| Konu: | Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 25.02.2020 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum değerli arkadaşlar. Ben bir sonraki konuşmacı olduğumu düşündüğüm için daha geriden geldim buraya.
Evet, öncelikle teşekkür ediyorum ve şöyle ki 173 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi'nin geneli üzerinde ben de şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geneli üzerinde görüşmelerine başlamış olduğumuz bu kanun teklifi 20 Ocak 2020 tarihinde esas komisyon olarak Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna ulaştırıldı ve burada benim dikkat çekmek istediğim bir konu, tali komisyonlar olarak da Çevre Komisyonu ile benim de üyesi olduğum Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna havale edildi bu teklif. Ancak bu süreçte baktığımız zaman, havale edildiği ne Çevre Komisyonunda ne de Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda görüşüldü bu kanun teklifi ve ilgili esas komisyona bu tali komisyonların bir raporu dahi ulaşmadı. Biz Komisyon üyeleri olarak, teklifin ilgili olduğu komisyona havale edildiği konusunda dahi bilgilendirilmedik yani tali komisyon üyeleri olarak böyle bir bilgi de ulaşmadı bize. Teklifin temelini oluşturan, gümrük birliğinin modernizasyonu tabii ki. Buna yönelik müzakere sürecinde bulunan Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeleri kendi ülkemizde yani bugün düzenlediğimiz kanundaki değişikliklerde bilgi sahibi olamadık. Yani baktığımız zaman Komisyonun neredeyse tüm üyeleri yok burada ve ilgili tali komisyon üyeleri de bu süreci takip edemiyorlar. Bunun ben bir eksiklik olduğunu dile getirmek istiyorum. Gerçekten bu dönemde sağlıklı, kapsamlı, nitelikli bir yasama süreci ve komisyon süreci maalesef yaşayamıyoruz. Bakın, dün ve bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda 21 tane farklı kanunu ilgilendiren, farklı kanunlarda değişikliği ilgilendiren ve neredeyse 5-6 tane esas komisyonu ilgilendiren bir kanun teklifi sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Yani millî eğitimden tutun enerjiyle ilgili, kültür-turizmle ilgili birçok alandaki görüşmeler sadece bir komisyonda görüşülüyor ve o komisyon üyelerinin şu an haberleri dahi yok. Sağlıklı bir süreç işletilmiyor, doğal olarak Genel Kurulda da sağlıklı bir sürece şahit olamıyoruz maalesef. Bakın, Komisyonun ve tali komisyonun ilgili üyeleri maalesef burada yok. Bunu ben dile getirmek istedim çünkü en azından bizim, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyeleri olarak Avrupalı mevkidaşlarımızla yapmış olduğumuz görüşmelerde bu konularda bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Ki bugün de gerçekten uluslararası, Avrupa Parlamentosundan önemli bir heyetle görüşmeler vardı ve görüşmelerin ana gündemi de "Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesiyle ilgili nasıl adımlar atılabilir?" idi. Ancak orada, bizim ilgili Komisyon üyelerimizin bu kanunla ilgili bir görüşleri yoktu. Ben bunu özellikle dile getirmek istedim ve burada, ilgili komisyon başkanlarını özellikle, daha duyarlı olmaya ve komisyonları daha etkin çalıştırmaya davet ediyorum.
Doğal olarak AB Uyum Komisyonu üyesi olarak şahsım adına da bana bir konuşma imkânı veren Değerli Komisyon Sözcümüz Sayın Tarhan'a da teşekkür ediyorum bu bağlamda.
