| Konu: | Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 20.02.2020 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bu 29'uncu madde üzerine konuşacağım.
29'uncu maddede esas itibarıyla bir kurum ihdas ediliyor, bu kuruma "teminat yöneticisi" deniyor. Niçin böyle bir kuruma ihtiyaç gösteriliyor? Komisyon orada, onlar tabii dinliyorlar mı emin değilim ama neyse. Çünkü biliyorsunuz halka açık şirketlerin dışında da şirketler tahvil çıkarabiliyorlar, borçlanabiliyorlar dışarıdan. Dolayısıyla da bunun karşılığında ipotek ve teminat ya da teminat mektubu gibi bir karşılık gösteriliyor. Nitekim 2019 yılı itibarıyla, aşağı yukarı, benim gördüğüm -rakam olarak söyleyeyim- 300 milyar Türk lirası civarında tahvil ihraç edilmiş ve burada aşağı yukarı 1 milyara yakın bir temerrüt gerçekleşmiş, söz konusu olmuş.
Şimdi dolayısıyla da bu maddeyle esasında şu yapılmaya çalışılıyor: Bu temerrütte düştüğü zaman bir şirket, onun alacakları ve sahipleriyle ilgili olumsuzlukları giderebilmek açısından bir teminat yöneticisi, bir tür "trusty" diyebileceğimiz bir kurum oluşturulmuş oluyor. Güzel, yani bunda bir sakınca yok doğrusu. Fakat Komisyona şöyle bir soruyu -maalesef Plan ve Bütçe Komisyonunda sorma şansımız olmadı- sormak lazım: Neden böyle bir kuruma ihtiyaç duyuyorsunuz? Sanırım bunun cevabı şu: Teminat gösterilmiş olan ipotekler, teminat mektupları, her neyse bunların nakde dönmesiyle ilgili bir yargı süreci ima ediyor bu ilişki ve bu uzun sürüyor, dolayısıyla da bunu kısaltmak gerekiyor, kısaltmak için de böyle bir kurum bir anlamda bir tür yediemin gibi, bir tür aracı bir kişi gibi devreye giriyor ve sorunu çözüyor. Fakat arkadaşlar, buradan şunu anlamamız lazım: Çünkü Türkiye'de yargı sistemi çok ağır çalışıyor, çok ağır çalıştığı için özellikle ipotek karşılığı alınan krediler veya tahvil ihracı gibi meselelerde nakde çevrilme imkânları son derece sınırlı oluyor veya çok maliyetli oluyor dolayısıyla da bu maddeyle bu maliyetleri aşmaya çalışmak gibi bir yol buluyoruz. Ama benim daha önceki konuşmalarımda söylediğim gibi, bu bir palyatif tedbirdir. Bu, Türkiye ekonomisinin sorunlarını çözmekle ilgili olarak köklü bir anlayışı ifade etmiyor. Köklü bir anlayış için, açıkçası, ekonominin yanı sıra yargı sisteminin de etkin çalışır hâle getirilmesinin bir gereklilik olduğunu unutmamamız lazım geldiğini düşünüyorum. Dolayısıyla da bu vesileyle bunları söylemek ihtiyacı hissetim. Fakat kürsüye çıkmışken deminki tartışmalarla ilgili birkaç cümle de ben etmek istiyorum doğrusunu isterseniz.
Biliyorsunuz, Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarından, bizim arkadaşlardan biri konuşurken "cani" "katil" gibi laflarla bir saldırı oldu. Bir vekil arkadaşımız, Adalet ve Kalkınma Partisi sıralarından, böyle bir çıkış yapmak ihtiyacı hissetti.
Şimdi, arkadaşlar, çok açıktır ki birinin diğerine "cani" "katil" demesi için onu bir tür düşman görmüş olması lazım. Eğer biz düşman değilsek niye birbirimizle ilgili olarak -öfkelenebiliriz belki, aynı şekilde düşünmeyebiliriz belki- "cani" "katil" ya da ona benzer cümlelerle bir ifade oluşturuyoruz, gerçekten kabul edilebilir değil. Nitekim Naci Bostancı arkadaşımız da bunu teyit eden bir konuşma yaptı.
O kadın arkadaşımızın bir özür dilemesi gerektiği düşüncesindeydim. Ama kendisi de yok galiba gördüğüm kadarıyla, burada göremedim, Maraş Milletvekili.
HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Buradayım.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Orada mıydınız? Peki.
Yani sizden böyle bir özür dilemeyi bekliyorum ben açıkçası. Çünkü parlamentolar...
RECEP ÖZEL (Isparta) - Niye açıyorsunuz ki kapanmış konuyu?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Nasıl?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Grup Başkan Vekilimiz konuştu.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Üstünü örtelim, konuşmayalım öyle mi?
BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Biten bir tartışmayı devam ettirmeyelim.
Sayın Katırcıoğlu, siz Genel Kurula hitap edin.
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Arkadaşlar, şunu söylemeye çalışıyorum: Parlamentodaki partiler düşman partiler değildirler, sadece rakip partilerdir. Dolasıyla da birbirimize hitap ederken buna dikkat etmemiz lazım.
MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Niye üzerinize alındınız?
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Şimdi, benim bunu konuşmama itiraz ediyorsunuz oradan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Katırcıoğlu...
EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Evet, neyse... Daha fazla konuşmama gerek yok, yeter.
Teşekkür ederim.