adaletsizliğe uğradıklarını iddia edenler, bir an önce bu adaletsiz uygulamadan vazgeçmelidir. Adalet, gün gelecek en büyük sığınağınız olacak ancak böyle giderse öyle bir günde sığınılacak bir adaletten söz etmek dahi mümkün olmayacaktır. Dün muktedirlerce tahsis edilen zırhlı arabalara binip kendilerini adaletin mutlak hâkimi gören ve bu güce güvenerek her türlü adalet katliamını yapan FETÖ terör örgütü mensubu hâkim ve savcıların bugünkü durumu, bugün adalet mekanizmasında görev yapıp hukuksuz ve adaletsiz davrananlara örnek olmalıdır. Çok geç olmadan yapılması gereken, yargının sorunlarının siyasi saiklerle değil, evrensel ilkeler ve objektif kıstaslara göre tespit edilerek çözüme kavuşturulmasıdır.
Değerli milletvekilleri, yargı bağımsız olmak zorundadır. Tüm dünya ülkelerinde bu konuda kesin düzenlemeler vardır. Ülkemizde de yargı bağımsızlığı Anayasa hükümleriyle kesin kurallara bağlanmıştır. Nitekim Anayasa'mızın 9'uncu maddesinde "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.", 138'inci maddesinde ise "Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar." denmek suretiyle kurallara bağlanmıştır. Yani, hâkimlerin bağımsızlığı, kararlarını verirken hür olmalarını, hiçbir dış baskı ve tesir altında bulunmamalarını gerektirir. Baskı yapılması kadar, yapılabilme ihtimali de hâkimlerin bağımsızlığını zedeler. Ne var ki, 2017 Anayasa değişikliği referandumu yasama organının Cumhurbaşkanı karşısında bağımsızlığını ortadan kaldırdığı gibi, yargı organının bağımsızlığını da tamamen ortadan kaldırmıştır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Diğer bir ifadeyle, sadece yasama organını değil aynı zamanda yargı organını da Cumhurbaşkanının kontrolü altına sokmuştur. Şunu özellikle belirtmek isterim ki, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin elinde toplandığı kişinin kim olduğunun bir önemi yoktur. Bu kişi, bir bilge kral veya halk tarafından yüksek oyla seçilmiş bir başkan olsa bile durum değişmez. Her gücün doğasında kötüye kullanılma eğilimi vardır. Yüz otuz yıl önce Lord Acton'ın söylediği gibi, "İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak yozlaştırır." Türk yargısı bir an önce iktidarın egemenliğinden kurtarılmalıdır.
Bu vesileyle, yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)