| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 20.02.2020 |
AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifine ilişkin en uzun önergeyi ben vermişim ama bu konuda konuşmayacağım, sizi yormayacağım bu konuda.
Sözlerime şu şekilde devam etmek isterim: Biliyorsunuz, dün akşam bir ırkçı saldırıda 5 kardeşimizi kaybettik, bugün 2 şehit verdik İdlib'de. Bir defa, kaybettiklerimizin hepsine Allah'tan rahmet diler, ailelerine de sabır niyaz ederim.
Ben sizi şaşırtmayacağım, yine dış politikadan bahsedeceğim ve maalesef, bugün verdiğimiz 2 şehit sonrasında da "kes-yapıştır" modelinde diyebileceğim bir taziye mesajı duyduk. Ne diyor kes-yapıştır taziye mesajı? "Misliyle mukabele edilmiş, şehitlerimizin kanı yerde bırakılmamıştır ve..." O "ve"den sonrası bence önemli "...ileride de bırakılmayacaktır." Hâlbuki ben başka bir şey duymak isterdim. "Artık orada, İdlib'de bir daha şehit vermemek üzere elimizden geleni yapacağız. Askerî yöntemlerden vazgeçeceğiz, konuyu siyasi arenaya taşıyacağız ve çözümü üreteceğiz." demesini beklerdim iktidardan. Ama bize hâlâ bir felaket işareti geliyor "İleride de bırakılmayacaktır, ileride de şehitler vereceğiz." demişçesine.
Soçi Mutabakatı'nın ayrıntısına girmeyeceğim, neleri yapmadığımızı hepiniz biliyorsunuz. Ama şunu hatırlatma gereğini duyuyorum: İdlib'de ne PKK var ne PYD var ne YPG var ne FETÖ var. "Bunların hiçbiri yokken biz ne uğruna oradayız?"ı bana kimse izah edemiyor maalesef, "Niye biz oradayız?"ı birisi söylesin bize. Buna mukabil, HTŞ ve şürekası dediğimiz, uluslararası terörizmin bayraktarlığını yapan, kendilerini ne uğruna olduğu meçhul bir savaş için oralara getirmiş insanlar var. Ama aradan geçen süre içinde, maalesef... Biraz evvel arkadaşlarımızdan "Bir İdlib bataklığına saplandık." diyenler de oldu, bana sorarsanız biz bugün saplanmış durumda değiliz, gömülmüş durumdayız ve maalesef, nasıl çıkacağınızı da bilemiyorsunuz iktidar olarak.
Bundan bir buçuk sene evvel şöyle bir cümle sarf etti Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü: "Türkiye'nin İdlib'deki çabalarını aktif hâle getirmesini ve üstlendiği yükümlülükleri tamamen yerine getirmesini bekliyoruz." bir buçuk sene evvel. Bu hafta başka bir açıklama yaptılar, dediler ki: "İdlib'de ne olup bitiyorsa bunun sebebi Türkiye'nin kronik yaklaşımlarıdır." Bu akşam 2 şehit verdik. Rus uçakları geldi, vurdu. Bu, bizi hızla nereye götürüyor, biliyor musunuz? Rus uçağını düşürdüğümüz günlere gitmek üzereyiz biz şu anda. Bunun sonucunda... Vatandaş, genelde dış politika konusunda oy kullanmıyor "dış politika iyi" veya "kötü" diye bir oy kullanmıyor ama şu konularda oy kullanıyor: "Ben bu domatesleri kime satacağım?" "Bu turistler niye gelmiyorlar artık?" "Bu ihaleler niye bize verilmiyor?" Bunlar sokaktaki seçmeni, maalesef, A veya B partisi lehinde veyahut aleyhinde oy kullanmaya sevk eden hususlar.
Kaç tane gözlem noktamız kaldı? 12 taneydi, ilave 3 tane yaptınız, 15 oldu; bugün kala kala 4 tane kaldı. Ne oldu geri kalanlar? Hepimizin çocukluğunda duyduğumuz bir söylem vardı: "Orda bir köy var, uzakta; o köy bizim köyümüzdür." Biz bugün İdlib'de ne diyoruz, biliyor musunuz? "Orada bir gözlem noktası var uzakta; o gözlem noktası bizim gözlem noktamızdır." Ama nerede o gözlem noktası? Çatışma hattının 10, 15, 20, 30 kilometre gerisinde. Mehmeçik'i dağ başında bıraktınız, koruma yeteneğiniz bile yok. Niye yeteneğiniz yok? Hava desteğiniz yok.
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yahu, Türk ordusu seferde, sen ne konuşuyorsun burada!
BAŞKAN - Sayın Bülbül...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Türk ordusu seferde, sen ne konuşuyorsun burada!
BAŞKAN - Sayın Bülbül, rica ediyorum...
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Allah'tan korkun birazcık! Yazıklar olsun!
BAŞKAN - Sayın Bülbül, rica ediyorum...
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Böyle bir şey yok ya!
MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yazıklar olsun size!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, rica ediyorum...
Sayın konuşmacı konuşmasını yapıyor, itirazı olan konuşur daha sonra. Rica ediyorum...
BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Olmaz ama böyle ya! Oradakiler kahraman evlatlarımız.
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Gayet yumuşak bir şekilde millet ile devleti aşağılıyorsun!
BAŞKAN - Rica ediyorum değerli arkadaşlar, rica ediyorum...
Buyurun Sayın Erozan.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Yaralılarımızı bile Rusya'nın izniyle taşıyabiliyoruz helikopterle. Bizim size söylediklerimiz belki sizi rahatsız ediyor olabilir ama...
OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Her şeyin konuşulacağı bir yer, zaman var. Biraz vicdan, merhamet ya!
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen, sessiz, sakin olalım. Konuşmacı görüşlerini ifade ediyor, siz de ifade edersiniz.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Biz bu Mecliste, Genel Kurulda bir gizli oturum da istedik, reddettiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın konuşmanızı.
AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - İstedik reddettiniz. Dolayısıyla bizim vazifemiz her zaman olduğu gibi... Biz iktidar değiliz, bizde yürütme yetkisi yok ama bizim görevimiz sizleri uyarmak, aklıselime davet etmek, İdlib'de ve Suriye'nin bütününde akılcı bir çözümü sağlamanız için çağrıda bulunmaktan ibarettir.
Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)