Evet, değerli milletvekilleri, biz 1995 yılından itibaren Gümrük Birliği Anlaşması'nı imzaladık Avrupa Birliğiyle ve birçok teknik engellerin kaldırılması ve mevzuat uyumlaştırılması yönünde de önemli taahhütlerde bulunduk. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yatırım ve ticaret anlamında önemli kazanımlar elde edildi. Özellikle bu üretkenlik ve ticarete konu olan ürünlerin teknik anlamda uyumlaştırılması, ticaret, rekabet hukuku, gümrük mevzuatında da önemli kazanımlar elde edildi. Gerek dünya ekonomisi ve gerekse de dünya ticaretiyle entegrasyonda da önemli faydalar sağlandı. Ancak, gümrük birliği kapsamında tarım ürünleri ve sanayi ürünleriyle ilgili ortak dış tarife kabul edilmesine rağmen, bu alanların anlaşmaya dâhil edilmemesi önemli bir eksikliktir. Yirmi beş yıllık bir süre zarfında, gümrük birliği sorasında, tabii ki dünyadaki ekonomik gelişmelerle birlikte ve Avrupa Birliğiyle ticaretimiz bağlamında da gümrük birliğinin güncellenmesi ihtiyacı ve tekrar gözden geçirilme ihtiyacı ortaya çıktı. Baktığımız zaman, şu an gerçekten bu müzakere süreci başladı, neredeyse beş yıl oldu. Ancak güncellenmesi noktasında, gümrük birliğinin modernizasyonu noktasında hâlâ, maalesef bir sonuç elde edilemedi. Neden böyle bir aşama kaydedemiyoruz? Bunun temeli de doğal olarak, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki gümrük birliğinin modernizasyonu Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerimizin gelmiş olduğu noktayla bağlantılı.
Bugün baktığımızda Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin temel, ana tartışma noktası olan, bizim de taahhüt ettiğimiz Kopenhag siyasi kriterlerinde maalesef yaşadığımız geriye gidişler. Bu geriye gidişler doğal olarak gümrük birliği alanında da bir ilerleme kaydedilmesine engel oluyor.
Nedir bu siyasi kriterler? Güvenlik, adalet, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, bağımsız işleyen kurumsal yapıların güvence altına alınması mutlaka gereklidir. Yani bu yapısal eksiklikler, bu kriterler ortadayken bugün yapmış olduğumuz teknik ve yapısal düzenlemeler maalesef yeterli ve güven verici olmayacaktır.
1963 yılından itibaren gerçekten ulusal bir stratejik hedef olarak ortaya koyduğumuz Avrupa Birliği üyelik perspektifinin son on sekiz yılını tek başına yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde, maalesef şu an geldiğimiz aşamada değerli milletvekilleri, üyelik müzakerelerimiz fiilen durma noktasına geldi ve hep söylediğimiz gibi, maalesef günübirlik, kısa vadeli, seçim dönemlerine endeksli, iç politikaya göre şekillenen bir süreçten geçiyoruz. İlişkilerde bugün tarihte hiç olmadığı kadar bir geriye gidiş yaşıyoruz. Dış politikada alınan yanlış kararlar ve bir türlü sonuçlanamayan vize muafiyeti süreci ve bütün maliyetleriyle maalesef baş başa ve yalnız kaldığımız, yönetilemeyen bir mülteci sorunu ve Gümrük Birliği Anlaşması'na indirgenen bir Avrupa Birliği ilişkileri süreci tarihin en kötü sürecinde.
Şahsım adına söz aldığım için Avrupa Birliğiyle ilgili bu genel değerlendirmeleri gerekli gördüm.
Genel olarak baktığımız zaman değerli milletvekilleri, evet, teklif Avrupa Birliği ülkelerini, özellikle Avrupa Birliği ülkeleriyle ticaretimize konu olan ürün gruplarında ancak tabii, bu diğer ürün gruplarını da etkileyecektir. Bu ürünlerin ticaretinin her şartta güvenli olmasını, tağşişe konu olmamasını; ürüne dair işaret, etiket, belgelendirme, alıcıyı yanıltmama temel kurallarına uyulması zorunluluğunu; yetkili kuruluşları, akreditasyon birimini ve hak arama yollarını temellendiren bir yasa teklifi.
Kanun görüşmelerinde de -değerli teklif sahibi de burada- gerçekten birçok çeviri hatası, sözcük hatası ve ifade hataları vardı. Bunlar gerçekten özensiz ve acele hazırlandığını gösterdi bize. Hızlıca geçirildi, tali komisyonlara belli bir fırsat verilmedi az evvel söylediğim gibi ama baktığımız zaman, neredeyse üç dört hafta sonra Genel Kurula geldi. Yani bu acele ve özensizliğin bir anlam ifade etmediğini de ortaya koyduk. İleride sorun yaratacak bazı düzenlemeler de vardı, bunlar da maalesef detaylı görüşülemedi. Biz önergeler verdik. Bugün Genel Kurul aşamasında da bu önergeler verilecek. Umuyorum bu teknik düzenlemeler düzeltilecek çünkü bunlar Avrupa Birliğine uyum sürecinde gümrük birliği görüşmelerinde engel yaratacak düzenlemelerdir.
