GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:20.02.2020

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli halklarımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dün Almanya'nın Hanau kentinde iki ayrı mekâna yapılan ırkçı saldırıda yaşamını yitiren 9 kişiyi burada anmak istiyorum. Bunlardan 5'i Türkiye vatandaşı, Kürt, hepsine başsağlığı diliyorum ve ailelerine sabır diliyorum.

Almanya Sol Parti Eş Genel Başkanı Kipping, bu ırkçı saldırıyı kınarken 3 dilde bir kınama yaptı ve "Yas tutuyoruz." cümlesini 3 dilde söyledi. Kendisine teşekkür etmek istiyorum. Ben de 3 dilde söylemek istiyorum: Yas tutuyoruz "..."(x)

Yine, yarın Dünya Ana Dili Günü, Dünya Ana Dili Günü kutlu olsun. "..."(x) Dil yaşamdır.

Değerli arkadaşlar, bu Meclisin ana dile saygı göstermesinin ve Türkiye'de ana dil sorununun bütün ana diller için çözülmesinin en büyük dileğimiz olduğunu söylemek istiyorum. Saygı, ana dilin hayatın her alanında hayata geçirilmesiyle, eğitimden sağlığa kadar kamusal alanlarda hayata geçirilmesiyle başlar. Saygı, burada, Mecliste "bilinmeyen dil 'x'" olarak yazılan Kürtçenin, Kürtçeye karşı saygısızca ifadenin ortadan kaldırılması ve Kürtçenin bu Mecliste tanınmasıyla sağlanır. Yine, dünyanın pek çok ülkesinde 1'den fazla resmî dil vardır. Resmî diller ülkeleri, toplumları bölmezler. Nasıl başka ülkeler 1'den çok resmî dille yaşayabiliyorsa Türkiye de yaşayabilir. O yüzden resmî dil talep etmek de bölücülük değildir, tam tersine, yeni bir yaşamı, yeni bir Türkiye'yi var etmek için ana dilinde bir yaşamı herkes için sağlamalıyız diye düşünüyorum ve bir kez daha 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü'nü kutluyorum.

28'inci maddeye dair birkaç şey söylemek isterim: 28'inci madde kanuna eklenmesi öngörülen 31/(A) maddesiyle borçlanma aracı sahipleri kurulu müessesini yaratmaya çalışıyor. Böyle bir kurul yaratılarak aslında şirketlere, ihracatçılara ve yatırımcılara bir imkân sağlanmak isteniyor. Herkes durduğu yerden konuşurmuş, ben de çalışanlar açısından, işçiler, emekçiler açısından bu yasa maddesine baktığım zaman şunu söylemek isterim: Eğer bir yerde -çünkü bu maddenin içerisinde var, temerrüde düşülmesi hâlinde yeniden yapılandırmayı öngörüyor- iflas varsa orada çalışanların haklarını korumak öncelikli olarak ele alınmalıdır diyorum. Şöyle: Diyelim ki bir fabrika eğer iflas ettiyse hemen o fabrikanın makinelerini, teçhizatlarını satıp fabrikayı ortadan kaldırmak, dağıtmak bir çözüm değildir; fabrikada çalışan işçilerin çalışmalarına devam edecekleri şekilde oradaki yaşamı düzenlemek gerekir ve işçilerin kolektif bir şekilde o fabrikanın işletilmesinde rol almaları için bir kamusal hizmet hayata geçirilebilir. Bu öncelikli olarak ele alınmalıdır. Aynı zamanda, işçi alacakları da yine bu yasa maddesinde öncelikli olmalıdır diye düşünüyorum çünkü genellikle, bu tür durumlarda bankalar sermayedarların, patronların, işverenlerin zararlarını kapatmak için orada inisiyatif alıyorlar fakat işçiler en sona bırakılıyorlar. Türkiye'de bugün büyük bir ekonomik kriz olduğunu düşündüğümüzde, ağır çalışma koşulları ve işsizliğin ne kadar büyük olduğunu düşündüğümüzde yasaları yaparken işçilerin, emekçilerin, işsizlerin, halkın, ezilenlerin yanında durarak yasaları yapmak gerektiğini düşünüyorum. Bugün eğer, Türkiye'de intihar vakaları arka arkaya yaşanıyorsa aslında, bunun anlamı şudur: İntiharlar var çünkü siz varsınız. Çünkü intiharları ortadan kaldıracak, ekonomik krizi ortadan kaldıracak, eşitsizlikleri, büyük gelir adaletsizliklerini ortadan kaldıracak bir yönetim anlayışı burada hayata geçirilmiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Kemalbay.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - ...tam tersine, nasıl sermaye biriktirilir, yandaşlar nasıl sermaye biriktirir, bunun üzerine temellendiriliyor; işte, Varlık Fonundan tutalım da bütün yasalar ve bütün kamu kaynakları buna göre düzenleniyor.

Son olarak... İdlib'de yaşanan bir savaştır ve İdlib'deki bu çatışmayı ve savaşı biz engellemeye çalıştık, burada tezkereye yönelik önergeler vererek, tezkereyi olumlamayarak herkesin tezkerenin karşısında olması gerektiğini söyledik çünkü bunun bir savaş tezkeresi olduğunu söyledik ama bunu dinlemediniz. Bugün, bu Genel Kurulda ordunun seferde olduğu söylendi yani bizim "Savaş tezkeresidir." dediğimiz şey doğrulandı. Türkiye bugün İdlib'de operasyon için değil, savaş için bulunuyor ve oradan tabutlar geliyor. Bu kabul edilemez. Derhâl müzakere ve barış süreci işletilmeli; Suriye'de de, Türkiye'de de barış kazanılmalı diyorum.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)