| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 20.02.2020 |
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İdlib'de şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ülkemizin başı sağ olsun. Yine, aynı şekilde, Almanya'da yaşanan şiddetle ilgili gerek vatandaşlarımızın gerekse orada yaşayanların hepsine Allah'tan rahmet diliyorum. Bu tür ırkçı saldırıları kınıyoruz.
Değerli arkadaşlar, dönemin özelliğine uygun yine bir torba yasayla karşı karşıyayız, sarayın torba yasası. Yine yeni vergiler, yine yeni borçlanmalar, yine yeni güç talepleri üzerine kurulu bir torba yasa; halkın gündemi yok burada. "Halkın gündemi nedir?" diye sorarsanız halkın gündemi boş tenceredir, halkın gündemi boş cüzdandır, halkın gündemi algı değildir en azından. Algıyla halk yönetilemiyor. Halk pazara gittiğinde cebinde ne kadar var, onunla hayatını devam ettiriyor. Bununla ilgili daha bugün Berat Albayrak, Sevgili Bakan şöyle bir ifade kullanmış Antep'te: "Enflasyonda, kurda, faizde başarının devamını sağlıyoruz." Bu nasıl bir yönetim şeklidir, bu nasıl bir ifadedir, anlamakta zorluk çekiyoruz. Sadece bir şey söyleyeyim: Bakan olduğunda kur 4,61; şimdi dolar kuru 6,10.
Tabii, bu algı yönetimleriyle ülkeyi yönetmeye çalışıyorlarsa da biz de rakamlarla bunun gerçekliğini ifade etmeye çalışıyoruz. Örneğin, son beş yılda kredi kartı ve tüketici kredisi kullananlardan 3 milyon 687 bin kişi icra takibine uğramış. Son yılda, 2019 yılında kredi kartı ve tüketici kredisi borcundan dolayı icra takibine uğrayan kişi sayısı 1 milyon 403 yani bunu 5'le çarptığınızda geçmiş dönemin neredeyse 2 katı kadar 2019'da icra takibine uğrayan vatandaşımız var.
Yine, tüketici kredisi ve tüketici borçlarına baktığımızda, 2002 ile bu yılı mukayese ettiğimizde tam 93 katına çıkmış. Bu oran 2002'de 6,6 milyarken şimdi 611 milyar lira.
Yine, bu rakamlar yetmiyor ise başka rakamlar da verelim: Örneğin, Türkiye'deki resmî işsiz sayısı 4 milyon 308 bin, resmî olmayan işsiz sayısı ise 8 milyonlara yaklaşıyor. Tabii, bu oran sadece rakamlardan ibaret değil; bu oran cumhuriyet tarihinin en yüksek oranı, en yüksek işsizlik oranı. Neredeyse savaş dönemlerindeki işsizlik oranlarını yaşıyoruz şu anda Türkiye'de. Örneğin genç işsizlerde oran yüzde 25 yani genç nüfusun neredeyse dörtte 1'i işsiz durumda.
Yine, bir başka rakam: Son üç yılda elektriği kesilen abone sayısı 18 milyon.
Tüm bu rakamlar belki yetmeyebilir, size bir başka rakam daha vereyim: Son bir haftada, geçim sıkıntısı nedeniyle intihar girişiminde bulunanlar, intihar edenler Şırnak'ta, Konya'da, Hatay'da, İstanbul'da... Bunların 2018 sonrası TÜİK verileri yok ama 2002 ile 2018 arasındaki yani on yedi yıldaki rakamları var: 50 bin. Yine bu dönemde günde 8 kişi intihar ediyor; daha nasıl bir ifade lazım, daha nasıl bir gösterge lazım, açıkçası anlamak da mümkün değil.
Ekonomiye ilişkin bu veriler varken bu tedbirleri alması gereken kurumlar var; işte, bir tanesi elbette yürütme ama diğeri de yasama yani bizler. Ama yasamaya baktığınızda, maalesef halkın gündemine ilişkin değil, biraz önce ifade ettiğim gibi, sarayın ihtiyaçlarına ilişkin yasa çıkartıyor. Burada bu görev, bunları ifade etmek sadece bize düşmüyor, 2'nci partiye, 3'üncü partiye düşmüyor, 5'inci partiye düşmüyor; iktidar partisine de düşüyor çünkü bu yeni sistem, iktidar partisine yani 1'inci partiye de denetleme görevi veriyor. Burada, yasama, hüviyetini sadece yürütmenin ihtiyacına göre karşılamaz; vatandaşın ihtiyacına göre de karşılaması gerektiğini ifade ediyoruz çünkü bu sistemin amacı, gayesi, vatandaşın ihtiyaçlarına göre yasama hizmetlerinin yapılması, yasama görevinin yerine getirilmesi ama bakıyoruz, yürütmede Tayyip Erdoğan; hukukta, yargıda Tayyip Erdoğan. Bari yürütmeyi de Tayyip Erdoğan'a bırakalım, vatandaşın ihtiyaçlarını karşılayan yasalar çıkartalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bulut.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce ifade ettiğim gibi bugünkü iktidara ilişkin birçok söz söylenebilir, ama ekonominin temeli güvendir. Eğer güven o ülkede yoksa ekonomi dip yapar; yabancı yatırımcılar gelmez, insanlar birbirine güvenmez, ekonomik olarak da herhangi bir yatırıma girmez. Güven için de ne gerekir? Birincisi, adalet gerekir; ikincisi, şeffaflık gerekir; üçüncüsü, denetleme gerekir; bireysel özgürlük gerekir, bağımsız yargı gerekir, kaliteli yasama gerekir, özgür basın gerekir ama bakıyorsunuz, bunların hiçbiri bu ülkede yok. O nedenle ekonominin dip yapması kadar da doğal bir şey yok.
Son söz olarak, yürütmeye ve Meclisin 1'inci partisine önerim, yirmi aydır ne yapıyorsanız onu yapmayın.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)