GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:39
Tarih:13.12.2012

BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe hakkı anayasal bir hak. Kamu kaynağının edinilmesi, kullanımı, harcanması, meşruiyeti parlamentoların varlık nedenidir. Vatandaşın hazineye koyduğu her kuruş verginin hesabını sormak ana muhalefet olarak, demokratik ana muhalefet olarak Barış ve Demokrasi Partisinin de boynunun borcudur.

Biz, şu an aslında skandal bir bütçe görüşmesi yapıyoruz. Bütçe mali raporu yetmiş beş gün önce sunulmadı. Hükûmet, Anayasa 163'e aykırı olarak merkezî yönetim bütçesine kanun hükmünde kararnameyle müdahale etti, yeni bakanlıklar kurdu. Kesin hesap mali yılın sonundan başlayarak yedi ayda, Nisan'da sunulması gerekiyordu, sunulmadı. Sayıştay raporları, yine 4 Temmuz 2012 torba kanun öncesi kesin dönem bölümünü kapsayan raporları -132 tane- Meclise sunulmadı. Genel uygunluk denetimi için bunlar şarttı, Meclis adına denetim yapılıyordu. Meclis de milletin iradesini temsil ediyor. Hükûmete bunun hesabını soracağız yürütmeden aldığınız parayı nereye harcadınız diye. Kesin hesap raporu ise 2013 bütçe tasarısı ile aynı anda sunulmaydı, sunulmadı.

Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, bu bütçe görüşmelerinde Avrupa Birliği Bakanlığının kesin bütçe hesabı sunulmamıştır bu Meclise, sadece Avrupa Birliği Genel Sekreterliği yani Bakanlığa bağlı bir Genel Sekreterliğin bütçesi sunulmuştur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kesin bütçesi bu Meclise sunulmamıştır. Sunulmayan bütçeleri görüşüyoruz farkında mısınız? Gençlik ve Spor Bakanlığının kesin bütçe hesabı bu Meclise sunulmamıştır. İddia ediyorum, 3 tane bakanlığın kesin bütçe hesabı bu Meclise sunulmadı. Şimdi, sunulmayan bütçenin nesini görüşeceksiniz arkadaşlar, söyler misiniz? Peki, savunma, güvenlik, istihbarat alanında yerindelik, düzenlilik, performans denetimleri Sayıştay Kanunu ile kaldırılmadı mı?

 Bakın, gizli bir yönetmelik var, bu gizli yönetmeliğe sizin dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakın, Meclise güvenlikle ilgili -Millî Savunma, MİT, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığı, MGK Genel Sekreterliği, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçeleri- sunulan bir rapor var mı? Yok. Komisyona sunulan var mı? Yok. Gizlilik kararı var mı? Yok. Ama "Sayıştay Kanunu değiştirildi." deniliyor. Sayıştan Kanunu'nda değiştirilen hükümler var ama bu, rapor vermeyi bazı durumlarda engellemiyor.

Bakın, bir gizli yönetmelik var. Girin Internet'e, şöyle karşınıza çıkar, bu gizli yönetmeliktir, bakın. Bu gizli yönetmeliğin peşine düştük, bakanlık vermedi; Meclis Başkanından istedim, vermedi; sonra gittik bulduk, 8 maddelik bir genelge, gizli yönetmelik. Gizli yönetmelik bu değil. Girin artık Google'a, İnternet'ten çıkarabiliyorsunuz arkadaşlar ve gariptir, burada, gizli bir şey yok bu Sayıştayın gizli yönetmeliğinde. Bu ülkede gizli yönetmelik yok, derin yönetmelik var derin, derin. Derini konuşacağız şimdi biz.

Bakın, gizli yönetmelik madde 4 "Taslak denetim raporları gizlilik esaslarına göre ilgili kuruma verilir, 30 gün içinde de cevap verir." diyor. Sonra da "Sayıştayın ilgili daire ve Genel Kuruluna sunulur." diyor. Yok. "Oradan da Meclise gelir." O da yok.