Evet, doğal olarak Avrupa Birliğiyle bir yatay mevzuatın güncellenmesi ihtiyacı için buraya getirildi bu kanun. 2011 ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun güncellendi. Burada tabii ki düzenleme olarak CE işareti, onaylanmış kuruluş, piyasa denetimi gözetimi çok önemli. Birçok kavramda ihtiyaç duyulan, önemli değişiklikler... İmalatçı ve tüketici güvenliği açısından sorunlar giderilecek.
Şöyle söyleyebilirim: Burada kanun hazırlanırken aslında belki bir fırsat da elde etmiş olduk. Avrupa Birliği bağlamında önemli düzenlemeleri de buraya ekleyebilirdik. Bugün Avrupa'nın tartıştığı Avrupa Yeşil Anlaşması, dijital gündemle uyumlu yeni sanayi stratejilerine dönük düzenlemeler, e-ticaretle ilgili önemli alanlar da bu mevzuat içerisine entegre edilebilirdi, bu da bir fırsattı.
Bir de şunu belirtmek istiyorum, gerekçede şunu söylüyor: "Ülkemizin ihracat artışının temelini sağlamak, sürdürülebilir bir ticaret..." Değerli milletvekilleri, bunun için bu teknik yasal düzenlemelere gerek yok; bir ülkenin ticaretinin, yatırımının artması için, ihracatının artması için evrensel değerler var, kurallar var. Bunlar; güvenli, bağımsız kurumların olması, bağımsız işleyen kurumsal yapıların olması, yabancı yatırımcılara güven verecek bir yatırım ortamı, hukuk ve adalet sisteminizin güçlü olması ve bağımsız olmasıyla ilgilidir, bunları öncelememiz gerekmektedir. Biz bugün ülkemizde adalet, bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü, bağımsız işleyen kurumsal yapılar temelinde maalesef Avrupa normları, Avrupa Birliği kuralları ve evrensel ticaret kuralları bakımından sıkıntılar yaşıyoruz, geriye gidişler yaşıyoruz ki bunlar, uluslararası raporlar ve Avrupa Birliği raporlarında da karşımıza çıkıyor. Yani bir düzenleme yapacaksak asıl bunlarla ilgili düzenlemeleri ya da bize yapılan uyarıları dikkate almamız gerekiyor. Mesela 4703 sayılı Kanun'da var ve doğal olarak bu kanunda da kapsama alınıyor, Cumhurbaşkanına doğrudan yetkiler veriliyor düzenlemeyle ilişkili.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Bu, gerçekten ileride sorun yaratacak bir alan yani bağımsız işleyen kurumsal yapılar noktasında bir sıkıntı yaratacaktır çünkü Avrupa Birliği kriterleri açısından kurumsallaşma en temel alandır, gümrük birliği mevzuatı açısından da bu önemlidir. Bugün bizim Cumhurbaşkanlığı makamı siyasallaşmış bir kurumdur, şahsileşme vardır kurumsallaşma yerine. Bunu dikkatinize sunmak istedim.
Son olarak da yedi yıl aradan sonra tekrar gündeme getirildi, kadük kalan bir kanundu. Bu kanun teklifiyle Avrupa Birliğiyle ilişkilerde Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi amacı var, böyle bir beklenti var ancak bunun ötesinde asıl ihtiyacımız olan, söylediğim gibi, Kopenhag siyasi kriterleri başta olmak üzere demokratikleşme ve bütüncül bir yapısal ekonomi programı olmadan biz ne Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde bir çıkış yakalayabileceğiz ne de ekonomik anlamda ülkemizin geçtiği zor süreçten kurtulabileceğiz. Bu bilgileri sizlere sunmak istedim.
Teşekkür ediyorum sabrınız için. (CHP sıralarından alkışlar)