GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:20.02.2020

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30'uncu madde kitle fonlamasıyla ilgili. Böyle bir düzenleme elbette yapılabilir fakat Çiftlik Bank, Süt Bank gibi, binlerce yurttaşın mağdur olduğu örnekler ortadayken bu fonlama tipinin yasayla güvence altına alınmadan Sermaye Piyasası Kurulunun kontrolüne bırakılmasının başka mağduriyetlere yol açacağını düşünüyoruz. Bu nedenle, yine, torba kanun biçiminde değil, ilgili komisyonlarda görüşülerek bu yatırım platformlarının düzenlenmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye'de en ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir alandan, hapishanelerden söz etmek istiyorum. Hapishaneler başından beri devletlerin yeni düzenlemeleri ve aslında yönetim tekniklerini denedikleri ve olgunlaştırdıkları yerler. Sömürgeci devletlerin sömürgelerde ilk inşa ettikleri yerlerden birinin ceza kampları olması bir tesadüf değildi. 20'nci yüzyılın totaliter ve faşist rejimleri kamplar ve hapishanelerde kuruldu. Bu hakikat bugün de geçerli. Dünyanın her yerinde faşist ve otoriter rejimler baskıcı güvenlik paradigmalarını hapishaneler yoluyla inşa ediyorlar. Dünyanın bir kısmında hapishaneler kapatılırken, hapsetme dışı infaz yöntemlerine yönelim artarken Türkiye'de 2005 yılında 55.870 olan mahpus sayısı bugün 280 bine ulaştı. Rejim otoriterleştikçe yeni hapishaneler yapılıyor ve yeni hapishane demek, mahpuslar üzerindeki izolasyonun artması, asgari ihtiyaçların dahi lüks görülmesi ve asgari sosyal ilişkilerin kurulmasının zorlaşması demek. Aslında bu iktidar başından beri 19 Aralık katliamının mirasını sahiplendi.

Dünyanın bir kısmında bunlar olurken -dediğim gibi- hapishaneler azaltılırken Türkiye'de keyfî, baskıcı rejimin en sert hüküm sürdüğü yerler yine hapishaneler. Örneğin, Türkiye'de 557'si ağır, 1.334 hasta mahpus var. Hastalıkların ciddi bir kısmı kötü hapishane koşullarından kaynaklanıyor ya da kötü koşullar nedeniyle hastalıklar artıyor. Hasta mahpuslar af falan değil, yalnızca infaz ertelemesi ya da infazın evde tamamlanması talebiyle başvuru yapıyor hem de birden fazla başvuru yapıyor, Adli Tıp raporlarıyla yapılıyor bu başvurular ama hepsi reddediliyor; gerekçe, güvenlik.

Geçtiğimiz yıl, ağır kanser hastası Koçer Özdal, yoğun bakımda iki ay kaldı, güvenlik gerekçesiyle serbest bırakılmadı, kolunda kelepçeyle yatağa bağlı hâlde öldü. Bunu güvenlikle nasıl izah edebilirsiniz? Bu, apaçık bir suçtur. Bu, işkenceyle kasten ölüme sebebiyet verme suçudur. Keyfiyetin, hukuksuzluğun, insan onurunu ve haklarını çiğnemenin, yok saymanın adı "güvenlik kaygısı" oldu. Tüm bunlara bir de gayriciddilik hâkim ki aslında ürkütücü olan da o.

Adalet Bakanlığı, geçen hafta hapishane kütüphanelerinden 2019 yılında 1 milyon 102 bin kitabın ödünç alınmasıyla övündü ancak hapishane idareleri mahpuslara gönderilen kitaplara el koyuyor, kitap sınırlaması getiriyor ve gazeteleri yasaklıyor.

OHAL uygulamalarının hepsi geri dönmüş durumda. Yakınlarla görüştürme engellenebiliyor, her şey soruşturma konusu olabiliyor kıyafetine ve yediğine kadar. Görüş, haberleşme yasakları ve uzun hücre cezalarıyla mahpusların tüm hakları ihlal ediliyor.

Sincan kadın hapishanesinde -yani burnumuzun dibindeki Sincan'da- örneğin iki yıldır kirli su sorunu tam olarak çözülmüyor arkadaşlar. Devlet olarak insanları bazı özgürlüklerinden mahrum bırakıyorsanız en azından, insanca bir yaşam için gerekli temel hakları kusursuz biçimde sağlamanız gerekiyor.

Yine Sincan'dan bir örnek, mahpuslar yemeklerin yetersiz olduğunu anlatıyor. Çocuklu kadınlar iaşe yetmediği için, süt almak zorunda kalıyor. Süt kantinde 5 liraya satılıyor. Mahpusların çoğu, dışarıdan gelecek bir maddi destek dışında kendileri bir imkâna sahip değiller ve bu 5 lirayı vererek süt alabilecek durumda değiller. Biz, bebekli kadın mahpuslar için hapsetme dışında bir ceza infaz yöntemini konuşmak yerine, erken ve zorla evliliklerin önünü açacak yasa tekliflerini konuşabiliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Size bir örnek vermek istiyorum bu korkunç gayriciddilik konusunda: Geçen hafta bir gazeteciyle bir röportaj için randevulaştım ve "Ankara İl Örgütü önünde buluşabiliriz, beş dakika orada yaparız, sonra başka bir toplantıya geçeceğim zaten." dedim. Ankara İl Örgütümüzün önüne geldiğimiz zaman arkadaşlar dediler ki: "2 otobüs dolusu polis güvenlik şubeden buraya geldiler." Ve sormuşlar "Neden buradasınız?" diye, onlar da demişler ki: "Vekil geliyormuş." "Bir şey mi yapacaksınız, basın toplantısı mı var burada?" "Biz bilmiyoruz." demiş arkadaşlar. Yani telefonlarımızı dinliyorsanız bari dinlediğinizi anlayın demek istiyorum. Bir röportaj için oraya geliyorum ve 2 otobüs dolusu güvenlik şubeden polis geliyor. Bu, kamu zararı aynı zamanda ve gerçekten bir suç, bir ihlal. Bunu buradan aynı zamanda suç duyurusu olarak da ifade etmek isterim.

Son olarak, sizleri 23 Şubattaki kongremize bekliyoruz, büyük bir coşkuyla orada olacağız. Geleceğimize yürüyoruz.

İyi akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)