Şimdi, bakın, devam ediyoruz. Gizli yönetmelik madde 5, sadece bir noktada gizlilik kaydı var. "Devletin mallarının yeri, teknik özellikleri, miktarı, nasıl, nerede kullanılacağı gizlidir." diyor, o kadar; başka yok arkadaşlar. Buraya dünyanın bütçesini ayırıyoruz, en fazla bütçe ayrılan bakanlığı konuşuyoruz şu an. Şimdi, bu derin yönetmelikte şöyle bir şeyi var İçişleri Bakanlığının. Normal olarak, bütün bu güvenlik kalemlerinin bağlı olduğunu saydık. Ortada olmadığına göre, bütçede olmadığına göre şimdi neyi sorgulayacağız, söyler misiniz?

Bizim Mardin Lisesinde okurken öğretmen sözlüye bir öğrenciyi çıkarmıştı, şöyle bakmıştı. "Ya, top ense, uzun favori, düşük kemer, İspanyol paça, yüksek topuk, senin nerene soru sorayım?" demişti. "Sen bana soru sor." Ben sizin nerenizi denetleyeyim? Siz bizi denetleyin, siz! Siz bu keyfiyeti, bu gücü, bu hesapsızlığı elinizde bulundurduktan sonra, bu derin yönetmelikle siz bizi denetleyin kardeşim. Biz Meclisin, milletin iradesi falan değiliz karşınızda; olsaydık bu hesabı bu Meclise verirdiniz, milletin kuruşunu nereye harcadığınızın hesabını verirdiniz. İşte, hukuk devletlerinde, demokrasilerde böyle bir denetimsizlik yoktur arkadaşlar. Bu olsa olsa totaliter rejimlerde olur, bu olsa olsa korsan bütçe görüşmelerinde olur, başka yerde olmaz.

Sayın milletvekilleri, güvenlik ve özgürlük sadece silahlı güvenlik güçlerine bırakılmayacak kadar yaşamsaldır, önemlidir. Aksi takdirde, Meclisin, yasamanın, yargının denetimi dışına çıkan bir güç, kontrolsüz, tehlikeli bir güçtür. AK PARTİ Hükûmeti artık kontrolsüz bir güce dönüşmüştür. Parlamenter demokrasilerde de bunun yeri yoktur arkadaşlar. 2013 bütçesinde en yüksek, en artan kalem bakanlığın. Emniyette yüzde 21,93; jandarmada yüzde 18,9; 24 milyar vesaire; bunların örtülü ödeneği, ekleri hariç.

Şimdi, bütçesi artan ama denetlenemeyen, hesap vermeyen bakanlığın bazı uygulamalarına bakalım. Bazıları Nazilerinkine benziyor, bazıları da El Kaide ile Taliban'ı andırıyor; daha çok da Sedat ile Esad'ın Baas rejiminin aynısının uygulamalarını güvenlik politikalarında takip ediyor. Enteresan olan bir güvenlik politikası ve bütçesi var.

Şimdi AKP derin devletini oluşturdu. Bütçenin de kaynağı, en büyük kaynağı bu bakanlık. Görünen ve görünmeyen bir derin yüzü var bu bakanlığın. Bir, şemada, İnternet'te görünen bir İçişleri Bakanlığı var, bir de İnternet'e girmeyen, derin, özel masalardaki bir İçişleri Bakanlığı var; yani paralel devlet örgütlenmesi var; poliste var, jandarmada var ve silahlı güçlerin örtülü ödeneğinin bütün birimlerinde bu var. Bu cemaat örgütlenmesi modeliyle hayata geçirilen yasal bütçenin dışında, paralel, illegal bir bütçe var.

Bakın, bunun 3 eksen noktası var, 3 eksende bu birleşiyor.

Bir: Dışarıda emperyal sermayeyle iş birliği yapan bir yanı var bunun. MİT, CIA, MOSSAD, TSK, NATO, IMF, Washington, yine Tel Aviv, Suudi Arabistan, Katar gizli özel büroları, örgütlenmeleri var. Bir taraftan ESAM karşıtı -bu krizde- anlayış yükselirken, diğer taraftan da İslami radikal gelişmeleri, Müslüman Kardeşler Örgütü gibi Mısır'dan başlayarak Suriye'de ve Orta Doğu'nun yeni rejimlerinde radikal İslam'ı iktidar yapma                  -diktatörlerinin yerine- anlayışını küresel kriz sonucu sermaye teşvik eder oldu. İçeride de ırkçı, milliyetçi bir cephe geliştiriliyor ve bütün muhalefete kan kusturan ırkçı, milliyetçi -geçmiş dönemlerde örneklerini gördüğümüz- bir faşist cepheleşmeye doğru gidiliyor. Bu çok tehlikeli bir tırmanıştır, bakın.

3'üncüsü, militarizmle iş birliği olayıdır. Jandarmanın JİTEM'i neyse bugün aynen devam ediyor. JİTEM'in başındakiler bugün Genelkurmayın başındadır. JİTEM'in yaptığı faali meçhullerden, köy yakmalarından, AİHM'deki kaybettikleri davalardan tutun hepsine kadar. İlerleme raporunu çöpe atan bu Hükûmet, dikkat edin, polis, jandarma ve güvenlik güçleri konusunda 23 ve 24'üncü fasılları geçememektedir. Demokratik hak ve özgürlüklerin en büyük tehlikesi işte böyle bir noktada gelişiyor.

Bakın, şu an kar yağıyor dağlarda. Şırnak'tan yeni geldim ve karlı dağlarda operasyon var. Aynı, Sarıkamış'ta Enver Paşa'nın yaptığının benzeri, şu an Şırnak dağlarında, Cudi dağlarında, Cilo dağlarında yapılıyor. Bunu size söylemeyi de görev olarak biliyorum.

Arkadaşlar, Kürt sorununa terör gözüyle baktığınız zaman bu ülkenin sorunlarını çözemezsiniz, barışı da, kardeşliği de getiremezsiniz. Bu ülkeye yanlış teşhis koyduğunuz zaman bu ülkede yanlış metotlar uygularsınız, 1990'lardaki günlere, yönteme dönersiniz; bugün yapılan, yaşanan budur. Maalesef, Orta Doğu'da Kürtlerin dostluğunu kazanma stratejisi yerine, düşmanlığını kazanma olayı geliştiriliyor. Ana dilde eğitim, eşit yurttaşlık, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, özerklik gibi masum, meşru, hukuki, haklı, doğuştan gelen talepler bölücülük sendromuyla karşılanıyor ve şiddetle bastırılmaya çalışılıyor. 10 binin üzerinde siyasetçi bu nedenle içeridedir arkadaşlar. 6 milletvekili, 36 belediye başkanı, 10 binin üzerinde siyasetçi? Ve her gün 3-4 ilde, sabah kalktığınız zaman alt yazı televizyonlarda, KCK soruşturmaları? En son KCK soruşturması, Mardin'de barış çalışmaları yapan, ileri gelenlerin oluşturduğu halkla ilişkilere yapıldı. İhbar ediyorum, Viranşehir'de bugün Ahmet Türk 2 büyük aşiretin barış yemeğine gitti. Mutlaka o da komitedendir, ona da bir fezleke hazırlayabilirsiniz!

Şimdi, bakın, Orta Doğu'daki bu çalışmaların ötesinde, AKP'nin derin devletinin hedefi muhalefeti susturmaktır, stratejisini bunun üzerine kurmuştur. Kürtleri, onların siyasi partilerini, sendikalarını, derneklerini değil, Türklerin de muhalif olanlarını, diğer sol partileri de, sosyalist partileri de, sendikaları da, bütün herkesi de düşman görüyor. Öyle ki Kızılay Meydanı daha düne kadar parfüm kokarken şu an gaz kokuyor; Ankara, başkentin göbeği, Meclisin 100 metre ötesi.

Bakın, Kürt sorununda güvenlik konseptinin çıkması, açılım sürecinde oy kaybetmeye başlamayla başladı AK PARTİ'de arkadaşlar. Benim şimdi bunları sayacak vaktim yok. Sayın Sırrı Süreyya kardeşimiz çok güzel anlattı cenazelere saldırma olayını. Şimdi, şehirlere giriş çıkışımız yasaklanıyor. İl başkanımız trafik kazasında hayatını kaybetmiş, ben Diyarbakır'dan cenaze konvoyuyla geliyorum, Cizre'de eşkıya gibi önümüzü kesiyorlar zırhlı araçlarla, "Şehre giremezsiniz." diyorlar. Benim partimin il başkanının cenazesini götürürken böyle bir anlayışla karşılaşıyoruz.

Demin Sayın Önder bir de camideki saldırıları verdi. Ben tabii ki burada, Başbakan veya bakanın bu yaklaşımının ne anlama? Bakın, cami içinde saldırı, görüyor musunuz? Cami içinde cenazeye saldırıyorsunuz. Bunu hangi ahlak, hangi din, hangi usul, hangi örf kabul eder? Ölenler artık öldükten sonra Allah'ın katındadır, onlar Allah'a kavuşmak için son vecibeleri beklerler.

Bakın, burada bir kadın milletvekilini sakat bıraktınız Silopi'de. Bakın, ikimizin saldırıya uğradığımız an. Bu saldırıdan sonra o TOMA'nın adını "Silopi Ejderi" olarak değiştirdiler. Bu Roboski, icraatınız. Hâlâ fezlekeler, infial falan bakmayın. Toplum infilaka doğru gidiyor, infilaka doğru gidiyor.

Gördüğünüz şu manzaranın üzerinden? On gün sonra yıl dönümleridir bunların. Ne Meclis İnsan Hakları Komisyonu bir şey yapabildi ne de hiç kimse.

Bakın, işte, Hükûmetin adaleti, Türkiye cezaevine döndü. Bakın, görüyor musunuz? Açık cezaevi şu an Türkiye.

Bu da kalkınmalarınız her tarafta! Bu da Sayın Bakanın Cizre'de, kaymakamlık yaptığı Cizre'de, bir hafta önceki, Sayın İdris Baluken'le beraberken gaz bombalarıyla saldırı. En ufak açıklama, en ufak toplantıya sürekli saldırı.

Bu da sıfır tolerans işkenceye arkadaşlar! Hükûmetin icraatı.

Şimdi, bu icraatların hepsini ortaya koyduktan sonra benim bir önerim var, oylamaya sunuyorum: Diyarbakır'da büyük bir cezaevi konsepti yapıyorlar, adını "Recep Tayyip Erdoğan", F tiplerinin de "İdris Naim Şahin" olarak öneriyorum, tıpkı barajlar gibi. Kabul edenler ellerini kaldırsın. Muhalefet çoksunuz.

Bakın arkadaşlar, cezaevlerine de adlarını vermek lazım; öyle baraja, okula mokula değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Şırnak'ta, en son, Emniyet Müdürlüğünün önüne 3 katlı perde beton çekildi, dört taraflı, biliyor musunuz. 3 kat boyunca perde beton çekildi.

BAŞKAN - Sayın Kaplan, teşekkür ediyoruz.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Perde betonun fotoğrafını -bütün basına duyuruyorum- gidin çekin.

BAŞKAN - Sayın Kaplan?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, o perde beton, Berlin Duvarı'ndan ve Gazze'deki duvardan sonra, Şırnak'taki utanç abidesi olarak duruyor. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kaplan, süreniz bitti.

Teşekkür ediyoruz.